Son bir aydır ısrarla ama ısrarla “Cemaat- Ak Parti çekişmesi” üzerine vurgu yapılıyor. Aslında bu dokuz yıldır yapılıyor ama şike meselesi üzerinden “bakın çatışma açığa çıktı” denilerek üstüne basa basa tekrarlanıyor.

“Ak Parti ve Cemaat bu sefer kesin ayrılıyor” haberlerinin gerçeği değil, bir temenniyi yansıttığını iyi biiliyoruz.

Medyadaki bu “temenni” dolu haberleri okudukça gülümseyerek 28 Şubat sürecinin çetrefilli günlerini anımsadım. Aynen bu minvalde yayınlar yapılmıştı aylarca.

Hatta Hocaefendi o dönemde, gerilimin kaygısını hissederek Refahyol’a eleştiriler bile yöneltmişti.

Medya o zaman da ısrarla Erbakan’a “Refah Parti-Cemaat gerilimi”ni soruyordu. Hiç unutmuyorum Merhum Erbakan; “Biz her gün aynı Kıble’de buluşan kardeşleriz aramızda nifak olmaz” minvalinde cevap vermişti.

Ki geçen yıl (2010) Hocaefendi’nin yakını olan Mustafa Yeşil, “Erbakan Hükümeti bırakmalı, ülkeyi daha fazla germemeli” açıklaması yüzünden Hocaefendi’nin  üzüdüğünü “Acaba böyle söylemem gerekir miydi?” diye kendisini sorguladığına şahit olduğunu söylemişti basına.

Ak Parti Hükümetine sadece Hocaefendi’nin Cemaatinin değil  bir çok cemaat-vakıf ve oluşumun da destek verdiği sır değil. Zira toplumun yüzde ellilik diliminin içinde onlar da var ve bu destek de çok doğal.

Burada gerilimden, çatışmadan, nifaktan medet umanların anlamadığı bazı noktalar var.

Bir kere, adeta elma ile armutu kıyaslanıyor! Ak Parti siyasi partiler kanununa göre kurulmuş hukukun çizdiği çerçevede politika üreten bir siyasal parti ve İktidarda.

Cemaat ise, gönüllü birlikteliği ile oluşmuş, tamamen karşılıksız hizmet etmeyi gaye edinen sivil bir gönüllüler hareketi.

 “Çatışıyorlar mı, rakabet halindeler mi?” sorularının rasyonel bir yanıtı yok anlayacağınız.

Ki, dün birçok gazetede bu konu manşete çekilmişken yani “Arınç ile Gülen arasında soğuk rüzgarlar esiyor” şeklinde haberler yapılırken aynı gün, Gülen’e yakınlığı ile bilinen STV Haber’de Arınç’ın Endonezya gezisi ile ilgili uzun bir haber yayınlanıyordu. Arınç’ın Türk okullarına ziyareti uzun uzun veriliyordu.

Yok “dış politikada ayrışıyorlar”, yok “şike yasasında ters düştüler”, yok “Cemaat kadrolaşmak istiyor” gibi habire sanal bir çatışma köpürtülüyor.

 Diyelim ki gerçekten bir gerilim var.

Biliyoruz ki  iki kardeş arasında da zaman zaman tartışma çıkar. Anne-evlat arasında bile. Ama bu birbirlerini sevmedikleri, saymadıkları, birbirini yok etmek istedikleri anlamına gelmez

Aslında konu sadece “Cemaat-Ak Parti” meselesi de değil.

Mesela dünkü Radikal Gazetesi’nde “İHL sözlük”le ilgili bir röportaj vardı. Röportajda dindar gençlerin internetteki fikir tartışmalarından ve politik ayrılıklarından bahsediliyordu ve röpotajın içeriğinin hepsi de buydu.

Ve röportajın başlığına çekilen cümle aynen şöyleydi: “Müslüman Gençler birbiriyle mücadeleye başladı."

Ayrıntıya girmeyeceğim. Sadece başlığa bakarak yapılmak istenenin ne olduğunu anlamak mümkün.

Anlatabiliyorum değil mi?