Erdoğan ile Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil, Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'nde yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenlendi.

Toplantıda konuşan Başbakan Erdoğan, 21'inci yüzyılda, bir Avrupa ülkesinin, tarihteki yalanları cesaretle inkar edenleri cezalandırmaya girişmesinin, bilim adına, ifade özgürlüğü adına, insan hak ve hürriyetleri adına son derece vahim, kaygı verici ve hatta utanç verici olduğunu belirtti.

Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy'e bir mektup göndererek, bu yöndeki kaygılarını ilettiğini vurgulayan Erdoğan, ''Sözde Ermeni soykırımını inkar edenlerin cezalandırılmasını öngören, 22 Aralık'ta da Fransa Ulusal Meclisi Genel Kurulunda görüşülecek olan teklifin, Türkiye-Fransa ilişkilerinde tamiri zor hasarlar açacağını sayın Sarkozy'e çok açık ve net şekilde ifade ettim. Böyle bir girişim hiç kimseye yarar sağlamaz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Şunu da açıkça ifade ediyorum; eğer Fransız Ulusal Meclisi tarihle ilgilenmek istiyorsa, gitsin, bir zahmet Afrika'da yaşananları aydınlığa kavuştursun. Ruanda'yı, Cezayir'i aydınlığa kavuştursun. Gitsin, Cezayir'de Fransız askerlerinin kaç kişiyi katlettiğini, nasıl katlettiğini, hangi insanlık dışı yöntemleri kullandığını araştırsın. Fransa Parlamentosu gitsin, Ruanda'da 800 bin kişinin katledilmesindeki rolünü araştırsın.''
Eğer ellerinde belge yoksa o belgeleri Türkiye'nin onların ellerine rahatlıkla verebileceğine dikkati çeken Erdoğan, ''Daha da ileri gidiyorum; eğer Fransa Parlamentosu, tarihi olayların peşine düştüyse, lütfen gitsin, 1915 olaylarında Fransa'nın nasıl bir rol üstlendiğini, nasıl bir tavır, tutum ve politika izlediğini aydınlığa kavuştursun'' diye konuştu.

Bu meselelerin parlamentolarda ele alınmasının son derece yanlış olduğunu, bu meselelerin zemininin, üniversiteler, arşivler ve bu konularda yapılmış bilimsel araştırmalar olduğunu belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

''Umuyorum ki Fransa Ulusal Meclisi, tarihi çarpıtma, tarihi yalanları inkar edenleri cezalandırma yanlışından bir an önce döner. Türkiye olarak, bu kasıtlı, art niyetli, popülist, haksız ve hukuksuz girişimlere karşı, her türlü diplomatik yöntemle karşı duracağımızı burada bir kez daha vurgulamak isterim.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Libya'da Başbakan Abdürrahim El Kib başkanlığında şu anda bir geçiş hükümeti kurulduğunu belirterek, ''Yeni hükümetin, iç barış, huzur, istikrar ve parlamenter sistemin tesis edilmesi için samimi gayret içinde olacağına yürekten inanıyorum. Libya'daki bu geçiş sürecini Türkiye olarak tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. Kardeş Libya halkı ile tarih boyunca olduğu gibi gelecekte de dayanışma içinde olacağız'' dedi.

Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Abdulcelil ile bugün Libya'daki son gelişmelere ilişkin ayrıntılı bir görüşmeyi heyetler arası gerçekleştirdiklerini söyledi.

Erdoğan, ''Öncelikle sayın Abdulcelil'e 'Türkiye'ye hoş geldiniz' diyorum ve şahsıma 'Geçmiş olsun' dileklerini ilettikleri için hem kendisine, hem tüm Libyalı kardeşlerime en kalbi şükranlarımı sunuyorum. Bu basın toplantısı vesilesiyle Türkiye'den ve dünyadan 'Geçmiş olsun' mesajlarını ileten tüm dostlarımıza ve kardeşlerimize, özellikle de bizlerden hayır dualarını esirgemeyen aziz milletimize teşekkür ediyorum'' dedi.

