Yepyeni sezonun başındayız, yeni yıla ise aylar kaldı, bu dönemi kendimiz için hedef alıp sağlığımız için güzel bir başlangıç yapabiliriz.

Sağlığımızı artırmak için öncelikle ne durumda olduğumuzu bilmeyeliz, d vitamini mi az, kolesterol mü fazla, hormonlarımız ne durumda rutin kan tahlili ile fizyolojik durumunuzu öğrenmek yeni sezon için güzel bir başlangıç olur.

Fizyolojik kontrol tamam kan vererek baktırabiliyoruz, peki ya psikolojik? Zihnimizde neler olup bittiğini ancak kendimize sorduğumuz sorularla ve kendimize ayırdığımız vakit ile anlayabiliriz.

Duygularımızın ne kadarının farkındayız?

Rutin hayatımız içerisinde ne kadar yanlız kalıp kendimizle yüzleşebiliyoruz?

Yemek yerken zihnimiz nerede? Neyi, neden yediğimizin farkında mıyız?

Bu gibi soruları çoğaltmak elbetteki mümkün, tüm bu sorular bize  fiziksel açlık ve duygusal açlığı farketmemizi sağlayacaktır.

Kilolar semptomdur, zihin karışıklığının yansımasıdır, 1 kibrit kutusu peynir, 2 dilim ekmekle ya da detoks suları ile   çözülmez bu durum. Asıl sorun duygularımızı bastırmaktan kaynaklanır.

Duygusal yüzleşmeler yerine, düşük kalorili diyetlerle zayıflamanın peşinde koşanların sayısı pekçok günümüzde, hızlı çözümler peşinde koşanların kabusu oluyor diyetler, kaybedilen ve fazlasıyla  alınan kilolar.

Duygularımızdan bu kadar korkuyoruz, yüzleşmek yerine mucizeler bekliyoruz.

Gerçekten vücudunuzda bir değişim istiyorsanız, bireysel  gelişime odaklanmak durumundasınız, korkularınızla ve duygularınızla yüzleşmediğiniz sürece,  gerçek değişim yaşayamazsınız.

Çünkü kilo almanıza sebep olan yeme bağımlılığı, duygu dünyamızın karmaşıklığından kaynaklanır.

Denge herşeyin ilacıdır, zihinsel dengeyi yakalamak bir gecede olmaz fakat ufak bir adım sizi büyük başarılara götürür.

Biliçaltımızın amacı bizi korumaktır ve bilinçaltı duysal açlık, zihinsel açlık, ruhsal açlık ve fiziksel açlıktaki ayrımı bilemez. Zihinsel, duygusal veya ruhsal olarak çektiğimiz ve hissetiğimiz açlığı besinlerle kapatmaya çalışırız hiç farkında olmadan, adeta bir makine gibi otomatiğe bağlanır farkındalığımız yok ise.

Örneğin, işten ayrıldınız, maddi olarak kendinizi güvende hissetmiyorsunuz, ödemelerinizde sıkıntı  çekiyorsanız, beyin bir kıtlık bilincine girer ve o anda ihtiyacınızdan fazlasını yemeye yönelir ve fazla besin tüketerek yağ depolarsınız.

Diğer bir örnek, kendinizi her anlamda rahat hissetmediğinizde yani ruhsal olarak dengede hissetmiyorsanız besinler sizi dış dünyaya bağlama görevi edinmiş bir köprü olabilir. Yiyecekle bir olursunuz.

Son örneğimize bakalım, mutsuz bir ilişki içerisinde kendinizi yoksun hissediyorsanız, sevgi açlığını besinlerle doyurmaya çalışırsınız. Ama besinler sevginin boşluğunu dolduramaz, kendinize olan sevginiz ve değerinizi fark etmenizdir çözümün ana başlangıcı.

Duygusal açlıklar sağlıklı şekilde tatmin edildiğinde kişi duygusal açlığını doyurmak için besinlere ihtiyaç duymaz, gerçek tatmini almıştır çünkü.

Gerçek değişim diyetlerle değil zihin analiziyle ve çabayla mümkündür, davranış değişikliği için zaman ve sabır gerekir.

Duygusal açlığın ilacı kendimizle  yüzleşmek, kendimizi sevmektir. Adım adım bu durumu çözebilirsiniz.

Keyifli Günler,

***

Diyetisyen Öykü UMAN

42 Harley Street- Londra

Yazarımıza [email protected] adresinden ulaşabilir, sorularınızı sorabilirsiniz.