Ülkenin güney komşusu Suriye’de kanla bastırılan ayaklanmaların yaşandığını, doğu komşusu İran’ın tehlikeli nükleer dansının devam ettiğini, Batı komşusu Yunanistan’ın ise iflas etmemekle mücadele ettiği anımsatılan haberde, çevre ülkelerdeki bütün bu problemlere rağmen Abdullah Gül’ün oldukça iyimser düşündüğünü ve bu dönemi “Türkiye’nin zamanı” olarak değerlendirdiği aktarıldı.

“Asya ve Avrupa arasında bir köprü gibiyiz. Bir kısmımız Asya’da, bir kısmımız ise Avrupa’da..” diye konuşan Gül, iki kıtanın tam ortasında yer alan ve 79 milyonluk genç dinamik bir nüfusa sahip olan Türkiye’nin AB’ye üye olarak kabul edilmesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin Avrupa Konseyi ve NATO’nun en eski üyesi olduğuna dikkat çeken Gül, ülkesinin kültür ve sanat açısından da Avrupa’nın doğal bir parçası olduğunu kaydetti.

Gül ile mülakatı yapan Telegraph muhabiri Harriet Alexander, Gül’ün açıklama yaparken oldukça sakin ve kendinden emin olduğuna ve İngilizce çeviriyi yapan tercümana, ileri seviyede İngilizcesiyle bazen müdahale ederek düzeltme yaptığı gözlemini aktardı.

İngiliz gazetesine verdiği mülakatta Abdullah Gül, Almanya lideri Merkel ve Fransa lideri Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliği konusunda ‘suni’ endişeleri olduğunun altını çizerek, “Dar açıyla bakan ve stratejik perspektif eksikliği olan bazı kişiler Türkiye’nin AB üyeliğini bir yük olarak görüyor.” tespitinde bulundu. Gül, “30 yıl, 60 yıl sonrasına bakabilen, ekonomik trendleri ve uluslararası güç merkezlerinin değişimini iyi okuyabilenler, Türkiye’nin AB’ye ne kadar büyük bir katkı yapacağını anlayabilir.” şeklinde sözlerini sürdürdü.

Geçmişte ülkesinin NATO üyesi olması sebebiyle sadece güvenlik noktasında değerlendirildiğini de sözlerine ekleyen Cumhurbaşkanı Gül, şimdi ise durumun çok farklı olduğunu ve gerek enerji kaynakları gerekse genç ve dinamik nüfus ve güçlü ekonomisiyle Türkiye’nin AB’ye büyük canlılık kazandıracağına vurgu yaptı.

Telegraph muhabiri Alexander ise Gül’ün AB üyeliği yönündeki açıklamalarına rağmen, halkın büyük bir kısmının ekonomik krizde olan AB üyeliğinin, yüzde 11,6 büyüme oranını yakalayan Türkiye’ye zarar vereceği endişesini taşıdığı yorumunda bulunuyor.

Halkın bu yöndeki korkularını yersiz bulan Gül, AB’nin ekonomik krizinin geçici olduğunu düşündüğünü belirterek, AB ile müzakereleri stratejik olarak önemli gördüklerini ve AB’ye tam üyelik konusunda kararlı olduklarını tekrarladı.

“İRAN İLE BATI ARASINDA ARABULUCU OLABİLİRİZ”

Öte yandan Gül Telegraph’a verdiği mülakatta, İran ile Batı arasında Türkiye’nin arabulucu olabileceğine de vurgu yaparak, İran’ın bölgede tarihi ve kültürel potansiyele sahip çok önemli bir ülke olduğuna dikkat çekti.

Nükleer silahlar sebebiyle İran’a yapılan tehditleri işaret ederek olayların bir başka Soğuk Savaş dönemini başlatabileceği uyarısında bulunan Abdullah Gül, “Bu sebeple, İran’la Batı arasındaki güven eksikliğini gidermemiz gerekiyor, bir katalizör görevini üstlenmemiz gerekiyor.” diye konuştu.

Gazete haberde, “Gül’ün İran’a ilişkin bu açıklamaları hızlı karar değiştiren Ahmedinejad’a uluslararası arenada kefil olacağı anlamına mı geliyor?” şeklinde soru sordu.

Ülkesinin İran’a karşı pozisyonunu ‘emin olmak’ yerine, ‘açık ve samimi iletişim kurma potansiyeline sahip olmak’ olarak değerlendiren Cumhurbaşkanı Gül, “İran denince bizim aklımıza sadece hükümet gelmiyor. İran’da farklı güç merkezleri mevcut ve bu güç daireleriyle konuları tartışma şansına sahip olmamızın bize büyük değer kazandırdığına inanıyorum.” diye konuştu. Gül, İran’da farklı güç merkezleri olduğuna yönelik ilk kez bu kadar açık konuştuğunu da sözlerine ekledi.

TÜRKİYE, BÖLGE ÜLKELER İÇİN İLHAM MERKEZİ

Suriye’deki kriz hakkında da değerlendirmelerde bulunan Cumhurbaşkanı Gül, tek parti sistemine dayanan, şeffaf olmayan ve hesap vermeyen otoriter rejimlere günümüzde kesinlikle yer olmadığını belirtti.

İngiltere’de eğitim görmüş Beşşar Esed’in bu gerçeği anlayabiliyor olması gerektiğini söyleyen Gül, Arap Baharı başladığında kendisini reformlar konusunda ciddi şekilde tavsiyede bulunduklarını aktardı.

“Halkın desteğini kaybederek ülkede korku duvarları ören bir lider için sonucun ne olacağı açıktır.” diye konuşan Gül, Türkiye’nin muhalif askeri güçlere destek verdiği yönündeki iddiaları reddederken, rejim karşıtlarının protestolarını desteklediğine vurgu yaptı.

Ülkesinin demokratik hareketlere destek vermesinden dolayı Cumhurbaşkanı olarak büyük gurur duyduğunu söyleyen Gül, Türkiye’nin Ortadoğu’daki ülkeler için ‘ilham merkezi’ olduğunu ve bölgedeki tüm Müslüman ülkelerin Türkiye’yi çok yakından takip ettiğine dikkat çekti.

Abdullah Gül İngiliz gazetesine yaptığı açıklamayı şöyle sürdürdü: “Bölge insanı şöyle düşünüyor: "Eğer demokratik standartlar, hukuk, ekonomik kalkınma gibi konularda Türkiye başarılı olduysa biz neden olmayalım ki?’ Bunu sorguluyorlar ve bu konuda bölgenin kalkınmasına ülkemin büyük katkı sağladığını düşünüyorum. Güçlü ve gür bir şekilde tekrar söylüyoruz ki, insanların haklı ve meşru taleplerini destekliyoruz. Ülkelerinde yapılmasına izin verilmeyen toplantı ve tartışmalarını özgürce yapabilecekleri demokratik platformlar sağlıyoruz."

CİHAN