16 Eylül'de Libya ziyareti sırasında kardeş Libya halkını özgürlük, adalet ve demokrasi uğruna verdikleri mücadeleden dolayı kutladığını hatırlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Bugün burada bir kez daha, değerli kardeşim Mustafa Abdulcelil'in şahsında Libya halkını tebrik ediyor, milletimizin kardeş Libya halkına selam ve sevgilerini iletiyorum. 42 yıllık bir diktatörlük rejiminin yıkılması sürecinde hayatını kaybeden Libyalı, özellikle devrimin şehitlerini bir kez daha rahmetle anıyorum. Libya'da değerli kardeşim, mevkidaşım Başbakan El-Kib başkanlığında şu anda bir geçiş hükümeti kuruldu. Yeni hükümetin iç barış, huzur, istikrar ve parlamenter sistemin tesis edilmesi için samimi gayret içerisinde olduğuna, olacağına yürekten inanıyorum.


Libya'daki bu geçiş sürecini Türkiye olarak tüm imkanlarımızla destekleyeceğiz. Kardeş Libya halkı ile tarih boyunca olduğu gibi gelecekte de dayanışma içinde olacağız. Libya'da geçiş sürecinin başarıyla tamamlanabilmesi için güvenlik birimlerinin yeniden yapılanması, milis güçlerinin de dağıtılması özellikle önem arz ediyor.''
-Libya'da iç güvenliğin tesisi için Türkiye'nin desteği-
Erdoğan, Libya'da iç güvenliğin tesis edilmesi için Türkiye olarak gerek eğitim, gerek malzeme noktasında bir dizi adım attıklarını ifade ederek, ''Örneğin, Emniyet Genel Müdürlüğümüzden bir heyet, Ocak ayında Libya'ya giderek temaslarda bulunacak. Libya güvenlik güçlerinin ihtiyaç duyduğu polis teçhizatını da Türkiye olarak temin ettik ve yarın Libya'ya sevkıyatını başlatıyoruz. Trablus Büyükelçiliğimiz nezdinde askeri ataşeliğimizi de en kısa süre içinde faaliyete geçiriyoruz. Ulusal Geçiş Konseyine yönelik hibe ve kredi taahhütlerimiz şu ana kadar 300 milyon dolara ulaştı'' diye konuştu.

Libya'nın ihtiyaç duyduğu ilaç, gıda ve motorin gibi acil ihtiyaçların tedarikini aynı şekilde sürdürdüklerini kaydeden Erdoğan, ''Bugüne kadar binin üzerinde Libyalı kardeşimizin tedavisini Türkiye'deki hastanelerde gerçekleştirdik. Libya'yı ziyaretim esnasında Misurata'da bir hastane kurulması, Libya'nın çeşitli şehirlerinde hasar gören okul, karakol, mahkeme binalarının tamiri noktasında bir sözüm olmuştu. Şu anda 21 Türk şirketinin üstlendiği bu tamir, bakım ve planlama çalışmalarımız Libya genelinde hızla devam ediyor'' dedi.

Libya'nın dış dünya ile bağlantısını yeniden kurmak amacıyla Türk Hava Yollarının, Trablus'a haftada 9, Bingazi'ye haftada 10 sefer düzenlediğini dile getiren Erdoğan, önceki gün itibariyle Misurata'ya da THY seferleri başlatıldığını söyledi.

Erdoğan, bu 3 şehre olan uçak seferlerinin arttırılması yönündeki müzakerelerin de şu anda devam ettiğini dile getirerek, ''Libya'da faaliyet gösteren iş adamlarımızın Libya'ya geri dönmeleri ve zararlarının tespiti çalışmalarımız da aynı şekilde işbirliği içinde sürdürülüyor. Libya Başbakanı değerli kardeşim El Kib'i de Türkiye'ye davet ettik. İnşallah kendisiyle de tüm bu meseleleri ayrıntılı şekilde ele alacak; hem desteğimizi, hem işbirliğimizi daha ileri boyutlara hep birlikte taşıyacağız'' dedi.

