Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolunun, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçtiğini belirterek, "Bununla birlikte küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynakları ve yolları üzerinde hakimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalar, darbeler ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz. Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğalgazı ne yazık ki daha çok savaş, kan ve gözyaşı ile birlikte anmak zorunda kaldık. Biz Türkiye olarak en başından beri, bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunuyoruz." dedi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen ve Anadolu Ajansının (AA) global iletişim ortağı olduğu 22. Dünya Petrol Kongresi'nde yaptığı konuşmada, her üç yılda bir düzenlenen kongrenin 22'ncisine ev sahipliği yapıyor olmaktan memnuniyet duyduklarını söyledi.

Petrol sektörünün olimpiyatları olarak da bilinen bu etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen başta Başbakan Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak olmak üzere herkese teşekkür eden Erdoğan, "Enerji Geleceğimize Köprüler" temasıyla düzenlenen bu kongrenin enerji alanında küresel düzeyde bir iş birliğinin derinleştirilmesine katkı sağlamasını dilediğini belirtti.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Son 1-1,5 asırdır güçlü ülke olmanın yolu, enerji kaynaklarına sahip bulunmaktan veya bunlar üzerinde söz sahibi olmaktan geçiyor." diyerek, şunları kaydetti:

"Bununla birlikte küresel çatışmaların merkezinde yer alan enerji kaynakları ve yolları üzerinde hakimiyet kurma çabalarının, çoğu zaman iç çatışmalar, darbeler ve işgallerle sonuçlandığını görüyoruz. Var olduğu coğrafyalarda zenginliğin ve refahın kaynağı olması gereken petrol ve doğalgazı ne yazık ki daha çok savaş, kan ve gözyaşıyla birlikte anmak zorunda kaldık. Biz Türkiye olarak en başından beri bu kaynakların insanlığın huzur ve refahına katkı sağlayacak şekilde kullanılması gerektiğini savunuyoruz. Ülkemiz jeopolitik konumu gereği, büyük enerji üreticileriyle tüketicileri arasında doğal bir köprü durumundadır. Malum, tedarik-transit-tüketici. Burada transit konumunda olan bir ülke olarak, bugüne kadar elimizden geleni yapmaya gayret ettik. Enerji hinterlandının merkezinde yer almamız yanında, siyasi istikrarımız ve ekonomik gelişmişliğimizle de uluslararası enerji arenasında hatırı sayılır bir aktör konumundayız."

- "Türkiye artık 'enerjinin İpek Yolu' olarak isimlendiriliyor"

Son dönemde yapımı devam eden ve inşası planlanan yeni petrol ve doğalgaz boru hatlarının Türkiye'nin enerji koridoru ve terminali rolünü pekiştireceğine işaret eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Azerbaycan petrolünün Akdeniz'e ulaşmasını sağlayan Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı projesiyle, yine Azerbaycan doğalgazının ülkemize ve Avrupa'ya sevkini mümkün kılan Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı projesini başarıyla tamamladık. Gündemimizdeki yeni projeler arasında ilk önceliğimiz, az önce de ifade edildiği gibi Güney Gaz Koridoru'dur. Güney Gaz Koridoru'nun ana unsuru olan Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı yani kısa adıyla TANAP üzerinden ilk aşamada Türkiye'ye 6 milyar metreküp, Avrupa'ya 10 milyar metreküp gaz sevk edilecek. Hattın önümüzdeki yılın ortasında faaliyete geçmesiyle Azerbaycan yanında, Hazar ve hatta ilerde Orta Doğu bölgesinden de ülkemize ve Avrupa'ya gaz taşınmasının önü açılacaktır. Bu hattın devamı niteliğindeki Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı TAP'ın da planlandığı şekilde tamamlanarak inşallah 2020 yılında devreye girmesini bekliyoruz. Bu konuda gerek dostum Sayın Aliyev'in, gerek Güney Gaz Koridorunda yer alacak diğer ülkelerin ve şirketlerin kararlılıklarının tam olduğunu memnuniyetle görüyoruz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir başka önemli projenin de dünyanın en önemli gaz tedarikçilerinden Rusya Federasyonu ile yürütülen Türk Akımı Projesi olduğunu belirterek, "Ayrıca ilgili tüm tarafların 'kazan-kazan' anlayışıyla hareket etmesi halinde Doğu Akdeniz ve Irak doğalgazı başta olmak üzere yeni projeleri değerlendirmeye de hazırız. Tüm bu çalışmalarımız sayesinde, medeniyetlerin buluşma noktası olan Türkiye, artık enerji uzmanları tarafından 'enerjinin İpek Yolu' olarak isimlendiriliyor. Ülkemiz sahip olduğu imkanlarla enerjinin yıkım, gerginlik ve ihtilaf değil, barış ve refah kaynağı haline dönüşmesi için gayret gösteriyor. Bu kongreyi ülkemizin enerjiye bakışını küresel düzeyde ifade etmesine vesile olması bakımından ayrıca önemli görüyorum." ifadelerini kullandı. 

