Demet Akalın ve Alişan arasındaki dostluk kavgaya dönüşünce, medyaya güzel malzeme oldular.

Yeni albüm çıkarmak için bence çok sıcak bir ortam.

Demet Akalın, 8 yıllık kankası Alişan’ın yüzüne tükürmeden rahatlamayacakmış.

Ben de şimdi düşündüm de, bu lafı söyleyen ben olsam, bu lafı söylediğim için ömür boyu pişman olurdum..

Daha iyi bir insan olduğumdan değil, tepkisizliğimden...

Aslında, sorun Ayşe-Mehmet meselesi değil, hepimizin de içinde olduğu insan ilişkilerinin düştüğü durum...

Bilmiyorum ki hangisi daha doğru?

Tepkisiz olmanın anlamı, hiç kimseye kızmamak mı yoksa bu derece kızacak kadar kimseyi önemsememek mi?

Kızgınlık ne olursa olsun, bence tepki gösterdikçe hayatına daha çok giriyor.

Tepki vermek, belki daha insancıl ama geçmişe saygı ne olacak?


Düşünsene bir kere,

Güneş dünyaya küsecek olsa...

Ay geceye...

Dalgalar denize...

Yakamoz denize...

Ama olmaz... Çünkü onlar bize hiç benzemiyor.


Zaman oluyor, canım dediğini gözün göresi gelmiyor.

Kayda değmeyecek sebeplerle, dünyayı birbirimize dar etmek en büyük şöhretimiz.

Bir avuç toprağı paylaşamadık gitti.

Sevmekten vazgeçtik usta, saygının derdindeyiz...

Sevdiklerimizi olduğu gibi kabullenmeyi öğrenememediğimiz sürece de işimiz zor...

Çok böbürlendiğimiz, olmaz olası bir gurur için ne dostluklar bitirdik, ne sevdalar...


Şiirler, şarkılar, kozlarını hep sevgiye oynasa da, akıl duyduğunu anlamamaya yeminli...

Ezilmemek bahanesiyle, dostluklarımızı yönlendiren sözler “En iyi lafı ben sokarım,” “En iyi kalbi ben kırarım” olduğu sürece günün sonunda yanlız kalmak kaçınılmaz.

Sevmekten vazgeçtik usta, saygının derdindeyiz...

“İnsanları sev...Tabiatı sev “ pankartları çoğaldıkça, herşey daha da kötüye doğru yol aldı.

Sessiz ya da  gürültüyle çekip gitmeler, hep sevip ama bir türlü sayamayanlar yüzünden...

İşte onun için, sevilmemek pahasına da olsa, saymayı bilenlere kucak açtık çoğu zaman.