İŞTE SORUŞTURMADA ADIM ADIM YAŞANAN GELİŞMELER

 

Postmodern darbenin beyni Batı Çalışma Grubu’ndaki 31 emekli subaya gözaltı kararı çıktı. 28 Şubat darbesi 15 yıl sonra yargı önüne çıkartılıyor. Ankara, İstanbul, Niğde, Eskişehir ve Çanakkale’de 31 adreste arama yapıldı. Emekli Orgeneral Çevik Bir'in de aralarında olduğu 29 emekli asker gözaltına alındı. ‘Batı Çalışma Grubu’ üyelerini kapsayan soruşturmanın gerekçesi “Türkiye Cumhuriyeti devletini alenen yıkmaya çalışmak”

 

Ankara Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’nca yürütülen 28 Şubat soruşturması dün sabah operasyona dönüştü. Ankara, İstanbul, Niğde, Eskişehir ve Çanakkale’de eş zamanlı yapılan operasyonlar ‘Batı Çalışma Grubu’ (BÇG) üyelerini kapsadı. 31 adreste arama yapılırken, emekli Orgeneral Çevik Bir’in de aralarında olduğu 29 emekli asker gözaltına alındı. Evlerinde arama yapılan ve haklarında yakalama kararı verilen listenin başında “Demokrasiye balans ayarı yapıldı” diyen dönemin Genelkurmay 2. Başkanı emekli Orgeneral Çevik Bir yer aldı. Soruşturma Kasım 2011’de başladı. Özel Yetkili Cumhuriyet SavcısıMustafa Bilgili’nin yürüttüğü soruşturmanın gerekçesini, “Refah Partisi ve Doğru Yol Partisi’nin 1996-97 sürecinde oluşturduğu Refahyol hükümetinin görev yapmasını engellemek ve darbe yapmaya teşebbüs” oluşturuyor.

 

KILIÇARSLAN BÇG’DE GÖREVLİYDİ

 

1997 yılında Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesinde oluşturulan ‘Batı Çalışma Grubu’na 15 yıl aradan sonra operasyon düzenlendi. Ankara’daki evinin aranması sırasında rahatsızlanan emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan kamuoyunun yakından tanıdığı isimlerden biri. Kılıçarslan yıllarca Silopi’de bulunan Özel Kuvvetler Harekât Üssü’nün (ÖKHÜ) komutanlığını yaptı. Batı Çalışma Grubu’nda uzun dönem faaliyet yürüttü. Soruşturmanın Ankara ayağında; emekli Tuğgeneral Kılıçarslan, Genelkurmay Basın Halkla İlişkiler Daire Başkan Yardımcısı Hüsnü Dağ, Aslan Taştan, MGK’da Toplumsal İlişkiler Daire Başkanlığı yapan Psikolojik Harp Uzmanı Oğuz Kalelioğlu, Sezai Ökte, Rafi Aydın, Ahmet Aka, Ruşen Bozkurt, Ziya Batur, Serdar Çelik ile Hamza Özaltın’ın da aralarında olduğu 17 ismin gözaltına alındığı öğrenildi. İstanbul, Niğde, Eskişehir ve Çanakkale’de gözaltına alınan şüpheliler de sorgulanmak üzere Ankara’ya getirildi. Haklarında “yakalama” kararı bulunan 31 şüpheliden 29’unun gözaltına alındığı, ev ve işyerlerinde bulunamayan zanlıların ise arandığı bildirildi. Belirlenen adreslere sabah saat 08.00’de eş zamanlı operasyon gerçekleştiren polis, şüphelilerin evlerinde bulunan bilgisayar, cd, evrak ve dokümanlara incelenmek üzere el koydu. Aramalar baştan sona kameraya çekilerek kayıt altına alındı.