- "Türkiye bugün, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi noktasında yüzde 30'lara varan oranla Avrupa'nın pek çok ülkesinin ilerisindedir"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Akkuyu ve Sinop nükleer güç santrallerinin devreye girmesiyle enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10'luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesi'ni, milli sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik. Sinop Projesi'nde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Son G20 toplantısında Japonya Başbakanı Sayın Abe ile de bunu etraflıca görüştük. Hatta üçüncü bir nükleer güç santrali projesiyle ilgili çalışmalarımızı şimdiden başlatmış bulunuyoruz." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 22. Dünya Petrol Kongresi'nde yaptığı konuşmada, küresel ekonomilerin artan büyüme ivmesi, hızlı kentleşme ve nüfus artışına paralel olarak, küresel enerji ihtiyacının 2050 yılına gelindiğinde bugünün yaklaşık iki katı olmasının beklendiğini bildirdi.

Bu ihtiyacın karşılanması için son dönemde atılan adımların enerjide dengelerin değişmesine yol açtığına değinen Erdoğan, yeni teknolojilerin ortaya çıkışı ve sürekli artan inovasyon yatırımlarının, daha önce ulaşılamayan alanlarda üretimi mümkün hale getirdiğini kaydetti. Yeni enerji kaynaklarının keşfi, daha önce net ithalatçı olan kimi ülkelerin enerji ihracatçısına dönüşmesini sağladığını belirten Erdoğan, "ABD'nin başlattığı kaya gazı devrimi ve sıvılaştırılmış doğal gazın giderek ön plana çıkması gibi gelişmeler, enerji politikalarının gözden geçirilmesini zorunlu kıldı." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen Anadolu Ajansının (AA) global iletişim sponsoru olduğu 22. Dünya Petrol Kongresi'ne katılarak konuşma yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, kongreye katılan Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Başbakan Binali Yıldırım, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak ve Dünya Petrol Konseyi Başkanı Dr. Jozsef Laszlo Toth ile fotoğraf çektirdi.

Ekonomik büyümeye paralel olarak, enerji talebinin batıdan doğuya kaymaya başladığını ifade eden Erdoğan, Çin, Hindistan, Afrika, Güneydoğu Asya ekonomilerinin gösterdikleri büyüme ve kalkınma performansına paralel olarak, enerji kaynaklarını çeşitlendirmeye yöneldiklerini vurguladı.

