Kılıçdaroğlu, parti Genel Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında açıklamalarda bulundu, gazetecilerin soruların cevaplandırdı.
Ankara'da bugün vahim bir olayın meydana geldiğini belirten Kılıçdaroğlu, İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'in yaptığı açıklamaya göre de 3 ölü, 5'i ağır 15 yaralı olduğunu söyledi.

İçişleri Bakanı'nın patlamanın terör saldırısı olma ihtimalinin yüksek olduğunu söylediğini de ifade eden Kılıçdaroğlu, "Terörü her yerde her zaman, her siyasal, her inançtan kişinin, koşulsuz eleştirmesi lazım. Sonuçta yaşamını yitiren insanlar masum insanlar, onlar günlük meşgaleleriyle uğraşan insanlar. Terörün kurbanı oldular. Ölenlere Allah'tan rahmet diliyoruz. Tedavi olanlara acil şifalar diliyoruz, umarız sağlıklarına bir an önce kavuşur işlerinin başına dönerler" dedi.

Bir süreden beri Hükümetin dış politikasındaki "olumsuzluklarına, gel gitlerine" işaret ettiklerini belirten Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

"Kamuoyunu aydınlatmak için de birtakım sorular soruyoruz. Halka saygısı olan bir Hükümet, oturur adam gibi bu eleştirilere, bu sorulara cevap verir. Peki onlar ne yapıyorlar? Hakaret ediyorlar. Sadece bana hakaret etmiş olmuyorlar. Aynı zamanda bizim gibi düşünen, milyonlarca insana da hakaret etmiş oluyorlar. Üzülerek ifade edeyim ki; Sıfır sorun politikası, Sıfır siyaset politikasına; O da nihayet sıfır terbiye politikasına dönüşmüştür. Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu düzeysizliği kendine yakıştırıyor olabilir. Biz ona karışmayız. Ama bu üslup, Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı'na yakışmıyor. Sayın Başbakan'a hatırlatmak isterim ki; dünyanın hiçbir yerinde, artık halk koyun sürüsü, siyasetçi de çoban sayılmıyor."

Terör örgütü lideriyle görüşmeler yapıldığı iddia edildiğinde, "Bir yandan sayın
Başbakan, öbür yandan da yardımcısının normal bir insanın kullanmayacağı üslupla iddia sahiplerine saldırdığını" savunan Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:


"O ifadeler umarım ki bir daha hiç kullanılmaz. Biz o zaman dedik ki; 'Devletin güvenlik birimleri bu tür görüşmeleri yapabilir.' Biz bugün de bu sözümüzün arkasındayız. Amacımız terörün sonlandırılmasıydı. Terör bitecekse devletin güvenlik birimleri bu görüşmeleri yapabilirdi. Ancak ortaya bir kaset çıktı. Bu kasetten anladığımıza göre, O dönemde Başbakan'ın Müsteşar Yardımcısı olan bir kişi, terör örgütüyle de, örgüt lideriyle de, örgütün Avrupa'daki temsilcileriyle de defalarca görüşmüş. Bunun adına hemen 'MİTve#8211;PKK görüşmesi' denildi. Bu doğru değildir. Görüşen kişinin MİT Müsteşarlığı çok sonraki bir hadisedir. Bu kişi o tarihte Başbakan'ın yakın çalışma arkadaşıdır ve bu görüşmelere Başbakan'ın özel yetkilendirmesiyle gitmiştir. Yani, Sayın Erdoğan'ın özel temsilcisi sıfatıyla gitmiştir. Bunu, söz konusu kasette kişi kendisi de itiraf ediyor zaten. Başbakanın özel temsilcisi olarak başka görevlere gittiğini de kasette söylemektedir.


