“Ben dünyayı cennet belledim.

Sensiz cenneti hiç düşünemedim.

Bu dünyadan bir şey olmaz.

Ama bari sen mahvetme……”

Yine Pinhani’yi dinliyorum. 

Yıllar geçse de kalitesinden hiçbir ödün vermeyen harika bir müzik grubu…

Sevdiğim bir şarkıyı defalarca dinlerken sözlerini hiç duymadığımı bilirim.

O sevdiğim müzik üzerine ben kendi sözlerimi, kendi hikayemi yazarım.

Müziğin anlatmak istediklerini kendime göre yorumlar ve öyle hissederim.

Sonra, sevdiğim o şarkının sözlerini okurum, hem söz yazarına haksızlık olmasın hem de acaba benim hissetiğime benzer  sözler yazılmış mı diye...

Çünkü bir şarkıyı defalarca da dinlesem  fayda etmez, bilirim. Kulaklarım sözlere değil sadece müziğe konsantre olur.

Radyoda program yaptığım zamanlar çoğu zaman bu durumu konu etmiştim. 

Arkadaşlarım olsun, dinleyicilerimiz olsun, defalarca sormuşumdur. 

Bir şarkıyı güzel yapan müzik midir yoksa sözleri mi?

Bu benim için bir tartışma konusu değil, sadece bir ilgi alanı araştırmasıdır.

Benim kendi çapımda yaptığım bu  araştırma konusuna, dünyaca ünlü piyanist 

Fazıl Say’ ı, bakın hangi sözleriyle dahil ediyorum.

Fazıl Say “Akılla Bir Konuşmam Oldu”adlı kitabında şöyle diyor;

“Şarkıyı hep sözleriyle anar Türkler… Şarkıdan bir cümleyi alır, “Ne güzel demiş” der. “ Ne güzel müzik yapmış” demez. Demez, çünkü o bir kavram olamamış benliğinde henüz.

Müziğe güvenmiyor, sadece sözlere güveniyor. 

Sözler hoşuna gittiyse müzik iyi, değilse de, “işte iyidir herhalde”

Müziğin ruha dokunuşundaki şifa, insanoğluna özgüdür. Gezegendeki tüm insanlar gibi, Türkler de müziğin değerini bilir. Ama Türkler, tınıların oluşturduğu o “evrensel dil’i tarif etmek istemez, öyle bir toplumsal algı yoktur. Müzikten konuşmazlar, bilinçli müzik kültürü gelişmemiştir. 

O yüzden en berbat şekilde bestelenmiş ve en berbat bir şekilde seslendirilmiş şarkıları bile “sözleri hoşuna gitti” diye beğenir. Aslında yapısıyla, toplumda kültürün ilerlemesine engel olur.”

Fazıl Say bunları yazarken düşüncelerinin eleştiri değil, yapıcı olmaya çalıştığı tespitler olduğunu kendisi bilakis açıklıyor.

Yıllarca her saat başı radyo yayınında istenen “Yıkılmadım Ayaktayım”,"Gerizekalı Sevgilim","Bodrum'a da Gittik Beraber" şarkılarını çalmamakta direnen biri olarak Fazıl Say’ı son derece haklı buluyorum.

Hani harika bir söz vardır;

“Dünyayı değiştirmek istiyorsan önce kendinle başla”

Ben bu sözün  sınırlarını biraz daraltıp ‘Ülkemizi, kültürümüzü ileri götürmek istiyorsak önce kendimizle başlamalıyız’ olarak değiştirmek istiyorum.

Her bize sunulanı almak zorunda değiliz.

Ben çoktan uygulamaya başladım bile.

Yaz için özel hazırlanan seviyesiz cıstak cıstak müzikleri duyduğum an da kapatıyorum.

Televizyonda her yaz aynı konulu ama farklı  gençlerin oynadığı zengin-genç yakışıklı patron ve sakar salak masum güzel kızların aşklarını konu alan dizileri asla izlemiyorum.

Deniz mevsimi ile başlayan hangi ünlünün selüliti bu sene hangi kıvama gelmiş filtreli mi filtresiz mi konularıyla ilgilenmiyorum.

Darısı başınıza… :) 

Herkese harika bir yaz tatili dilerim.

Temmuz.2018 - Londra