İddianamede, o dönemin tanıkları yaşadıklarını şöyle anlattı.

Hamile kadın, karnındaki bebeği için yalvardı: N'olur elektrik vermeyin

İbrahim Ünal: "Sorgum 75 gün sürdü. Kulak memesi, cinsel organ, dil, diş ve parmaktan her gün elektrik veriyorlardı... Adli Tıp'a girdik, ayaklarım patlamış, ayakta duramıyorum. Doktorun cümlesini asla unutmam: 'Evet ayakların şişmiş ama çok yürüdüğüm zaman benimkiler de şişiyor. Yaşadığım işkence sürecinde, en çok canımı acıtan olay, hamile bir kadının, 'Elektrik vermeyin, karnımda çocuğum var, ne yaparsanız yapın, bana elektrik vermeyin' feryadı oldu.

Cezaevinde acayip fareler vardı, kedi kadar büyüktüler. Mecburen, farelerin de içtiği sudan içiyorduk. Kaldığımız hücrenin tuvaleti lağımla dolmuştu. 'Size banyo yaptıracağız' diye, lağıma batırıp çıkarıyorlardı. Koğuşlarda kimilerine fare yedirildi. O.Ç. isimli bir arkadaş maruz kaldığı işkenceyi dava dosyasında şöyle anlatıyordu: (Dayaktan altımıza pislemek zorunda kalınca, pisliğinizi elindeki sopayla yemeye zorlanıyorsunuz, kısaca yiyorsunuz.) Tırnakları çekilen arkadaşlarımız vardı. 17 yaşındaki Bekir Bağ günlerce ağır işkencelere tabi tutuldu. Bir gün askerler telaş içinde koşuşturmaya başladılar... Bazı ülkücü gençleri hücrelerinden çıkardılar, Bekir Bağ'ın hücresinin yanına götürdüler: 'Arkadaşınız kendisini astı.' dediler. Herkes anında neler olduğunu anlamıştı."

Nimet Tanrıkulu: "1981'in 4 Mayıs'ı, sabaha karşı geldiler. Çok kalabalıklardı. Annem ve kız kardeşlerim ağlıyordu. Sonra beni bir polis merkezine götürdüler. Gözlerimi bağlamadan önce oradaki kalasları, ipleri, manyetoyu gördüm. Beni askıya bağlayıp, yukarıya doğru çektiler. Bu Filistin askısıymış. Hiç ilgimin olmadığı şeyleri soruyorlardı. Askıdayken elektrik verdiler. Beş saat sürekli dayak yediğimi hatırlıyorum, artık baygın yatıyorsunuz... Ölümüne tanık olduğum insanlar oldu orada. Nurettin Yedigöl bunlardan biri. Sonradan öğrendiğime göre cesedini yok etmişler. Bugün adı 'kayıplar listesi'nde. Sorguda kafasına çivi çakılarak öldürüldü. Sonra Metris Cezaevi'ne götürüldüm. İşkencenin süresi de dayanıklılığa göre değişiyordu. Dayanıklılık gösterenlerin, 30-40 gün işkenceye tabi tutuldukları bile oluyordu."

Oğuzhan Müftüoğlu (DEV-YOL İstanbul sorumlusuydu): "12 Eylül'den dört ay sonra İstanbul'da yakalandım. 80 gün Devrimci Yol'un bir numaralı sorumlusu olarak sorgulandım. Hemen herkese uygulanan rutin işkence yöntemleri bana da uygulandı.  Sonra Mamak Cezaevi'ne götürdüler. Bana işkence yapan polisten davacı oldum. İşkence, doktor raporlarıyla sabitti. Teşhis, tanıklık hepsi tamdı. Karar günü mahkeme hâkimi başka yere tayin edildi. Yerine getirdikleri hâkim, polis hakkında beraat kararı verdi. Avukatımız o mahkeme dosyasına işkenceci polis tarafından savunma delili olarak bir belge sunulduğunu tespit etmişti. Kenan Evren tarafından 'Üstün hizmet belgesi' verilmiş bir takdirname!"

(TRT Haber)