Bunların aydınlatılması halinde PKK'nın elindeki pek çok gerekçenin de ortadan kalkacağına dikkat çeken Fırat, "Yani bir faili meçhul aydınlatıldığı zaman, onun yarın söyleyeceği fazla bir şey kalmıyor. Öbür gün daha az söylüyor. Giderek onların ellerindeki malzeme azalıyor. Ama yeter ki devlet orada bunları aydınlatabilsin." dedi.

Cihan Haber Ajansı (Cihan) muhabirine konuşan Fırat, faili meçhulle yakalanılması halinde devletin cezalandırdığını belirterek, o cezanın sonunda bittiğini söyledi. Ama PKK'nın suçlu bulması halinde ise bunun tek müeyyidesinin 'öldürmek' olduğunu vurgulayan Fırat, çok trajik hadiselerin yaşandığını hatırlattı. Bursa Cezaevi'nden beraber tahliye olduğu PKK'nın kuruluş dönemindeki isimlerinden Dilaver Yıldırım'ın örgüt tarafından öldürüldüğünü anlatan Fırat, onun gibi başkalarının da öldürüldüğünü dile getirdi. Fırat, polis kayıtlarında muhtemelen aranan kendi tanıdığı bir takım insanların da şu an yaşamadığını söyledi.

Bu insanların örgütün kayıtlarında, nüfuslarında öldürüldüğünün gözükmediğini dile getiren Fırat, şöyle devam etti: "Bunların da soruşturulması lazım. Çünkü bu şiddet ortamı, bir takım ne bileyim şehit aileleri ile ilgili bir tablo bırakmadı. Öylesi aileler bıraktı, öylesi travmatik duygularla bıraktı. Bunlara el atmak lazım. Çünkü Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin İnsan Hakları Komisyonu, bir tür yüzleşme geçmişteki olayların aydınlatılması, olayların açığa çıkması için önemli bir görev üstlendi. Adına ne derlerse desinler ama burada toplumun vicdanı olabilecek bir noktada duruyorlar. Belki Tunceli-Dersim'de öldürülen Ayten'in de cinayetinin aydınlatılması, pek çok cinayetin aydınlatılmasını; belki onlar istemez. Ama öyle bir talepleri var, bir gelişme var. Ama bir Dilaver Yıldırım'ın, Mehmet Şener'in, bir Resul Altınok'un öldürülmelerini de bu komisyon hiç değilse kayıt altına alıp; bunlar da orada öldürülmüş insanlar olarak. Çünkü yapacak bir şey yoktur."

"ÖRGÜT, KENDİ HAKKINDA AÇIKLAYICI BİLGİ VERENLERİ TEHDİT EDİYOR"

Örgütte insanları infaz edenlerin suçlu olduğunu ifade eden Fırat, orada bir adalet olmadığını, iç infazlarda kimsenin yargılanmadığının altını çizdi. Örgütün faili meçhullerinin ciddi bir şekilde incelenmesi, araştırılması gerektiğini belirten Fırat, faili meçhullerin araştırılmasında örgütün politikalarının öyle canla başla "biz de o işlerin arkasındayız, biz de o faili meçhullerin aydınlatılmasını istiyoruz" gibi olmadığını vurguladı.

Fırat, "Çünkü onların da var olma ve bugün hayatlarını bu biçimde sürdürme gerekçelerinden biri, bu mağduriyetlerin, bu kayıpların, bu faili meçhullerin toprağın altında kalması... Bunlar aydınlatıldıkça onların ellerindeki pek çok gerekçeleri de ortadan kalkacaktır. Yani bir faili meçhul aydınlatıldığı zaman, onun yarın söyleyeceği fazla bir şey kalmıyor. Öbür gün daha az söylüyor. Giderek onların ellerindeki malzeme azalıyor. Ama yeter ki devlet orada bunları aydınlatabilsin." dedi.

Kendisinin de terör örgütü tarafından tehdit edildiğini hatırlatan Fırat, bu gibi örgütlerin her zaman kendileri hakkında açıklayıcı bilgileri verenleri tehdit ettiğini söyledi. Kafalarında çok ahlaki olmayan 'Kol kırılır, yen içinde kalır' kavramı olduğunu ifade eden Fırat, bunun doğru olmadığını ve insanları suçu, suçluları örtbas etmeye dönük bir davranışa ittiğini vurguladı.

"Bir yerde suç, ahlaksızlık, hukuksuzluk gördüğünüzde kimden gizleyeceksiniz?" diye soran Fırat, "Biz bunu söylemeyelim, biz bunu açıklamayalım. Bir zaman gelir söyleriz, açıklarız.' Ama o zaman da hiçbir zaman gelmez. Çünkü onu yapanlar öyle bir zaman hakkını size vermezler, bunu hep yaparlar ve o zaman da hiç gelmez. Ama gerçekten yeterince sahip çıkılmıyor, niye? Efendim, şimdi bunların zamanı değil; ne zaman, zamanı işte o belli değil ve hiçbir zaman da böyle bir zaman olmayacak. Çünkü hiçbir zaman Kürtlerin bu gibi sorunları gerçekten adil bir şekilde ele alıp inceleyecekleri bir yargı olmayacak. Aksine ne zaman yapılmışsa, o zaman deşifre edilmelidir, o zaman topluma ilan edilmelidir ki bunu yapan insanlar, bu pervasızlıklarını, ilanihaye sürdüremeyeceklerini belki anlayabilirler. Yoksa zaten onu yapanlar size peşinen tehditte bulunmuştur; 'Sakın kimseye söylemeyin, toplumun selameti için böylesi gerekir' derler." şeklinde konuştu.

