Diyanet İşleri eski Başkanı ve AK Parti eski milletvekili Tayyar Altıkulaç'ın kaleme aldığı ve 3 ciltten oluşan 'Zorlukları Aşarken' adlı kitap dün gündeme gelmiş ve geniş yankı uyandırmıştı. Altıkulaç kitabında “Kenan Evren’in telefonda kendisine Ramazan ayı boyunca Kur’an-ı Kerim mealini okuduğu ve bitirdiğini söylediğini, bunun hatim yerine geçip geçmediğini sorduğunu, bu soru üzerine kendisinin de Evren’e “hatim sözcüğünün terim olarak Kur’an’ın asıl metninin başından sonuna kadar okunması için kullanıldığını, ancak Kur’an okumaktan asıl maksadın onu anlamak olduğunu, inşallah meal okuyarak sevabı daha çok bir iş yapılmış olabileceğini, bu hatme de pekala ‘meal hatmi’ denilebileceğini” söylediğini belirtmişti. Öte yandan rahmetli Necmettin Erbakan ile ilgili olarak ise “Erbakan hareketine destek vererek siyaset yapan ve görev yerini adeta seçim bürosuna çeviren din görevlilerine de hiç müsamaha göstermedim.'' İfadelerini kullanmıştı. Konunun gündeme gelmesinden sonra Tayyar Altıkalaç’a mütedeyyin insanlara karşı acımasız ve itirazcı, dini hassasiyetlere mesafeli olanlara ise yumuşak olmanın pek de adil olmadığı ile ilgili eleştiriler geldi.

Eleştiriler ile ilgili olarak görüşünü sormak üzere ulaştığımız Tayyar Altınkulaç bakın neler söyledi; 

BEN ORTA YOLDA YÜRÜYORUM 

Kitabınızın gündeme gelmesinden ardından mütedeyyin insanlara karşı acımasız ve itirazcı, dini hassasiyetlere mesafeli olanlara ise yumuşak olduğunuz yönünde eleştiriler aldınız. Neler söylersiniz? 

Ben orta yolda yürüdüğüme inanıyorum. Hiç kimseye karşı ön yargım yok. Şu kesim şudur şöyle yapmak lazım, bu kesim budur böyle yapmak lazım gibi bir düşüncem olmadı hiçbir zaman. Düşündüğüm gibi konuşuyorum, düşündüğüm gibi yaşıyorum. Herhangi bir hesap içinde değilim. Dün de değildim, bugünde değilim. Çok rahatım. 

RAHAT BİR ORTAM OLMADI! 

“Sayın Altınkulaç, Kenan Evren ile konuştuğu zaman onun Kuran-ı Kerim ile ilgili sorduğu soruya verdiği cevap ile birlikte Evren’e başörtüsü ve yasaklar ile ilgili Kuran-ı Kerim’de neyin emredildiğini niçin söylemedi” yönünde de eleştiriler var…

Bu konuları ben emekli olduktan sonra konuşabildik ancak kendisiyle. Daha önce bu konuyu benimle konuşmayı tercih etmedi. Rahat bir ortam ve fırsat da yakalayamadık doğrusu. 

Yani bu konuları konuşmak istediniz ama fırsat olmadı mı? 

Evet, öyle… Sanırım kendisi de benim bu konuda ne düşündüğümü biliyordu. Çünkü biliyorsunuz Din İşleri Yüksek Kurulu’nun bu yönde kararı vardı. O zaman benimle neyi konuşacak. Ama en azından  toplum açısından daha sonraki yıllarda meydana gelen rahatsızlığı dikkate almak gerektiğini söyledim.

Üniversitelerde bu konunun üzerine gitmenin doğru olmadığını; yumuşak ve ürkütücü olmayan bir üslupla hareket edilmesi gerektiğini ifade ettim. Bizzat Sedat Celasun Paşa ile daha açık ve net bir şekilde konuştuk. Onlarda benim bu düşüncemi toplumun hassasiyetleri açısından dikkate aldılar ve üniversite rektörlerine talimat verdiler. İhsan Doğramacı'ya atıfta bulunarak yazdım zaten bunu. Rahmetli Doğramacı’nın  “Bir toplantıda bulunan rektörlere bu konunun üzerine gidilmesi arzu edilmiyor” şeklindeki açıklamasına da kitapta yer verdim. Benim bu uyarım samimi bir uyarı olduğu için, beklentisi olmayan bir kişinin toplum psikolojisi açısından, toplumun hassasiyetleri bakımından olduğu düşünülerek dikkate alındığını gördüm. O konular lütfen okunsun. 

“BİZİM GÖRÜŞÜMÜZ” BU DEDİK! 

Kenan Evren ile emekli olduktan sonra konuştuğunuzu ifade ettiniz… 

Görüştüm. Tabi benimle bu konuyu görüşmek istemedi. Görevdeyken bizi toplantıya da çağırdılar. Onu da anlattım. O da var kitapta. Biz görevdeyken toplantı düzenlediler ve Din İşleri Yüksek Kurulu’nun kararından memnun olmadıklarını bu toplantıda anladık. Daha doğrusu beğenmediklerini ve tasvip etmediklerini anladık. Ama biz, “bizim görüşümüz” bu dedik. 

ERBAKAN’IN DİN ANLAYIŞI İLE UZLAŞAMADIĞIMIZ KESİN! AMA…! 

Necmettin Erbakan’a yönelik kitapta geçen sözleriniz Kenan Evren’e müsamaha var Erbakan’a niye yok? Sorusunu beraberinde getirdi. Ne söylersiniz bununla ilgili olarak? 

Erbakan'a nasıl bir hoşgörüsüzlüğümüz olabilir ki? Mümkün değil. Olanları yazıyoruz biz. Erbakan'ın din anlayışıyla bizim uzlaşamadığımız kesin, o günlerde bunun sıkıntılarını yaşadık. Onun bize karşı nasıl hoşgörüsüzlük içinde olduğunu, onun taraftarlarının bize karşı nasıl acımasızlık içinde davrandıklarını, hizmetlerimizi engellemek için neler yaptıklarını yazdım. Ben her şeye rağmen yaşananları objektif olarak anlatmaya çalıştım. 

Yani denilmek istenen Kenan Evren’e karşı üslupta nezaket varken bu niçin Erbakan’a gösterilmedi…

Nerede o? Nezaketsizlik yok ki, hep rahmetle andım kendisini. Ben hep merhum Erbakan diye bahsettim kendisinden ve hep nerede ne dediğini aktarmaya çalıştım. Kişisel olarak saygısızlığım olmadı, olamazda zaten. 

Bugün için ne söylersiniz? 

İnsanların farklı düşünceleri de olsa, birbirlerini hoşgörü içerisinde karşılayabilmeliler. Ben böyle olmaya çalıştım. Ancak görevli olduğum yıllarda, görev disiplinimiz gereği bazı sert uygulamalarımda oldu. Yazdım bunları da zaten.