Bu görüşmeler PKK ve#8211; MİT görüşmesi değil, Başbakanla PKK arasında yapılmış siyasi görüşmelerdir. Bazıları 'Ne fark eder?' diyebilirler, Bu yapılan, terör örgütüyle siyasi müzakereye oturmaktır. Sayın Başbakan'ın suçüstü yakalandığı yer işte burasıdır. Nitekim örgüt lideriyle olgunlaştırıldıktan sonra, Örgüt temsilcileriyle müzakere edilen konular tamamen siyasi konulardır. Tek başına MİT'in görev kapsamını aşan konulardır."


Açıklamasında Başbakan'a bazı sorular yönelten Kılıçdaroğlu, "Şimdi ben Sayın Başbakan'a soruyorum, özel temsilcinizin ifade ettiği gibi, Abdullah Öcalan'la hala yüzde 95 mutabık mısınız? Bu mutabakat konularını kamuoyuyla paylaşmayı düşünüyor musunuz? Özel temsilcinizin itiraf ettiği gibi, o müzakere sürecinde terör örgütüne karşı planlı operasyonları durdurdunuz mu, durdurmadınız mı? Önemli olan netice almaktır diyorsunuz; netice almaktan kastınız, seçim süreci geçene kadar terör örgütünün eylem yapmamasını sağlamak olabilir mi? Abdullah Öcalan 'Beni kullanıyorlar' derken, bunu söylemek istemiş olabilir mi? Aldığınız sonuç ortada olduğuna göre, sonraki süreçte yaşanan can kayıplarından kendinizi sorumlu tutuyor musunuz?" şeklinde konuştu.


Görüşmenin "PKK-MİT görüşmesi değil, Recep Tayyip Erdoğan-PKK görüşmesi olduğu" iddiasını yineleyen Kılıçdaroğlu, "Görüşmenin patronu, Recep Tayip Erdoğan'ın bizzat yetkilendirdiği özel temsilcisidir. Kaldı ki bu görüşmeler, AKP'ye seçimde avantaj sağlamak için suistimal edilmiştir. Terörün son aylardaki çılgınca tırmanışının sebebi budur" ifadelerini kullandı.


Başbakan'ın Malatya'ya kurulacak radarla ilgili olarak doğruları söylemediğini iddia eden Kılıçdaroğlu, "Dün Sayın Başbakan'ın hiçbir şeye cevap vermeyen cevaplarını hepiniz izlediniz. Halkın zekasıyla alay eden açıklamalar yapıyor. Herkesin, bu işin eğrisini doğrusunu iyi anlaması gerekiyor" dedi.


Başbakan'ın "Daha önce Malatya Kürecik'te NATO'nun böyle bir üssü var mıydı? Vardı. Şimdi aynı yerde böyle bir radar üssü kuruluyor" dediğini anımsatan Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

"İyi de sayın beyefendi, o senin dediğin soğuk savaş dönemiydi. İhtiyaç kalmayınca da kaldırıldı. Bir yıl önce müttefiklerin bunu senden istediklerinde şiddetle reddettin. 'Dost ve kardeş İran'ı hedef alan böyle bir projeye izin vermeyiz' dedin. Şimdi diyorsun ki 'Bu iki taraflı bir anlaşma değildir. Tamamen NATO'ya yönelik, NATO'nun bir programıdır.' Pes doğrusu. Ne zamandan beri NATO elini kolunu sallayarak gelip, Türkiye'nin dilediği noktasında dilediği askeri tesisi kurabiliyor? Türkiye'yi sen mi yönetiyorsun, NATO mu yönetiyor? Ne zamandan beri NATO, üye ülkelerin topraklarını tek yanlı bir iradeyle kullanır oldu?"
Konuyla ilgili ABD'li yetkililerin; "Bu bir ABD radarıdır. "Bu sistem İran'a karşı oluşturulmuştur. Radardan sağlanacak istihbaratı, İsrail savunmasında kullanacaktır. Sistem, İsrail'deki muadiliyle eş güdümlü çalışacaktır. Anlaşma Türkiye ile pazarlık konusu yapılmamıştır. Türkiye'ye bunun karşılığında hiçbir şey veya söz verilmemiştir. Hiçbir anlaşma bizim İsrail devletini savunma kabiliyetimizi kısıtlayamaz" dediğini ileri süren Kılıçdaroğlu, "Kim söylüyor bunları, bizzat ABD yetkilileri söylüyor. Kaldı ki Türkiye'nin İran'dan bir füze tehdidi değerlendirmesi de yoktur. Şimdi biz Sayın Erdoğan'a sormayalım mı? Bir yıl önce İran'ı hedef alıyor diye reddettiğiniz bu projeyi şimdi neden kabul ettiniz? Nerede sıkıştınız, niçin sıkıştınız da bu projeyi imzaladınız?" ifadelerini kullandı.

