Büyük Birlik Partisi (BBP)'nin merhum lideri Muhsin Yazıcıoğlu ve 5 arkadaşının 25 Mart 2009 tarihinde hayatını kaybettiği helikopterin düşmesiyle her geçen gün yeni bulguların ortaya çıkması suikast şüphesini güçlendiriyor. Bu kapsamda enkazın üzerinde yapılan çalışma görüntülerinin ortaya çıkması ve bugüne kadar çıkan bulgulara ilişkin Gülefer Yazıcıoğlu, Cihan Haber Ajansı(Cihan)’na konuştu. Yazıcıoğlu, söz konusu görüntünün kapalı zarf içinde kendisine geldiğini ve Malatya’daki özel yetkili savcıya teslim ettiklerini söyledi. İsmail Güneş’in çenesinin nasıl kırıldığını Devlet Denetleme Kurulu (DDK)’nun bulması gerektiğini belirten Yazıcıoğlu, “İsmail’in helikopterden kendi başına çıktığını farz edelim. En önce görülecek yer helikopterin olduğu bölge derim. Oradan uzaklaşmam doğru değil mi?” tespitinde bulundu. Olayın üzerine gidilmesi halinde somut bulguların olduğunu kaydeden Yazıcıoğlu, "Ben ısrarla diyorum ki bunun bir de sivil ayağı var." dedi.

Muhsin Yazıcıoğlu’nun eşi Gülefer Yazıcıoğlu, tüm yaşanan süreci Cihan'a anlattı. Kendisinin dışında yetkililerin her şeyi bildiğini dile getiren Yazıcıoğlu, “Yaşadığım sürece bakıyorum ve inanamıyorum. Çünkü sayın cumhurbaşkanına gittiğimde ‘bizim dışımızda yetkililerin her şeyi bildiğini ve bize söylemediğini, bu olaylara kim göz yumuyorsa ve bunlara kim arka çıkıyorsa beter olsun dedim.’ Bu kadar net olan bir olayın bu kadar uzaması beni çok rahatsız ediyor. Her şey ortada! Bizim dışımızda herkes her şeyi biliyor. Bir tek biz bilmiyoruz. Çok ilginç farklı bir gündem varken Yazıcıoğlu çıkıyor ortaya. Ne düşüneceğimi şaşırmış durumdayım. Ne diyeceğimi de bilmiyorum. Bu ülke benim ülkem. Dirlik düzenlik olmasından yanayım, birlik ve beraberlik içinde bu ülkede yaşamaktan yana olduğum için, bir şey demiyorum.”


"GÖRÜNTÜLER BALGAT POSTANESİ’NDEN ZARF İÇİNDE 3 CD OLARAK GELDİ"

Gülefer Yazıcıoğlu, yayınlanan görüntüyle ilgili de önemli bilgiler verdi: “Herkesten önce bize geldi görüntü. Biz de özel yetkili savcıya gönderdik. Onu gönderen vicdan sahibi, vatanını ülkesini seven kişidir bana göre. Bize Balgat Postanesi’nden zarf içinde geldi. Üzerinde ‘sadece Yazıcıoğlu Ailesine’ yazıyordu. CD 3 taneydi galiba. İzlemedim çünkü seyrettikçe hem çok üzülüyorum hem bir şey yapılmıyor diye kahroluyorum. Televizyonda yayınlanan kısmını izledim. Bizdeki görüntüler çok uzun. Biz birkaç ay önce özel yetkili savcıyla görüşme yapmıştık. Savcıyla görüşmenin hemen akabinde görüntü geldi ilginç.”


"OTOPSİNİN ANKARA’DA YAPILMASINI İSTEDİM"

Muhsin Yazıcıoğlu’nun otopsisiyle ilgili de konuşan Gülefer Yazıcıoğlu, cenazenin seçimden önce olması için ısrar ettiğini vurguladı.

Yazıcıoğlu, “Cenazenin üç, dört gün bekletilmesini istemedim, erken yapılmasını istedim. Cenaze benim, fakat kimse dinlemedi. Önce çok yüreğim el vermedi otopsi yapılmasına. Sonra Ankara’da yapılsın çünkü tanıdığımız, bildiğimiz insanlar da otopsiye girmiş olur dedim. Fakat olmadı. Sonra DDK raporunda da oradaki hastanenin otopsi için yeterli olmadığı kanaatine varıldı. Ben uzman olmadığım halde benim düşüncem tescillenmiş oldu. Başkanı da Maraş Devlet Hastanesi’ndeki morgun girişinde gördüm. Orada gördüğüm aynı Muhsin’di. Sıcağa koysan aynı canlanacakmış hissine kapıldım. Pantolonunda yırtıkları vardı. Onun dışında bir şeyi yoktu.”