 

İSTANBUL’DA 9 GÖZALTI

 

Operasyonun İstanbul ayağında Genelkurmay 2. Başkanlığı görevinde bulunan emekliOrgeneral Çevik Bir, emekli Tuğgeneral İdris Koralp, emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut, emekli Albay Yüksel Sönmez, emekli Binbaşı Salih Eryiğit, emekli YüzbaşıMustafa Babacan, emekli Başçavuş Necdet Batıran, emekli Yüzbaşı OrhanNalcıoğlu, emekli Pilot Albay Aydın Karaşahin gözaltına alındı.

 

2 ASKER YURTDIŞINDA

 

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbaratDaire Başkanı emekli Albay Eser Şahan ve emekli Albay Cengiz Çetinkaya’nın yurtdışında olduğu belirtildi. Çevik Bir’in Beşiktaş Yıldız Posta Caddesi, İzzettin Çalışlar Sokak üzerindeki evine gelen polisler, gözaltı kararını bildirdi ve saat 13.00’e kadar arama yaptı. Polis, emekli Tuğgeneral İdris Karaalp’i Bakırköy Yeşilyurt’taki evinde, emekliOrgeneral Ünal Akbulut’u ise Şişli’de gözaltına aldı. Akbulut, Balyoz darbe planı iddiasıyla yürütülen soruşturma kapsamında daha önce gözaltına alınıp serbest bırakılmıştı. Gözaltındaki 9 şüpheli, Çağlayan Adalet Sarayı adli tabipliğinde sağlık kontrolünden geçirildi. Şüpheliler,muayenelerinin ardından uçakla Ankara’ya götürüldü.

 

İŞTE TARTIŞILAN HABERLER

 

14 Ağustos 1996: 70 yıllık imajımız güme gidiyor.

 

30 Ağustos: Sabah gazetesi Gülhane’deki töreni ve resepsiyondaki ’Türban krizini’ konu edindi.

 

31 Ağustos: Sabah’ta üst düzey bir komutanın mesajı genişçe yer aldı: ’Laiklik kötüye gidiyor’

 

2 Eylül: Milliyet gazetesi ’Ordu- RP gerginliği artıyor’ başlığını attı.

 

11 Aralık: Yüksek Askeri Şura, 18 subay ve 32 astsubayın ilişiğinin kesilmesine karar verdi. Bazı gazeteler, kararların yargıya açık olması gerektiğini dile getirdi. Konu, Sabah ve Yeni Yüzyıl gazetelerinin sürmanşetiyle cevaplandırıldı: Ordu rahatsız.

 

17 Aralık: ’Erbakan-İran flörtüne Ordudan sert tepki’ başlıklı haberde şöyle denildi: Üst düzey bir askeri yetkili, ”Böyle bir şey olanaksızdır. Bu, Başbakan’ın talihsiz açıklamalarından biri” ifadesini kullandı.

 

19 Ocak 1997: Şu satırlar Emin Çölaşan’a ait: ”Üç gazeteci ve üç üst düzey asker, birkaç gece önce birlikte yemek yiyor. Askerler, Refah’a ve hükümete ateş püskürüyor. Gazetecilerden biri bu sırada soruyor: ”Şaibe Hanım hakkında ne düşünüyorsunuz?...” “Askerlerin sözleri daha da ağırlaşıyor. Burada yazmak mümkün değil.”

 

26 Ocak: Radikal “Gölcük’ten Refah’a muhtıra”başlığını kullandı.

 

6 Mart: Paşa paşa imzaladı.

 

30 Mart: Yeni Yüzyıl, IBDA-C üyesi Hayreddin Soykan’a dayanarak ’İslamcılar silaha sarılacak’ iddiasını dillendirdi. 31 Mart: Fatih Çekirge, ’Her an her şey olabilir’ diye yazdı.

 

14 Mayıs: “DYP milletvekillerine açık çağrı” başlığıyla Sabah’ın birinci sayfasında yer alan yazıda “Koalisyona verdiğiniz desteği geri çekin”denildi.

 

31 Mayıs: Bir muhabir MGK’ya giren askerlere sordu: ”MGK haberlerini nasıl buldunuz, bir eksiğimiz, yanlışımız var mı?” Komutan cevap verdi: ”Gayet güzel”

 

Haziran 97: Türkiye sizinle gurur duyuyor. (Yargıya verilen brifingle ilgili haberin başlığı.)