Türkiye gibi enerjide yüksek oranda dışa bağımlı ülkelerin ihtiyaçlarını ekonomik ve güvenli bir şekilde karşılayabilmelerinin, sürdürülebilir büyüme için kritik öneme sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bugün enerji talep artışında OECD ülkeleri arasında ilk sırada, dünyada ise Çin'in ardından ikinci sırada yer alıyoruz. Buna karşılık sınırlı hidrokarbon kaynaklarımız nedeniyle petrol ve doğalgazda dışa bağımlı bir ülkeyiz. Son 10 yılda enerji ve maden ithalatına yıllık ortalama 55 milyar dolar ödemiş olmamız, bağımlılığımızın düzeyini göstermeye yetecektir. Dünyadaki petrol ve doğalgaz fiyatlarının son yıllarda düşmesi, elbette ülkemizin enerji ithalat kaleminde gerilemeye yol açmıştır ancak uzun dönemli enerji politikalarımızın çerçevesini doğrudan kontrol edemediğimiz bu tür konjonktürel gelişmelere göre çizemeyeceğimiz de bir gerçektir. Türkiye'deki büyümenin sürdürülebilir olması için, enerjide dışa bağımlılığın azaltılması ve yerli kaynakların en üst düzeyde kullanılması gerekiyor. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde iki kat artacak olan enerji talebini karşılayabilmemizin yolu, 2023 yılına kadar ilave 50 bin megavat kurulu ek gücü sisteme dahil etmemizden geçiyor. Bu talebin karşılanması için 6 ana başlık altında politikalar geliştiriyoruz."

- "Yerli enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılması"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ilk olarak yerli enerji kaynaklarının ekonomiye kazandırılmasını hedeflediklerini bildirdi. Bunu yenilenebilir enerjinin ve nükleer enerji başta olmak üzere, ulusal enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi çalışmalarının izlediğini anlatan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Enerji verimliliğinin teşvik edilmesi, daima vazgeçilmez bir önceliğimiz olmayı sürdürecektir. Kaynak ülke ve güzergah çeşitliliğinin artırılması konusunda önemli adımlar atıyoruz. Karadeniz ve Akdeniz'in hem transit konumları hem de barındırdıkları potansiyel bakımından geleceğin enerji politikalarında sahip oldukları önemin gayet iyi farkındayız. Diğer alanlarla birlikte enerjide uluslararası yatırımların teşviki üzerinde hassasiyetle duruyoruz. Bu çerçevede yatırımcıların önünü açacak, şeffaf, öngörülebilir ve hedef odaklı bir strateji geliştirdik. Böylece hem enerji hem de maden yatırımlarında önemli bir atılım dönemini başlattık. Nitekim sadece son bir yılda ülkemizde enerji sektöründe 6 milyar dolar yatırım yapıldı. Bu yatırımlar sayesinde güneş enerjisinden hidroelektrik enerjisine, rüzgar enerjisinden jeotermal enerjiye biyo kütleden termik santrallere kadar 6 bin 500 megavat kurulu gücü hizmete aldık. Elektrik enerjisindeki doğal gazın payını yüzde 10 azaltarak ithal doğalgazın dış ticaretimiz üzerindeki baskısını da hafiflettik. Yerli kaynaklardan elektrik üretimi, rekor bir artışla yüzde 49,3'e ulaştı. Yerli kömürün elektrik üretimindeki payını da yüzde 23'e çıkardık. Yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminde yüzde 31'lik artışla Avrupa başta olmak üzere birçok ülkeyi geride bıraktık. Türkiye bugün, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilmesi noktasında yüzde 30'lara varan oranla Avrupa'nın pek çok ülkesinin ilerisindedir."

- Doğa dostu, ileri teknolojiye sahip santraller

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, yenilenebilir enerjinin yanında yerli kömürün yeni nesil, doğa dostu, ileri teknolojiye sahip santrallerle ekonomiye kazandırılması için de çalıştıklarını bildirdi.