"DDK, İSMAİL GÜNEŞ’İN ÇENESİNİN NASIL KIRILDIĞINI BULMALIYDI"

DDK raporuyla ilgili de genel bir değerlendirme de bulunan Gülefer Yazıcıoğlu, raporun olması gerekenden daha erken yazıldığını belirtti. “Bize söylenene göre seçimden önce çıkacaktı bu rapor. Rapora baktığımızda, şunların sonuçları gelmedi yazıyor. Bir şeylerin sonuçları gelmeden hazırlanır mı bir rapor? Karışık. Bence erken yazıldı rapor. Mesela İsmail Güneş’in çenesinin kırık olması ile ilgili hiçbir çalışma yapmamış DDK. Ayrıca 500 metre aşağıya nasıl sürüklendiğini de bulmalıydı. İsmail’in 112 konuşmalarına dikkat ettiğimizde, sorulara net cevap vermiyor. Hatta karşısına kızacak kadar da bilinci açık. ‘Hanımefendi’, ‘Alo’ diye bağırmasından bunu anlıyoruz. İlginç olan İsmail’in bulunduğu noktada hiçbir telefon çekmiyordu. Helikopterin içindeyken konuştu muhtemelen peki koltuğu nasıl söktü ve çenesi kırık nasıl konuştu. Hadi İsmail’in oradan kendi başına çıktığını farz edelim. En önce görülecek yer helikopterin olduğu bölge derim, oradan uzaklaşmam doğru değil mi? Benim kaburgam kırılmıştı nefes alamamıştım, zorlanmıştım. Ama İsmail bu kadar rahat hareket edebilmiş. İlginç yani. Bu sorulara cevap bulunmuş değil. Yüksel Yancı’nın cep telefonuna gelen aramaya saat 22.54 ve 22.58’de kim cevap verdi bulunması gerekir. Çünkü otopsi raporuna göre o saatte herkes hayatını kaybetmişti.”


"ENKAZ BÖLGESİNİ GÖSTEREN HARİTALARA NEDEN DİKKAT EDİLMEDİ?"

Arama kurtarma çalışmalarındaki ihmallere de temas eden Gülefer Yazıcıoğlu yanlış yerlerde arama yapılmasını anlayamadığını söylüyor. Yazıcıoğlu, “Yapılan araştırmalarda yeri net belli. Hep yanlış yerlerde arama yapıldı Kar tipi her şey var bölgede!.. Gerekçelerde de asker donabilir, asker arama yapamayabilir deniliyordu. Enkazın olmadığı bölgede arama yapanlar vardı o bölgeleri nasıl aradı asker? Orada ki hava başka bir kıtanın havası değildi herhalde? Enkaz bölgesini gösteren haritalara neden dikkat edilmedi. İlk koordinatlı haritaya dikkat edilmiş olsaydı belki Muhsin Başkan, İsmail Güneş, Yüksel Yancı, Erhan Üstündağ kurtulabilirdi.”


“SHGM: ‘CİHAZLAR VAR HAFIZA KARTLARI YOK’ DEMİŞTİ”

Gülefer Yazıcıoğlu, helikopterin düşmesiyle ilgili bugüne kadar ortaya çıkan bulgular ile ilgili de şu soruları yöneltti: “O cihazların olmadığını baştan biliyorduk. Otopsi raporu resmen fiyasko. Sokakta gezen farklı bir canlının raporu gibi yazılmış? Oysa kamuoyunu ilgilendiren bir şey bu. Beni kimse inandıramaz bunlara. Helikopter düşmeden önce ne olduğunu bilmiyorum. Radar kayıtları neden kayıp? Neden kaydetmediniz? Cihaz kayıp o sökmüş bu sökmüş. Cihazlar ile ilgili Sivil Havacılık Genel Müdürü'ne gidildiğinde ‘Cihazlar var hafıza kartları yok denilmişti. Karlar eriyince de kartlar bulunur’ denildi. Buraya sivil havacılık askerlerden önce gitmedi mi? Ben çözemedim bunu. Cihazı yok etmiş olabilirler. Onu sökünce başkasının eline geçmesin diye yok edilmiş olabilir.”