 

‘Hayırlı bir süreç bildiklerimi anlatırım’

 

28 Şubat sürecinde Sabah gazetesinin sahibi olan işadamı Dinç Bilgin, gözaltıları “Çok hayırlı bir süreç. Askerler o dönemde kendilerini ülkenin hakimi olarak görüyorlardı. Kendilerini tüm anayasal kurumların üzerinde görüyorlardı” şeklinde değerlendirdi. O dönemde üniversitelerden, yargıçlara kadar her kesimin baskı altında olduğunu belirten Bilgin, “Basın da Sabah gazetesi de baskılardan nasibini almıştı” dedi. İfadeye çağrılırsa, 28 Şubat sürecine ilişkin bildiklerini hakimlerle paylaşmaktan kaçınmayacağını söyleyen Dinç Bilgin, o dönemde etkin olan bazı askerlerin emekli olduktan sonra “Medya bizi pohpohladı” şeklindeki iddialarına katılmadığını vurguladı. Bilgin, “Zamanın ruhu farklıydı. O yıllar, Türkiye'nin son derece rahatsız olduğu bir dönemdi. Tüm anayasal kurumlar, tüm kesimler bir şekilde baskı altındaydı” ifadelerini kullandı.

 

 

ÖZKASNAK İTİRAF ETMİŞTİ: POSTMODERN DARBE YAPTIK

 

Sürecin emekli iki paşası Erol Özkasnak ve Dönemin Donanma Komutanı Salim Dervişoğlu, 14 Ocak 2001’de Kanal 6’da yayımlanan Ceviz Kabuğu Programı’na katıldı. Özkasnak’ın 28 Şubat’ın darbe olduğunu kabul etti. “Postmodern darbe bu sürece yakıştırılan en güzel isim” diyen Özkasnak’a Cevizoğlu bunun anayasal olup olmadığını sordu. Özkasnak’ın cevabı şöyleydi: “Postmodern darbe ismini koyan ben değilim. Anayasaya göre darbe yapmak tabii ki suçtur. 28 Şubat sürecindeki postmodern darbe olarak adlandırılan bu olayı konuşacak olursak, burada yasaya ve kanunlara aykırı hiç bir iş yapılmamıştır. Asıl yasaya ve kanunlara aykırı iş o zamanın meşru hükümeti tarafından yapılmıştır.” Dervişoğlu ise 28 Şubat’ın anayasal çerçevesi olduğunu ve asla darbe olarak nitelenemeyeceğini savundu.

 

ANDIÇIN ÜSTÜ ÖRTÜLDÜ

 

26 Nisan 1998 tarihli Sabah ve Hürriyet gazetelerinde, terör örgütü PKK’nın 2 numaralı ismi Şemdin Sakık'a ait olduğu ileri sürülen ifadeleri okuyanlar gözlerine inanamadı. Hürriyet başyazarı Oktay Ekşi “Aramızdaki hainleri tanıyalım” dese de Mehmet Ali Birand ve Cengiz Çandar’ın PKK ile ilişkili olduklarına inanmak mümkün değildi. (Sakık'ın ifadelerinde İnsan Hakları Derneği Başkanı Akın Birdal da suçlanmıştı. Birdal, 15 gün sonra suikasta uğradı.) Sakık, daha sonra reddettiği sözde ifadesinde “Çandar ve Birand PKK aleyhinde yazı yazmamaya söz verdi” diyordu. Olayın üzeri davanın sivil yargıdan alınmasının ardından kapatıldı. Genelkurmay’ın doğruluğunu kabul ettiği andıçta imzası bulunan Çevik Bir ve Erol Özkasnak hakkında hiçbir idari işleme de başvurulmadı.