Mavi Marmara ile ilgili raporun 5 aydır Hükümetin elinde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:

"Bu arada ilginç bir şeyler oluyor. Mavi Marmara ile ilgili Birleşmiş Milletler'de ki Türkiye aleyhtarı rapor bu süreçte basına sızdırılıyor ve Başbakan bütün dikkatleri başka yöne çeken bir gürültü koparıyor. Oysa o rapor beş aydır ellerindeydi ve Hükümetin 'gık'ı çıkmamıştı. Bu, tam bir 'cambaza bak' numarasıdır. Araplara nasihat, israil'e güvenlik kalkanı... Böyle bir ikiyüzlülük bizim dış politikamızda görülmemiştir."

Açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Kılıçdaroğlu, CHP Bolu Milletvekili Tanju Özcan'ın, terör örgütü ile MİT arasında yapıldığı iddia edilen görüşmeye ilişkin suç duyurusunda bulunduğunun hatırlatılarak, görüşlerini sorması üzerine, "Savcılar zaten harekete geçmişlerdi, umarım değerlendirirler. Yani görüşmeler medyaya yansıdığı sırada zaten savcılıkta harekete geçmişti" dedi.


Kılıçdaroğlu, başka bir gazetecinin Malatya'ya kurulması planlanan radar sistemini koruması için Doğu Akdeniz'de NATO'ya ait bir geminin dolaşacağından bahsedildiğini belirterek, "Zaten Doğu Akdeniz'de sıcak günler yaşanıyor, böyle bir ortamda geminin gelmesi nasıl bir etki yapar?" sorusu üzerine, "Radarın varlık nedeni, İran'dan bir füzeyi anında tespit etmek ve bir başka füzeyle onu karşılamak, yok etmek. Onu sağlayacak da gemilerde yer alan füzeler olacak. Dolayısıyla, onlar da Doğu Akdeniz'de gezecekler. Yani o işin bir parçası aslında.

Ama Doğu Akdeniz'de bir sıcak hava var. Türkiye'nin hakları gasbediliyor, bu konuda hükümetin duyarlılığı sürdüğü sürece biz bu duyarlılıkları destekleyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Kılıçdaroğlu, "Doğu Akdeniz'de sondaja başlandı dün. Hükümetten de bazı açıklamalar geldi. Siz bu ısınan suyu nasıl değerlendiriyorsunuz?" yönündeki soru üzerine de, "Bizim o bölgede haklarımız var. Londra ve Zürih anlaşmalarına dayanıyor haklarımız. Dolayısıyla o haklarımızın korunması lazım. Bu konuda yapılacak bütün girişimleri destekleyeceğiz" dedi.
Yeni Anayasa çalışmaları ile ilgili olarak AK Parti'den bir heyetin partileri ziyaret edeceğinin hatırlatılarak, "CHP olarak randevu verecek misiniz?" sorusuna da Kılıçdaroğlu, "Elbette talepte bulunurlarsa, gelirlerler, görüşürüz. Bizim düşüncelerimizi aktarırız, düşüncelerimizi paylaşmış oluruz" yanıtını verdi.
Kılıçdaroğlu, bir soru üzerine kendilerine davetle ilgili mektubun henüz ulaşmadığını kaydetti.