Bin megavatlık kapasiteye sahip olacak Konya Karapınar Güneş Enerji Santrali Projesi'nin bu kararlılığın en son örneklerinden biri olduğuna işaret eden Erdoğan, şunları söyledi:

"Rüzgar enerjisi alanında da benzer bir atılım içindeyiz. Bugün halen dünyanın en fazla kullanılan enerji kaynağı olan kömürü yüksek teknoloji sayesinde çevreye zarar vermeden milletimizin hizmetine sunmakta kararlıyız. Nükleer enerji konusunda da adımlarımızı hızlandırmaya başladık. Akkuyu ve Sinop nükleer güç santrallerinin devreye girmesiyle enerji ihtiyacımızın en az yüzde 10'luk kısmını buradan karşılayacağız. Rusya ile birlikte yürüttüğümüz Akkuyu Projesi'ni, milli sermayemizi de katarak çok daha güçlendirdik. Sinop Projesi'nde de inşaata en kısa sürede başlamak istiyoruz. Son G20 toplantısında Japonya Başbakanı Sayın Abe ile de bunu etraflıca görüştük. Hatta üçüncü bir nükleer güç santrali projesiyle ilgili çalışmalarımızı şimdiden başlatmış bulunuyoruz."

- "Enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranı artacak" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, nükleer teknolojiden, elektrik üretiminin yanında, Ar-Ge, inovasyon ve ürün geliştirme sayesinde sanayi, tarım, uydu, haberleşme ve uzay çalışmaları gibi alanlardan faydalanacaklarını kaydetti.

Arz güvenliğine kalıcı bir çözüm getirmek amacıyla yıllık doğal gaz tüketiminin en az yüzde 20'sini depolayacak bir sistem kurduklarını belirten Erdoğan, "Yeni dönemde hayata geçireceğimiz en göz alıcı yeniliklerden birisi de enerji teknolojilerinin üretiminde yerlileştirme oranını artırmak olacaktır. Türkiye'yi bu alanda yüksek katma değerli teknolojilerin üretildiği bir enerji üssü haline getirmekte kararlıyız." dedi.

Erdoğan, denizlerdeki hidrokarbon potansiyelinin araştırılması için geçen aylarda denize indirilen sismik araştırma gemisi Oruç Reis'in yüzde 90'ı aşan yerlilik oranıyla inşa edildiğine dikkati çekti. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından geçen nisan ayında Milli Enerji ve Maden Politikası Strateji Belgesini kamuoyuyla paylaştıklarını anımsatan Erdoğan, "Bu belgede güvenli ve sürekli enerji arzı sağlamanın yanı sıra cari açığın azaltılması, enerji maliyetlerinin düşürülmesi ve istihdam artışı gibi pek çok konuda yol haritalarımız belirlenmiştir. Tüm bu çalışmalarla amacımız, elektrik üretiminin en az üçte ikisini yerli kaynaklarla karşılamaktır."

 Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçtiğimiz hafta Doğu Akdeniz'de büyük bir fırsatın kaçırıldığını belirterek, "Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken kimi enerji şirketlerinin Rum kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz. Adaletin, hakkaniyet ve uluslararası hukukun gereği hidrokarbon kaynakların adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor. Kıbrıs'taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz bölgedeki yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır. Aksi taktirde kendilerine sadece bölgede değil her yerde ve her alanda Türkiye gibi bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isteriz." dedi. 

Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen 22. Dünya Petrol Kongresi'ndeki konuşmasında, Türkiye'nin yakaladığı siyasi istikrar ve güçlü ekonomik altyapısı sayesinde enerjide ve diğer tüm alanlarda uzun dönemli programlarını hayata geçirdiğini söyledi.

Adil rekabet ortamı, yatırımları kolaylaştıran teşvik sistemi, gelişmiş ulaşım ağı, pazarlara kolay erişimi, siyasi istikrarı, güçlü ekonomisi ve eğitimli insan kaynağıyla Türkiye'nin uluslararası yatırımcılar için cazip bir ülke olduğunu ifade eden Erdoğan, ülkeyi küresel enerji arz güvenliğine katkı sağlayacak, tüm tarafların faydasına sonuçlar doğuracak enerji projelerinin doğal partneri olarak gördüklerini dile getirdi.

