Kıbrıs konusunun ilginç bir aşamaya geldiği kesin.

Özellikle de Rum tarafında ne yapılacağına ve neler yapılması gerektiğine dair büyük bir karmaşa hakim. Rum liderlerin her birinin ağzından farklı bir ses, farklı bir yorum çıkıyor.

Crans Montana sürecinde BM genel Sekreteri Guterres’in sunduğu çerçeve anlaşmasını Rum siyasilerin kimi olumlu buluyor, kimi de olumsuz.

Gerçekte Rumların ve Yunanlıların, Guterres’in taraflar sunduğu çerçeve anlaşması içinde yer alan 6 maddenin birincisine “Garantiler, Garantörlük ve TSK’nın adadan çekilmesi” maddesini koydurması onlar açısından büyük bir başarı. Yıllardır kırmızı çizgi olarak belirtilen ve son 42 yıldır bırakın masaya konmasını, tartışılmasına bile izin verilmemiş olan “Garantiler, Garantörlük ve Kıbrıs adasındaki TSK’nın varlığı” şimdi maalesef BM’nin teklif ettiği çözüm öneri paketleri içinde yer almaya başladı.

Cumhurbaşkanı Sözcüsü Barış Burcu’nun KKTC’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin bitmesi sonrasındaki ilk haftalar içinde yaptığı “Garantiler Tabu değildir” açıklaması, bugün “Garantiler, Garantörlük ve Kıbrıs adasındaki TSK’nın varlığı” konusunun masaya konmasına, tartışmaya açılmasına ve BM’nin Kıbrıs müktesebatı içinde yer almasına yol açtı. Artık bir daha bu üç konu BM’nin Kıbrıs müktesebatının dışına çıkarılamaz. Rumlar bu üç konuyu BM’nin müktesebatı içine çekmek için 42 yıl uğraştılar ve başaramadılar ama bizim Cumhurbaşkanımız ve Sözcüsü, karşılığında Rumlardan hiçbir taviz almadan, hiçbir kazanım elde etmeden sadece bazı kişi ve kesimleri memnun etmek amaçlı bu açıklamayı yaptılar ve şimdi biz bunun ağırlığı altında eziliyoruz.

Meraklıları, aramızdaki nesebi bozuklar, Rumları melek olarak tanıtmaya çalışanlar ve egemen ve özgür bir KKTC’de yaşamak yerine Rum idaresi altında azınlık olarak yaşamayı tercih edenler, hiç üşenmesinler ve 1950 - 1974 yılları arasındaki gazeteleri okusunlar. Söz konusu gazeteler KKTC Meclisinin internet sitesindeki gazete Arşivi’nden indirilebilir veya Lefkoşa Merkez Kütüphanesinde ve Girne’deki Milli Arşivinde de gazetelerin orijinallerinden okunabilir.      

Bugün KKTC’de 1958 yılında ve 1974 sonrasında Türkçeleştirilen yer isimleri, eski Rumca isimlerine dönüştürülsün demekten çekinmeyen nesebi bozukların Osmanlı döneminden kalan 384 yıllık yer isimlerinin 1950-1955 yılları arasında, Türklerin protestolarına rağmen yerel yönetimlerde çoğunluk oylarını oluşturan Rumlar tarafından nasıl değiştirdiklerini okumaları ve öğrenmeleri gerekmektedir.

  

1960 yılından beridir Uluslararası kurallara uygun olarak elimizde tuttuğumuz “Türkiye’nin garantörlüğü”, 1960 Anayasasının EK I, Madde 4.ünde yer alan “Türkiye’nin fiili müdahale hakkı” ve 1974 yılında adaya ayak basarak tüm Kıbrıslı Türklerin canını kurtaran ve aradan geçen 43 yılda güvenliğimizi sağlayan “ ürk Silahlı Kuvvetlerinin adadaki varlığı”nı hiçbir koşulda tartışmamamız ve değiştirmememiz gerekmektedir.

Böylesi bir değişikliğin sonucunda ne olacağını kestirmek güç değil. Canlı örneği Girit adasının durumu önümüzde. Merak edenler “Girit Faciası”nı okuyarak, KKTC’de  “Garantiler, Garantörlük ve Kıbrıs adasındaki TSK’nın varlığı” olmaması durumunda başımıza nelerin geleceğini net bir şekilde öğrenebilirler…