Abdürrahim Karakoç'un oğlu Türk İslam Karakoç, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Karakoç'un bugün hayatını kaybettiğini söyledi.

         Karakoç, 46 gündür Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'nde tedavi görüyordu.

        

         -ABDÜRRAHİM KARAKOÇ'UN ÖZGEÇMİŞİ-

        

         1932 yılında Kahramanmaraş'ın Elbistan ilçesine bağlı Ekinözü köyünde doğan Abdurrahim Karakoç, çocukluk çağından itibaren şiire ilgi duymaya başladı.

         Elbistan Belediyesi'nde 1958-1985 yılları arasında muhasebeci olarak çalışan ve günümüz aşık tarzı şiirinin büyük ustalarından olan Karakoç'un ilk şiirleri Elbistan'da çıkan Engizek gazetesinde yayınlandı.

         Temiz Türkçe ve hece vezniyle aşk, gurbet ve sosyal temalı şiirler kaleme alan Karakoç, ironik yazılarıyla geniş kitlelere hitap etti.

        

         -''MİHRİBAN'' UNUTULMAZLAR ARASINDA-

        

         Yazdığı şiirilerden bazıları bestelenerek birçok sanatçı tarafından seslendirilen Karakoç'un bestelenen eserlerinden ''Mihriban'', unutulmaz türküler arasında yerini aldı.

         ''Yasaklı Rüyalar'', ''Gerdanlık-I-II-III'', ''Parmak İzi'' adlı kitapları bulunan ünlü şairin ''Çobandan Mektuplar'' adlı denemesi de basıldı.

         Ünlü şair ve yazar Karakoç'un eserleri şunlar:

         Şiirleri: Hasan'a Mektuplar (1965), Hasan'a Mektuplar ve Haberler Bülteni (1967), El Kulakta (1969), Bütün Şiirleri (1973), Vur Emri (1975), Kan Yazısı (1978), Şiirler (1981), Suları Islatamadım (1988), Dosta Doğru (1988), Gökçekimi (1991)

         Yazıları: Düşünce Yazıları (1990), Beşinci Mevsim (1990)

         Abdurrahim Karakoç, evli ve 3 çocuk babasıydı.

Yazdığı şiirlerden bazıları bestelenerek birçok sanatçı tarafından seslendirilen Karakoç'un eserlerinden Mihriban, unutulmaz türküler arasında yerini almıştı. İşte Musa Eroğlu’nun yorumladığı Mihriban türküsü:

 

 

Mihriban

 

Sarı saçlarına deli gönlümü

Bağlamışlar, çözülmüyor Mihriban.

Ayrılıktan zor belleme ölümü

Görmeyince sezilmiyor Mihriban.

 

'Yâr' deyince, kalem elden düşüyor

Gözlerim görmüyor, aklım şaşıyor

Lâmbamda titreyen alev üşüyor

Aşk, kağıda yazılmıyor Mihriban.

 

Önce naz, sonra söz ve sonra hile...

Sevilen, seveni düşürür dile

Seneler, asırlar değişse bile

Eski töre bozulmuyor Mihriban.

 

Tabiplerde ilâç yoktur yarama

Aşk deyince ötesini arama

Her nesnenin bir bitimi var ama

Aşka hudut çizilmiyor Mihriban.

 

Boşa bağlanmamış bülbül, gülüne

Kar koysan köz olur aşkın külüne...

Şaştım kara bahtın tahammülüne

Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban.

 

Tarife sığmıyor aşkın anlamı

Ancak çeken bilir bu derdi, gamı

Bir kördüğüm baştan sona tamamı...

Çözemedim... Çözülmüyor Mihriban.