Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreter Yardımcısı ve Sözcüsü İbrahim Kalın, "Bu 'darbe, suikast, diktatörlük' vesaire gibi söylemler aynı paketin bir parçası. Bunlar Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset yapan bazı çevrelerin, siyasilerin, medya mensuplarının, aktivistlerin ve diğerlerinin, ayrıca onlara payanda olan FETÖ gibi PKK gibi Türkiye düşmanı yasadışı illegal örgütlerin yazdığı ve tekrarladığı bir senaryodan ibarettir." dedi.

Kalın, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde basın mensuplarına gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu, soruları yanıtladı.   

Halk oylamasının yüzde 86 civarında bir katılımla gerçekleştiğini ve anayasa değişikliği teklifinin yüzde 51,4 oyla kabul edildiğini anımsatan Kalın, Türkiye tarihinde ilk defa bu kadar geniş kapsamlı bir anayasa değişikliğinin halk oylamasıyla geçtiğini dile getirdi. "Sayın Cumhurbaşkanımızın, Başbakanımızın da ifade ettiği gibi bununla ilgili uyum yasaları çalışmalarına en kısa sürede başlanacak." diyen Kalın, anayasa değişikliğinin vatandaşların hayatındaki somut yansımalarının da bu düzenlemeler yapıldıkça görüleceğini kaydetti. 

Kalın, "23 Nisan münasebetiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan özel oturumun çıkışında da Sayın Cumhurbaşkanımızın verdiği birlik, beraberlik ve dayanışma mesajları çerçevesinde bundan sonra 'evet' diyen, 'hayır' diyen bütün vatandaşlarımızın hakikaten tam bir birlik, dayanışma ruhu içerisinde ülkemizi daha iyi noktalara nasıl götürebiliriz, bu çabanın içerisinde olacağından eminiz." dedi. 

- "Yanlış teşhisleri ve okumaları oldu"

Halk oylaması sürecinde, sonrasında Avrupa'da belli çevrelerde basın ve siyasiler üzerinden yapılan birtakım değerlendirmelerin olduğunu anımsatan Kalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bazı siyasilerin, örneğin 16 Nisan referandumunun sonuçlarının Türkiye'nin nasıl bölündüğünü ortaya koyduğuna dair birtakım kendilerince tespitleri, bize göre yanlış teşhisleri ve okumaları oldu. Şimdi Batı demokrasilerinde yapılan seçimlere baktığınız zaman bir kere seçime katılım oranlarının yüzde 50'leri, 60'ları aşmadığını görüyoruz. Biz hiçbir zaman çıkıp 'Bu katılım çok düşük, bu seçimlerin meşruiyeti sorgulanmalıdır' gibi bir tavır ve tutum içerisinde olmadık, çıkan sonuçlara da her zaman saygılı olduk aynı saygıyı Avrupalı muhataplarımızdan beklemek de en doğal hakkımızdır."

Fransa'da cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunun yapıldığını anımsatan Kalın, şöyle devam etti:

"Ortaya çıkan tablo çok parçalı bir yapıyı gündeme getrdi. Şimdi biz de kalkıp 'Fransa bırakınız ikiyi hatta üçe, beşe bölünmüş' mü diyelim? Seçime katılım oranı gibi rakamları esas alarak bu seçimlerin meşruiyetine ilişkin birtakım değerlendirmeler mi yapalım? Biz bu yollara tevessül etmek istemiyoruz. Fakat yine aynı çerçevede eski bir Fransız diplomatının, bir uluslararası ilişkiler uzmanının Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik adeta açıktan bir suikast girişiminde bulunulması çağrısı yapması gibi hazin olayları, vahim olayları da şu anda gözlemlemekteyiz. Açıkçası bu 'darbe, suikast, diktatörlük' vesaire gibi söylemler aynı paketin bir parçası. Bunlar Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset yapan bazı çevrelerin, siyasilerin, medya mensuplarının, aktivistlerin ve diğerlerinin, ayrıca onlara payanda olan FETÖ gibi PKK gibi Türkiye düşmanı yasadışı illegal örgütlerin yazdığı ve tekrarladığı bir senaryodan ibarettir.