"BUGÜNE KADAR HİKÂYE İŞLERLE UĞRAŞILDI"

Bu kadar ortaya çıkan delilerle bakarak hukukun bu olayın üzerine fazlasıyla gitmesi gerektiğini söyleyen Yazıcıoğlu, şimdiye kadar hep hikâye işlerle uğraşıldığını söyledi.

Gülefer Yazıcıoğlu, “Ben hukuk ne yapıyor ona bakarım. Hukuk benim önümü açmıyorsa ne işe yarar. 3 sene bitecek, dile kolay. Hukuka sığınmış bir insan da hukuku bekler. Bekliyorum da hep hikâye işlerle uğraşıyoruz. İşin aslına hala inemiyoruz. İşin aslını da savcı bulacak. Her gün farklı bir şey çıkıyor bütün bunları toplayıp, harmanlayıp bunun özüne inemiyor mu insanlar.”


"HUKUK BENİM ÜMİTLERİMİ SUYA DÜŞÜRMESİN"

Ülkemizin Muhsin Yazıcıoğlu gibi insanlara ihtiyacı olduğunu söyleyen acılı eş Gülefer Yazıcıoğlu, kendi yüreğinin yandığını başkalarının yüreğinin yanmasını istemediğini belirtti. “Ben hep baştan beri ne diyorum; Muhsin Yazıcıoğlu’nu başkasıyla karıştırmasınlar. Muhsin Yazıcıoğlu’nu korkunç derecede seven insanlar var. Her kesimden seven insan var. Yazıcıoğlu ayrımcılık yapmadığı için kapısına kim gelirse elinde ne varsa yardımcı olmak isterdi. Hiç zikzak çizmeden, yalpalamadan bildiği doğruları net bir şekilde paylaşan, kamuoyunu yanıltmayan dosdoğru insanlara ihtiyaçları var bu ülkenin. Biz yorulduk, bizi daha oyalamasınlar. Umudumu hukuka bağlamıştım, hukuk çerçevesinde kalmaya devam edecek, hukuk benim ümitlerimi suya düşürmesin. Muhsin Yazıcıoğlu, her zaman vatanının istikbalini ön planda tutmuştu. Kimse konuşmazken o konuşmuştu. Şimdi yaşayarak görüyoruz Yazıcıoğlu’nun söylemlerinin ne kadar doğru olduğunu. Hukuk şahıslara, fikirlere, düşüncelere göre olmasın, adil ve herkese eşit olsun. Bu ülke hepimizin. Ortalığı karıştırmak çok kolay aslında. Ama bu ülkede kargaşa, fitne falan istemiyorum. Benim yüreğim yanmış başkasının ki yanmasın.” dedi.

"GÖZÜMÜ SAVCILARA ÇEVİRDİM ‘NE YAPIYORLAR’ DİYE"
Gözünü olayı soruşturan savcılara çevirdiğini belirten Gülefer Yazıcıoğlu, bu işin asker ayağının yanında sivil ayağının da olduğunu ifade etti.

Yazıcıoğlu, “Gözümü savcılara çevirdim ‘ne yapıyorlar’ diye. Bizim şuyumuz buyumuz yok bir tek Rabbimiz ve dava arkadaşlarımız var. Biz zengin insanlar değiliz. Sokakta yaşayan insanlar gibi sıradan vatandaşlarız. O yüzden hukuktan hakkımı arıyorum. Olayın üzerine gidilse somut bulgular var. Ben ısrarla diyorum ki bunun bir de sivil ayağı var. Asker de sivile bağlı nihayetinde. Bir başıbozukluk, bir kokuşmuşluk varsa her iki tarafta vardır. Sivil Havacılıkta neden cihazlar var, hafıza kartları yok denildi? Vali Bey’in gönderdiği bilgi notu arama kurtarmayı yanılttı ve bilgi kirliliğine neden oldu. O zaman elini vicdanına koyacak çıkıp açıklayacak bilgi notunun tam olarak kaynağını. Hiç mi Muhsin Yazıcıoğlu kadar yürekli insan yok? Her kurum ve kuruluşun içinde yanlış yapan da vardır doğru yapan da. Kaza kırım ekibi üstüne basa basa söylüyorum kendi yönetmeliklerine aykırı olarak neden 3 kişiden oluşturuldu? Ama organize mi yaptılar, tek başlarına mı yaptılar bilemiyorum ki. Yanlış yapan insanları oradan çıkarmak lazım. Kurumları zedelememek için bu gerekli.”