Erdoğan, bugün hala enerjiye ulaşamayan yüzlerce milyon insanın mağduriyetinin enerjiye erişimin yaygınlaştırılması konusunda yapılacak iş birliklerini daha da önemli hale getirdiğini vurgulayarak, aynı anlayışla hidrokarbon kaynakları bakımından son derece zengin olan bölgenin güvenlik, istikrar ve huzurunun devamına büyük ehemmiyet verdiklerini anlattı.

Bu bakımdan Körfez bölgesinde yaşanan gerilimin bir an evvel giderilmesini istediklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:

"Katar'la ilgili gerginliğin ivedilikle aşılabilmesi için elimizden geleni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Artık bölgede krizler istemiyoruz. Bunları bir an önce aşalım istiyoruz. Diyalog en ideal çözüm yoludur, diyoruz. Tüm tarafların meseleye sağduyuyla ve gerçekçi bir yaklaşımla bakarak diyalog kanallarını açık tutmaları gerekiyor. Dünyanın ve bölgemizin artık çatışmalara değil huzura, iş birliğine, birlik ve beraberliğe ihtiyacı var. Diğer yandan Libya'daki, Suriye'deki, Irak'taki, Ukrayna'daki, Yemen'deki krizler de enerji güvenliği için ciddi tehditler oluşturuyor. Suriye'de siyasi çözümün müzakere edilebilmesi için öncelikle sahadaki şartların düzeltilmesi gerekiyor. Bu amaçla gerek Cenevre sürecinde, gerek Astana toplantılarında aktif rol oynadık, oynuyoruz. Astana toplantılarıyla ateşkes rejiminin güçlendirilmesi yönünde kayda değer ilerleme sağlandı. Cenevre sürecinde de belli bir ivme yakalandığını görüyoruz. Amerika ve Rusya'nın Almanya'daki G20 Toplantısı'nda vardıkları netice, mutabakat bu olumlu sürecin devamı niteliğindedir."

- Musul'un geleceği

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ta ise DEAŞ'la mücadelenin sonuna yaklaşıldığını, dün yapılan açıklamayla Musul'da artık neticeye varıldığı haberinin gerçekten mutluluk vesilesi olduğunu belirterek, ancak Musul'un geldiği noktanın da çok önemli olduğunu, şu anda harabe bir Musul olduğunu söyledi.

"Bu harabe Musul'un yeniden Musul halkına kazandırılmasının maliyetini acaba kimler karşılayacak." diyen Erdoğan, şunları kaydetti:

"Bu dönemde ülkenin toprak bütünlüğünü gözetmenin önemi giderek artıyor. Irak toplumunun dışlanmış kesimlerinin siyasi ve iktisadi sisteme tekrar dahil edilmeleri kalıcı barışın olmazsa olmaz şartıdır. Bağımsızlık referandumu gibi tek taraflı girişimlerden kaçınılması, milli güçlerin etkilerinin azaltılması ve PKK terör örgütünün varlığına son verilmesi gibi hususlar da bu ülkenin geleceğinde belirleyici olacaktır. Zaten yeterince sıkıntıyla boğuşan Irak'ın başına yeni sorunlar açacak her adım istikrarsızlığı körüklemekten başka işe yaramayacaktır. Uluslararası toplumun bu konulardaki görüşlerini Irak'taki taraflara yüksek sesle ifade etmesi yerinde olacaktır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, küresel problemlerin çözümünde dünyanın önde gelen liderlerini, uzmanlarını ve kanaat önderleri bir araya getiren İstanbul'un, bugün de petrol ve doğal gaz sektörünün önde gelen isimlerini ağırladığını ifade ederek, burada ele alınacak konuların küresel ölçekte enerji iş birliğinin gelişmesine katkıda bulunacağına, farklı çıkarlara sahip katılımcıları ortak bir zeminde birleştireceğine inandığını söyledi.