Libya'nın fiziken ne kadar uzak olsa da Türkiye'nin tarihinde, aziz milletin gönlünde müstesna konuma sahip bir ülke olduğunu kaydeden Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bingazi, Tobruk, Sirte, Misurata, Trablus gibi şehirlerin adeta kendi şehirlerimiz kadar, İstanbul, İzmir, Ankara kadar tanıdığımız, bildiğimiz, derin bir muhabbet duyduğumuz şehirlerdir. Libya'nın kimi şehirleri, örneğin Fizan, Türkçe deyimlere dahi girmiş, halk arasında günlük konuşmalarda sık sık tekrarlanmıştır'' diye konuştu.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Batılı kaynakların 8 Mayıs 1945'te öldürülen 100 Fransız askerini öne çıkarırken, sayısı 45 bin olduğu söylenen Cezayirli şehitlerden bugün hiç kimsenin bahsetmediğini ifade ederek, ''Aynı şekilde 1994'de Ruanda'da 800 bin insanın katledilmesinde Fransa'nın rolü hiç tartışılmıyor. Hiçbir tarihçi, hiçbir siyasetçi bizim tarihimizde soykırım göremez. Soykırım görmek isteyenler dönsünler ve kendi kirli kanlı tarihlerine baksınlar'' dedi.

Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ile görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında, Türkiye ile Libya'nın ortak tarihlerinin, asla ve asla çıkar ilişkisi üzerine kurulmadığını, tam tersine kardeşlik, dayanışma, paylaşma temelleri üzerine bina edildiğini, böylece ortak bir tarih inşa edildiğini söyledi.

1911 yılında Libya'nın işgaline karşı başta gazi Mustafa Kemal olmak üzere Osmanlı Ordusunun Libyalılarla omuz omuza mücadele verdiğini, Libya'yı birlikte savunduklarını vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

''Türkiye'nin tarihinde sömürü yoktur, emperyalist yaklaşım yoktur. Türkiye'nin tarihinde, bir ülkeyi işgal etmek, ardından da o ülkenin tüm kaynaklarını çalmak yoktur. Bizim tarihimizde dost ve kardeş halklara zulüm, baskı, sindirme yoktur. Altını çizerek ifade ediyorum; bizim tarihimizde soykırım asla ve asla yoktur. Bunun en güzel şahidi de ortak tarihe sahip olduğumuz kardeş Libya halkıdır. Aynı Libya halkı, son 100 yıl içinde, bazı Batılı ülkelerin, tüm Afrika kıtasında, özellikle de Kuzey Afrika'da nasıl soykırım işlediklerinin, ne tür katliamlar yaptıklarının, Afrika'nın kaynaklarını nasıl sömürdüklerinin şahididir, en müşahhas örneğidir. Cezayir'de 8 Mayıs 1945'ten itibaren katledilen, fırınlarda yakılarak öldürülen masum sivillerin tam sayısı bugün dahi bilinmiyor.


Maalesef, Batılı kaynaklar, 8 Mayıs 1945'te öldürülen 100 Fransız askerini öne çıkarırken, sayısı 45 bin olduğu söylenen Cezayirli şehitlerden bugün hiç kimse bahsetmiyor. Aynı şekilde, 1994 yılında Ruanda'da 800 bin insanın katledilmesinde Fransa'nın rolü de hiç tartışılmıyor. Hiçbir tarihçi, hiçbir siyasetçi, bizim tarihimizde soykırım göremez. Soykırım görmek isteyenler, dönsünler ve kendi kirli, kanlı tarihlerine baksınlar. Kendi tarihleriyle yüzleşemeyenlerin, asılsız iddialar üzerinden Türkiye tarihine saldırmaları çok ciddi bir samimiyetsizlik göstergesidir. Tarih, parlamentolarda yapılan oylamalarla yazılmaz. Tarih, popülizm uğruna, oy toplamak uğruna çarpıtılamaz. Hele hele parlamentolar, tarihin araştırılmasını, incelenmesini, konuşulmasını, tarihi yalanların eleştirilmesini engelleyemez.''


Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresine ilişkin, ''Bizim bu konudaki düşüncemiz, Cumhurbaşkanımızın bu süresinin 7 yıl olması istikametindedir'' dedi.

Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Bir gazetecinin ''Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün görev süresiye ilgili tartışmalar var. Sizin düşünceniz nedir?'' şeklinde yönelttiği soruya Erdoğan, bu konuyla ilgili olarak dün hükümet sözcüsü Bülent Arınç'ın gerekli açıklamayı yaptığını hatırlatarak, şunları söyledi:

''Bizim bu konudaki düşüncemiz, Cumhurbaşkanımızın bu süresinin 7 yıl olması istikametindedir. Bunu dün de zaten Bülent Bey söylediler. Parlamentoda olması gereken bir süreç varsa ki, bu konuda gelişen düşünceler var, yani böyle bir yetkinin parlamentoda olduğuna yönelik, bu konuyla ilgili de hemen Anayasa Komisyonunda yeni yılla birlikte gündeme gelecektir. Bunu da bu şekilde dün zaten hükümet sözcümüz ifade etti. Ben de ifade etmiş olayım.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesine Dair Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun'un AK Parti içinde bazı tartışmalara neden olduğunun söylenmesi üzerine ''Bazı arkadaşlarımızın farklı açıklamaları olmuş olabilir ama nihai açıklama, çıkan son karardır. Dolayısıyla partimizin içerisinde herhangi bir ayrılık-gayrılık böyle bir şey söz konusu olamaz'' dedi.

Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısında basın mensuplarının sorularını cevapladı.

Bir gazetecinin ''Sporda Şiddet Yasası ile ilgili parti içerisinde bazı tartışmalar yaşandı. Bununla ilgili görüşlerinizi alabilir miyiz?'' demesi üzerine Erdoğan, şunları söyledi:

''Bazı arkadaşlarımızın farklı açıklamaları olmuş olabilir ama nihai açıklama, çıkan son karardır. Dolayısıyla partimizin içerisinde herhangi bir ayrılık-gayrılık böyle bir şey söz konusu olamaz. Tabii ki farklı farklı düşünceler ortaya koyanlar olabilir ama unutmayın ki, müsademe-i efkardan barika-i hakikat doğar. Bizim anlayışımız budur. Bu anlayışla da çalışmalarımızı bugüne kadar sürdürdük. Nitekim, sporda şiddetin yasaklanmasına yönelik yasa da meclisten geçtiği gibi Cumhurbaşkanımızın onayıyla da artık uygulamaya girmiş oldu.''

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Suriye'deki uygulamayı şu anda bir diktatörlük uygulaması olarak görüyoruz. Tarih diktatörleri affetmemiştir. Suriye'deki gelişmeler bu şekilde devam ettiği takdirde, bunu Suriye'nin mevcut yönetimi de görmek durumundadır'' dedi.

Başbakan Erdoğan, Libya Ulusal Geçiş Konseyi Başkanı Mustafa Abdulcelil ile Dolmabahçe'deki Başbakanlık Çalışma Ofisi'ndeki görüşmesinin ardından düzenlenen ortak basın toplantısının ardından gazetecilerin sorularını cevapladı.


Toplantıda sağlık durumu ve kilo kaybı sorulan Erdoğan, ''Türkiye ve dünyadan geçmiş olsun mesajları ileten tüm dostlarımıza ve kardeşlerimize, özellikle de bizlerden hayır dualarını esirgemeyen aziz milletimize teşekkür ediyorum'' dedi.
''Şu anda sağlıklı olduğum için karşınızdayım. Perşembe günü YAŞ toplantısına katıldım. YAŞ toplantısından sonra arkadaşlarımızla süreci değerlendirdik'' diyen Erdoğan, dün de Bakanlar Kurulu toplantısı yaptıklarını anlattı.


Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:

''Bu vesileyle başbakanlıkta şahsımla ilgili birikmiş dosyaları gözden geçirme imkanım oldu ki İstanbul'da da bunları yapmaya devam ediyorum. Bu arada tabii gelen misafirlerimiz ile görüşmelerimizi sürdürüyoruz. Tabii bir nekahet dönemidir. Bu nekahet dönemi sebebiyle biraz daha bu süreci dikkatli götürmem lazım. Ondan sonra inşallah çok daha yoğun bir şekilde yurt dışı seyahatler başta olmak üzere çalışmalarımızı yoğunlaştıracağız. Şimdilik çalışmalarımız bu istikamette, İstanbul, Ankara devam edecek.