 

BÇG 6 MiLYON KiŞiYi FiŞLEDi

 

Batı Çalışma Grubu (BÇG), Postmodern darbe olarak bilinen 28 Şubat 1997 tarihli Millî Güvenlik Kurulu kararlarının uygulanıp uygulanmadığının denetimi amacıyla kuruldu. İrticai faaliyet içerisinde olduğunu iddia ettiği kişilere karşı tedbir almak amacıyla kurulan BÇG, 28 Şubat sürecinde 6 milyona yakın insanı fişledi. BÇG, Güven Erkaya’nın komutanı olduğu Deniz Kuvvetleri bünyesinde faaliyet gösterdi, fikir babası ise Genelkurmay 2. Başkanı Çevik Bir’di. Yasa dışı olarak kurulan bu kurum Mesut Yılmaz hükümeti döneminde yasallaşırken birkaç yıl sonra ise lağvedildi. BÇG’nin 27 Mayıs Darbesi’ndeki Millî Birlik Komitesi ve 12 Eylül Darbesi’ndeki Millî Güvenlik Konseyi’nden farkı 28 Şubat 1997’deki askeri müdahalenin öncesinde kurulmuş olmasıydı.

 

EMİR ÇEVİK BİR’DEN

 

1997 yılında Emniyet İstihbarat Dairesi bazı önemli belgelere ulaştı. Belgelere göre Orgeneral Çevik Bir’in emriyle, BÇG adında bir birim oluşturulmuştu. 16 Nisan 1997 tarihli olan ve bütün askerî birimlere gönderilen ilk belgede, laiklik aleyhtarı faaliyetlerin arttığı vurgulanarak camilerin gözetim altına alınması emrediliyordu. Plana göre görevli askerî personel camilere gidecek ve laiklik karşıtı fiil ve sözleri ivedilikle garnizon komutanlıklarına bildirecekti.

 

‘KİMLİKLERİNİ TESPİT EDİN’

 

Çevik Bir imzasını taşıyan ve bütün askeri birimlere gönderilen 29 Nisan 1997 tarihli ikinci belgede her ildeki öğrenci yurtları, özel okullar, dernekler, vakıflar, Kur’an kursları, imam hatip okulları ve bu kurumlara giden gelenlerin sayısının ve kimliklerinin tespit edilmesi isteniyordu. Üçüncü belge ise birimin bilgi ihtiyaçlarının karşılanması hakkındaydı.

 

RAPOR AKŞENER’E DE VERİLDİ

 

Emniyet İstihbarat Dairesi, askeri darbe hazırlığı olarak algıladığı belgelerle ilgili bir rapor hazırlayıp dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, Başbakan Necmettin Erbakan ile Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller’e iletti. Erbakan, Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’i BÇG belgelerinden haberdar etti. Demirel de belgelerin birer nüshasını dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya verdi.

 

TARİHE GEÇEN KÖSTEBEK

 

Genelkurmay TSK’ya ait belgelerin Deniz Kuvvetleri’nden nasıl dışarı çıkarıldığı konusunda soruşturma başlattı. Dava tarihe ‘Köstebek davası’ olarak geçti. Emniyet İstihbarat Dairesi’nde geçici görevle çalışan polis kökenli Deniz Onbaşı Kadir Sarmusak’tan şüphelenen askeri savcılık Sarmusak’ı sorguladı. Daha sonra işkence yapıldığını iddia edecek olan Sarmusak, ilk ifadelerinde belgeleri dışarı çıkardığını kabul etti. Askeri savcılık Sarmusak’a oda hapsi cezası verip bu dosyayı kapattı. Sarmusak, 6 Haziran 1997 tarihinde oda hapsinden çıkarılarak İskenderun’a gönderildi. Ancak olay basında yer aldı ve Sarmusak tekrar sorgulanarak 7 Temmuz 1997’de tutuklandı.