"ANAYASA KÜRT SORUNUNUN ÇÖZÜMÜNE KAPI ARALAR"

Anayasaya toplumun sosyolojik tanımlarının girmemesi gerektiğini ifade eden Fırat, vatandaşın haklarını, özgürlüklerini, vatandaş olarak elde edinmiş bir kimliğin hak ve özgürlüklerini koruyacak temel bir metin olması gerektiğini vurguladı. "Vatandaş kimdir" sorusunu Anayasanın cevaplandırmaması gerektiğini belirten Fırat, 1982 Anayasasının ruhunun, ifadelerinin artık terk edilmesi gerektiğini söyledi. Fırat, "Anayasa bizim hangi milletten, hangi kavimden, hangi inançtan olduğumuzu tanımlamamalıdır." dedi.

Anayasanın Kürt sorunu başta olmak üzere tüm sorunları çözeceği düşüncesinin doğru olmadığını dile getiren Fırat, şunları söyledi: "Hani suya uzak bir toprakta çiftçinin bütün arzusu su gelsindir. Su geldiği zaman, o suyu nasıl kullanacağı önemlidir, o suyun orada yaratacağı yeni bir teknoloji, yeni bir tarım metodu söz konusudur, o başka bir şey. Onun için biz bugün var olan Anayasa, bunun bize ne kadar engeller çıkardığı, bizim önümüzü nasıl kestiği ama bizim derken Türkleri kastetmiyorum. Türkiye'de insanım diyen, özgür yaşamak isteyen, kendi inançlarını yaşamak isteyen herkesin birtakım haklarını, özgürlüklerini kısıtlayan anayasadır. O bakımdan Kürt sorununu çözmez. Ama Kürt sorununun ele alınışı, önündeki engellerin kalkması, artık bugünkü anlamda bir sorun olmaktan çıkarılması için bir kapı aralar. Bir engel olmaktan çıkıp, ön açıcı, yol gösterici, yol verici, bir anlam, bir ruh kazanır. Yoksa anayasalar toplumsal sorunların çözümü için değil, tersine toplumsal sorunların çıkmaması için bir metin olarak topluma yazılması gereken, toplumun kabul edeceği metinler olması. Yoksa anayasa bir reçete olmaz. Anayasa, reçete yazımının önünü açar, açmalıdır."

Anayasanın toplumun önünü açacak, sorunları çözmek için uzlaşı ile ortak metin olması gerektiğini belirten Fırat, pek çok sorunun ise mevcut Anayasadan kaynaklandığına dikkat çekti. Geleceğin daha iyi inşa edilmesi için bu Anayasanın çöpe atılmasını isteyen Fırat, artık kimsenin "Önümde Anayasa engeli var, elim kolum bağlı" diyemeyeceğini ifade etti.

"ULUDERE'DE CİDDİ BİR ENDİŞE VE KIRILMA YAŞANDI"

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın Uludere olayında hayatını kaybedenlerin yakınlarına taziye ziyaretinde bulunmasının önemli olduğunu vurgulayan Fırat, Uludere'de ciddi bir endişe, bir kırılma yaşandığını ve hala da onun kendini koruduğunu kaydetti. Çünkü 1990'lara, eskilere dönüleceği yönünde korkuların oluştuğunu dile getiren Fırat, özellikle son günlerde bir takım olayların aydınlatılmasından dolayı ciddi umutların olduğunu ifade etti.

Emine Erdoğan'ın Uludere'ye gitmesinin altı çizilecek bir gelişme olduğunu anlatan Fırat, "İnsandan insana ilişki kurarak, dertleri, acıları paylaşmak suretiyle bir yakınlık kurduk. Ha keza İçişleri Bakanlığı'ndan işte 'bizim önümüzde böyle bir istihbarat yok, biz oradaki operasyonla ilgili herhangi bir bilgiye sahip değiliz' demek suretiyle en azından karanlığın bir noktasını aydınlatmış oldu. O olayların aydınlatılmasını bekliyoruz ve ayrıca bütün bu gelişmelerin bizdeki bu hayal kırıklığını giderebilecek gibi sanki." şeklinde konuştu.

Terör örgütünün bir takım eylemlerinden kolay kolay vazgeçemeyeceğinin altını çizen Fırat, bir takım insanların silahı, şiddeti yaşam tarzı olarak benimsemişlerse onlardan vazgeçmeyeceklerini söyledi. Fırat, "Ama bunlar sürerken, yakın geçmişte yaşadığımız olaylar olmamalıdır, tereddütler yaşanmamalıdır. Yani yeni Anayasa gerekiyor, olmalıdır." dedi.

CİHAN