- Doğu Akdeniz'deki gelişmeler

Türkiye olarak Avrasya enerji aksının önemli oyuncularından biri olunduğunun bilinciyle bölgesel enerji arz güvenliğinin sağlanması için her türlü gayreti gösterdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Şu hususu özellikle vurgulamak isterim. Enerji hinterlandındaki terör örgütlerinin yol açtığı kaos ve karmaşa ülkelerimiz arasındaki iş birliğini zorunlu kılıyor. Enerji kaynaklarının güvenliği terör örgütlerinin tasfiyesine bağlıdır. Türkiye olarak biz terörle mücadelede çok büyük bedeller ödedik. Bizim verdiğimiz mücadele kendi milli güvenliğimizin yanında dünyanın enerji güvenliğini de çok yakından ilgilendiriyor. Hiç kimse Türkiye'nin çevresinde olup bitenler karşısında tepkisiz kalmasını kendisine yönelik saldırıları karşılıksız bırakmasını beklemesin. Ülkemizin ve milletimizin güvenliği konusunda sınırlarımız içinde ve dışında ne yapmamız gerekiyorsa kimseden izin almadan yapmakta kararlıyız. Bunun da bilinmesini istiyorum. Müttefiklerimiz başta olmak üzere diğer devletlerden beklentimiz, terör örgütleri yerine bizim yanımızda yer almalarıdır." diye konuştu.

Erdoğan, enerji güvenliğinden bahsederken Doğu Akdeniz'deki gelişmelere de kısaca değinmekte fayda olduğunu dile getirerek, şunları kaydetti:

"Doğu Akdeniz'de geçtiğimiz hafta maalesef büyük bir fırsat kaçırıldı. Bizim ve Kıbrıs Türk tarafının tüm yapıcı yaklaşımına rağmen Rum tarafının olumsuz tavrı sebebiyle adadaki anlaşmazlıkların bir kez daha çözümsüz kalmasından üzüntü duyuyoruz. Tarafların tutumları böylesine açıkça ortadayken kimi enerji şirketlerinin Rum kesiminin atmakta olduğu sorumsuzca adımların bir parçası olmaları kesinlikle anlayışla karşılanamaz. Adaletin, hakkaniyet ve uluslararası hukukun gereği hidrokarbon kaynakların adadaki tüm taraflara ait olmasını gerektiriyor. Kıbrıs'taki gelişmelere taraf olan herkesten beklentimiz bölgedeki yeni gerginliklere yol açabilecek adımlardan kaçınmalarıdır. Aksi taktirde kendilerine sadece bölgede değil her yerde ve her alanda Türkiye gibi+ bir dostu kaybetme riskiyle karşı karşıya kalabileceklerini hatırlatmak isteriz. Bu düşüncelerle 'Enerjiye geleceğimize köprüler' temasıyla düzenlenen bu kongrenin asırlardır kültürleri, medeniyetleri, kıtaları birleştiren İstanbul'un enerji alanında üstlendiği misyonun da sembolü olduğuna inanıyorum. Kongrenin düzenlenmesinde emeği geçenlere bir kez daha teşekkürlerimi ifade ediyorum."

- Notlar

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yanı sıra Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, Sırbistan Cumhurbaşkanı Aleksandar Vucic, Başbakan Binali Yıldırım, Arnavutluk Başbakanı Edi Rama, Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov, Başbakan yardımcıları Mehmet Şimşek, Nurettin Canikli, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Berat Albayrak, İstanbul Valisi Vasip Şahin, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, AK Parti İstanbul İl Başkanı Selim Temurci de kongreye katıldı. 

Konuşmalar öncesinde  15 Temmuz şehitler için 1 dakikalık saygı duruşunda bulunuldu. 

Program aile fotoğrafı çekilmesiyle sona erdi.