 

VALİ-KAYMAKAM TALİMATI

 

Üç gün sonra bir BÇG belgesi daha basında yer aldı. Koramiral Aydın Erol imzalı belgede, her askerî birimden bölgelerindeki valiler, kaymakamlar, belediye başkanları ve daire başkanlarının siyasi görüşleri, biyografileri ile siyasi partilerin il ve ilçe teşkilatı yönetim kadroları, yerel TV ve gazeteler, meslek kuruluşları, yükseköğretim kurumları, sendikalar ve konfederasyonlar hakkında bilgi isteniyordu. Bunun üzerine, belgeleri Meral Akşener’e ileten Emniyet İstihbarat Dairesi Başkanı Bülent Orakoğlu, askerî savcı tarafından sorgulandı. Orakoğlu, 16 Temmuz 1997 tarihinde tutuklandı.

 

BELGELERİ GÖNDERMEDİ

 

11 Eylül 1997’de başlayan dava dosyasında yer alan BÇG belgelerinin orijinal belgelerle karşılaştırılması gerektiği için savcı belgelerin asıllarını, resmi yazıyla Genelkurmay’dan istedi. Ancak, Genelkurmay asıl BÇG belgelerini göndermedi. Yargılama sonucu Bülent Orakoğlu ve Kadir Sarmusak suçsuz bulundular. Davanın hakimi Albay Mesut Kurşun 2009 yılında dönemin Genelkurmay Adli Müşaviri Tuğgeneral Erdal Şenel tarafından kendisine baskı yapıldığını açıkladı.

 

TAM LiSTE

 

ANKARA

 

Emekli Tuğgeneral Abdullah Kılıçarslan: 11 Türk askerinin başına ABD askerlerince çuval geçirilen “Süleymaniye Baskını” sırasında Özel Kuvvetler Komutan Yardımcısı’ydı. 2007 seçimlerinde MHP’den Tokat’tan aday adayı oldu.

 

Emekli Kurmay Albay Hüsnü Dağ: 28 Şubat sürecinde Genelkurmay Başkanlığı Basın ve Halkla ilişkiler Daire Başkanı olarak görev yaptı.

 

Emekli Kurmay Albay Arslan Daştan Emekli Kurmay Oğuz Kalelioğlu: Kıbrıs’ta Magosa Mücahit Tabur Komutanlığı yaptı. NATO Karargâhı’nda Daire Başkanlığı, MGK Genel Sekreterliği’nde Koordinatörlük yaptı. 1990 yılında 105. Top. Alay Komutanı oldu. 1997 yılında Gnkur. Harekat Başkanlığı’nda Daire Başkanı iken, kadrosuzluk nedeniyle emekli oldu. 2006’da DYP’den siyasete atıldı.

 

Emekli Kurmay Albay Sezai Kürşat Ökte: Müdafai Hukuk Hareketi Partisi onursal Başkanı Ertuğrul Zekai Ökte’nin oğlu. İsmi Ergenekon iddianamesinde bir belgede geçti. Babası Ertuğrul Zekai Ökte, Genelkurmay başkanlarına hocalık yapmış bir isim olarak biliniyor. Ökte, geçmişte genelkurmay komuta kademesinin oluşmasında etkili bir isim.

 

Emekli Albay Mustafa Kemal Savcı Emekli Kıd. Albay İbrahim Selman Yazıcı Emekli Albay Ziya Batur: Türkiye’nin ABD eski ataşesi, istihbaratçı.

 

Emekli Albay Ruşen Bozkurt: Jandarma Dış İlişkiler ve İnsan Hakları Daire Başkanlığı görevinde bulundu.

 

Emekli Albay Mehmet Şinasi Çalış Emekli Albay Abdurrahman Yavuz Gürcüoğlu Emekli Binbaşı Ahmet Aka Emekli Kurmay Albay Ahmet Nazmi Solmaz Emekli Albay İsrafil Aydın Emekli Albay Yahya Cem Özarslan Emekli Kıdemli Albay Serdar Çelebi Emekli Başçavuş Hamza Özaltun

 

İSTANBUL

 

Emekli Orgeneral Çevik Bir: Batı Çalışma Grubu’nun fikir babasıydı. Bu süreçte anayasal açıdan bağımsız olması gereken yargı organlarına ve savcılara Genelkurmay Başkanı adına talimatlar gönderdi. Emekli

 

Tuğgeneral İdris Koralp: 1997- 1997’de Genelkurmay İç Güvenlik Harekat Dairesi Plan Şube Müdürlüğü yaptı.