Herhangi bir sıkıntı söz konusu değildir. Her geçen gün daha iyiye doğru gidiyor. Bu ameliyatımda emeği geçen tüm doktorlarımızı, başta Prof. Dr. Dursun Buğra hocamız olmak üzere Mehmet Füzün hocamız, Hüseyin hocamız olmak üzere bütün doktorlarımızı, hemşirelerimizi şahsım, özellikle ailem ve milletim adına şükranla yad ediyorum. Gerçekten o süreci hassasiyetle sürdürdüler ve bizi yalnız bırakmadılar. Kendilerine bu şükran borcumu sözlü ifadelerle olsun ortaya koymam mümkün değil, kalbidir ve geleceğe yöneliktir. Bundan dolayı çok teşekkür ediyorum. Hocalarımız ameliyatla ilgili açıklamayı yaptı ama kilo itibariyle 4 kilo diyebilirim.''


 -Suriye'de yaşanan olaylar-
Erdoğan, Suriye'de yaşanan olaylar ve Esad yönetiminin Türkiye sınırına füze konuşlandırması haberleriyle ilgili sorulan soruya da şöyle cevap verdi:
''Suriye'deki gelişmeleri, uygulamayı şu anda bir diktatörlük uygulaması olarak görüyoruz. Tarih diktatörleri affetmemiştir. Suriye'de de bu süreç, bu şekilde devam ettiği takdirde, bunu Suriye'nin mevcut yönetimi de görmek durumundadır. Şu anda acımasızca Suriye'de insanlar öldürülmektedir. Burada öldürülen insanlar farklı inançlarda olan veya Suriye'ye düşman olan insanlar değildir. Suriye'nin kendi öz evlatlarıdır. Bu insanlar acımasızca öldürülmektedir. Eğer bu insanlar Türkiye'ye kaçıp geliyorsa, bazıları acaba kaçarken öldürülür müyüz korkusuyla duruyorsa, bunun bir sebebi var.''
Erdoğan, şu anda Suriye'de yönetimde bir güven bunalımı olduğunu, bu mevcut yönetimin artık Suriye'yi idare edemez hale geldiğini vurgulayarak, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Şu anda elindeki silahlarının gücüyle, silahsız insanlara karşı ayakta durmaya çalışan bir rejim söz konusudur. Bu rejimi destekleyenler de bu zulme ortak olmaktadır. Kim olursa olsun hangi ülke olursa olsun eğer bu rejimi destekliyorsa buna ortaktır. Biz mazlumların yanındayız, zalimlerin de karşısındayız. Dün böyleydik, bugün de böyleyiz. Bizim özel hukukumuzun olduğunu kaç kez anlattım. Ancak bu özel hukuk zulüm ederken de devam eder mi, hayır. 
O zaman biz de o insanlara zulmetmiş oluruz. Onun için bir anda biz o özel hukukumuzu da kesip attık. Şu anda Arap Birliği de karşı tavır almıştır, onlar da taleplerini çok açık ortaya koymalarına rağmen netice alınamadığı için onlar da ilişkilerini kesmişlerdir. Biz de şu anda yaptırımlarımızı uygulamaya başladık. Bu artarak devam edecektir. Sınırda şunu, bunu yerleştirmiş, bunlar bizi çok fazla ilgilendirmiyor. Bizim bir Adana mutabakatımız vardır. Şu anda bu mutabakat tabii ki masadadır. Bunu özellikle hatırlatmak istiyorum. Karşı tarafta kim ne tür tavır alıyorsa bilinmelidir ki bizler de tabii bunun karşı tavrını alırız.''
Başbakan Erdoğan, 1915 olaylarıyla ilgili Fransa Parlamentosu'ndaki tasarıya değinirken, Ermeni iddialarının reddinin suç sayılmasını öngören yasa tasarısının yaklaşan seçimler nedeniyle gündeme getirildiğini ifade ederek, ''Yaklaşan Fransa başkanlık seçimleri nedeniyle böyle bir adımın atılması bizim üzüntümüzü muciptir'' dedi.