 

Emekli Tuğgeneral Ünal Akbulut: Topcu sınıfından olup 2004’te general oldu. adı Şırnak Tugay Komutanı olduğu dönemde Teğmen Gökhan Yaşartürk’ün şüpheli ölümü ile gündeme geldi.

 

Emekli Albay Yüksel Sönmez: Sakarya ve Trabzan eski Jandarma Alay Komutanı.

 

Emekli Albay Eser Şahan: Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’nda İstihbarat Daire Başkanı olarak görev yaptı.

 

Emekli Albay Cengiz Çetinkaya Emekli Binbaşı Salih Eryiğit Emekli Yüzbaşı Mustafa Babacan Emekli Başçavuş Necdet Batıran Emekli Yüzbaşı Orhan Nalcıoğlu Emekli Yüzbaşı Aydın Karaşahin

 

ÇANAKKALE

 

Emekli Astsubay Ahmet Tarık Yelkenci

 

NİĞDE

 

Emekli Kıdemli Albay Ümit Şahintürk

 

ESKİŞEHİR

 

Emekli Albay Alican Türk

 

28 ŞUBAT’IN KİLOMETRE TAŞLARI

 

3 Mart 1996: Tansu Çiller ve Mesut Yılmaz ortak bir hükümete imza attı. Ancak ömrü kısa sürdü. Malvarlığı, Tofaş, Tedaş ve Örtülü Ödenek dosyaları DYP liderini “Beni bitirmek istiyorlar” telaşına sürüklerken hükümetin ipini çekti.

 

8 Temmuz: TBMM’de partiler arasında hükümet kurma görüşmeleri sürerken, istifalar ve transferlerle Meclis aritmetiği sürekli değişti. Refahyol’un güven oylamasına DYP’den 10 milletvekili katılmadı, 1 DYP’li çekimser oy kullandı.

 

4 Ağustos: Refahyol’un henüz bir ayı dolmadan Sabah Gazetesi’nin manşetine ilginç bir haber yansıdı. ‘Paşalara meyve suyu’ başlığıyla verilen haberde Erbakan’ın konukları olan paşalara meyve suyu ikram ettiği vurgulanırken “Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Erkaya rakı istedi. Erbakan bir şey demedi” denildi.

 

12 Eylül: Ertürk Yöndem’in TRT-1 ve TRT INT’te yayımlanan ‘Perde Arkası’ adlı programda mevcut ortam 12 Eylül öncesine benzetildi. Yöndem’in şu sözleri başkenti sarstı: “Bugün yine 12 Eylül öncesi kara günlere dönmek üzereyiz.” Hükümet tepki gösterirken program tekrar yayımlandı.

 

31 Ocak 1997: Sincan’daki Kudüs Gecesi krize yol açtı. Belediye Başkanı Bekir Yıldız mahkum oldu. “Anıtkabir’de buluşalım” çağrıları yapıldı.

 

4 Şubat: Sincan’da tanklar yürütüldü. Genelkurmay, rutin bir tatbikat yaptıklarını savundu. Gerçeği Dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Çevik Bir, açıkladı: “Balans Ayarı.”

 

28 Şubat: 28 Şubat MGK’sı ismini verdiği süreçle tarihe damgasını vurdu. Basında komutanların Erbakan’a yüklendikleri ve RP liderinin söylenenleri onaylamak zorunda kaldığı belirtiliyordu. Toplantının ardından 9 maddelik resmi bir bildiri yayımlandı. Bildiride Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in ‘yanlış seçilmiş bir sözcük’ olarak tanımladığı bir kelime kullanılıyordu: “YAPTIRIM.”

 

Askerin hükümetten yapılmasını istediği 20 maddeden bazıları şunlardı:

 

♦ Devrim kanunları ödünsüz uygulanmalı.

 

♦ Kıyafet düzenlemesi yapılmalı.

 

♦ Savcılar harekete geçmeli.

 

♦ Temel eğitim 8 yıla çıkartılmalı.

 

♦ Pompalı tüfekler kontrol altına alınmalı.

 

♦ Kur’an kursları denetim altına alınmalı.

 

♦ İmam hatipler sınırlanmalı.

 

31 Mart: Bakanlar Kurulu’nda bu maddelerin bir takvim çerçevesinde uygulanması kararı alındı.

 

17 Nisan: Erzurum Bölge Komutanı Tuğgeneral Osman Özbek, Erbakan’a küfretti.

 

25 Nisan: Hürriyet Gazetesi devlet sırrı niteliğindeki Milli Siyaset Belgesi’ndeki değişiklikleri aktardı. Değişikliğin ana teması ‘irtica’ idi. 31 Mart’ta toplanan MGK’da beklenenin aksine fırtına kopmamıştı. Basına göre bunun sebebi ‘hesap sorma takviminin 26 Nisan 97’de tamamlanacak’ olması idi.

 

26 Nisan: MGK 28 Şubat’tan sonraki en uzun toplantısını yaptı: 8.5 saat. Erbakan’a 8 yıl soruldu ve kesintisiz onayı alındı. 28 Şubat’taki onay burada bir kez daha teyit edilmiş oldu. Kararların uygulanıp uygulanmaması konusundaki raporlar da bu toplantıda değerlendirildi.

 

9 Mayıs: Adalet Bakanı Şevket Kazan, bazı gazetelerdeki yayınlara ‘darbeyi kışkırttığı’ gerekçesiyle dava açtı.

 

10 Mayıs: Genelkurmay, yargı mensuplarına brifing verdi. Anayasa Mahkemesi başkanı, üyeler, Yargıtay, Danıştay, Sayıştay başkanları tetkik hakimleri ve savcılarla birlikte 400’den fazla yargı mensubu katıldı. Yargıtay’ın talebi üzerine 12 Haziran’da tekrarlandı.

 

10 Mayıs: Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller, medya ile tüm gemileri yaktı. Sultanahmet Mitingi’nde medya organlarına verilen teşvikleri açıkladı.

 

11 Haziran: Genelkurmay Başkanlığı basına verdiği brifingde “Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan irticaya karşı mücadelede gerekirse silah kullanılacağını” açıkladı. Komutanların irticaya karşı Batı Çalışma Grubu’nu kurduğu kamuoyuna resmen yansıdı. Brifingde darbelere zemin teşkil eden İç Hizmet Kanunu’nun 35. maddesine de atıfta bulunuldu.

 

14 Haziran: Milliyet, ABD Dışişleri Bakanı Madeleine Albright’ın “...sorunların demokratik bir çerçeve içinde çözülmesi gerekli...” mesajını yayımladı. Ertesi gün Çevik Bir gazete yönetimini aradı: “Şimdi oraya da mı iki general göndermem gerekiyor...”

 

18 Haziran: 54. Koalisyon Hükümeti sona erdi. Erbakan, Çiller ve Yazıcıoğlu, ortak basın toplantısı düzenleyerek 54. Hükümet’in istifasını açıkladı. Erbakan, Demirel’e istifayla birlikte üçlü deklarasyonu da sundu. Buna göre Çiller’in başbakanlığında kurulacak DYPRP hükümetine BBP dışarıdan destek verecekti. Ancak beklenen olmadı. Görev ANAP lideri Mesut Yılmaz’a verildi. Yılmaz’ın Çiller’den ret cevabı almasının ardından DYP’de dökülmeler başladı. İstifalar ANAP cephesi 277’ye ulaşıncaya kadar sürdü. Cumhurbaşkanı Demirel’in ‘Siyasal çoğunluk gerekçesiyle’ hükümeti kurma görevini verdiği Yılmaz böylece sayısal çoğunluğu da elde etmiş oldu.

 

(BUGÜN)