Hatta öyle ki Avrupa'nın en faşist ve ırkçı siyasetçisi bile 16 Nisan gecesi Türk milletinin referandumda yaptığı tercihi sorgulama cüretini kendinde bulabilmektedir. Öncelikle şunun altını çizmek isterim, bu tür söylemlerin normalleşmesine ve sıradanlaşmasına asla izin vermeyeceğiz. Çünkü bu başka bir şeylerin zeminini hazırlama gayretidir,  bunlar siyasi analiz değildir, bunlar yorum değildir, başka bir planın parçası olarak gündeme getirilen konulardır. Biz demokrasi adına, milli irade adına, ahlak ve vicdan adına bu faşizan yaklaşımların normal ve meşru görülmemesi için elimizden gelen bütün imkanları seferber edeceğiz ve bu tür söylemlere müsamaha etmeyeceğiz."

- Erdoğan'ın yoğun uluslararası gündemi

Kalın, gelecek bir ay içerisinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın yoğun bir uluslararası gündemi olacağını aktardı. 

Erdoğan'ın ilk ziyaretini Hindistan'a gerçekleştireceğini, daha sonra da Rusya'da Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşeceğini söyleyen Kalın, Erdoğan'ın Mayıs ortasına doğru Çin'deki bir uluslararası toplantıya katılacağını, Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile de ikili görüşme yapacağını ifade etti.

Çin ziyaretinde önemli bir dizi anlaşma imzalanmasının planlandığını ve hazırlıkların sürdüğünü dile getiren Kalın, Erdoğan'ın daha sonra da ABD Başkanı Donald Trump ile Beyaz Saray'da yapacağı görüşme için Washington seyahati olacağını bildirdi.

Kalın, bu ziyaretlerin ardından da Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 24-25 Mayıs'ta Brüksel'de gerçekleştirilecek olan NATO Zirvesi'ne iştirak edeceğini belirtti.

- "Tarih istismarcılarına fırsat verilmemesi için de çabalarımız devam edecek"

Birinci Dünya Savaşı sırasında meydana gelen hadiseler ve tehcir meselesinden dolayı 24 Nisan'da çeşitli vesilelerle anmalar ve programların yapıldığını anımsatan Kalın, Türkiye'nin son yıllarda özellikle Ermeni vatandaşlar ve dünyadaki diğer Ermenilerle yeni, yapıcı, kucaklayıcı ilişki ve diyalog kurulması için çok önemli adımlar attığını hatırlattı.

Türkiye'deki Ermeni vakıflarının mülklerinin iadesi konusunda yasal düzenlemeler yaptıklarını söyleyen Kalın, "Özellikle Ermeni Cemaati ile ilişkiler konusunda her düzeyde Cumhurbaşkanından, Başbakana, bakanlara, valiye, belediye başkanına kadar her düzeyde güzel ilişkiler kuruldu ve bu ilişkilerin devam ettirilmesi ve tarih istismarcılarına fırsat verilmemesi için de çabalarımız devam edecek." dedi. Kalın, şunları kaydetti:

"Bu çerçevede bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın yine Ermeni Patrikhanesine yolladığı bir mesaj oldu, Sayın Patrik Vekili Aram Ateşyan tarafından da bu mesaj kilisede yapılan ayinde bulunan Ermeni vatandaşlarımızla da paylaşıldı. Biz bu '1915 olayları' olarak bilinen hadiselere hep 'bir ortak acı ve adil hafıza' perspektifinden baktığımızı ifade ettik. Yine bu çerçevede Sayın Cumhurbaşkanımızın yayınladığı mesajdan bir iki cümleyi paylaşmak istiyorum, 'Bölgenin iki kadim toplumu olarak Türkler ve Ermeniler bin yıldır omuz omuza yaşadıkları bu coğrafyada, ortak bir tarihi ve kültürü paylaşmıştır. Ermeni toplumu, gerek Osmanlı İmparatorluğu gerek Cumhuriyetimizin yüzyıla yaklaşan geçmişinde çok kıymetli evlatlar yetiştirerek ülkemizin gelişimine büyük katkılarda bulunmuşlardır. Dün olduğu gibi bugün de Ermeniler, ülkemizin eşit ve hür vatandaşları olarak, sosyal, siyasi ve ticari hayatımızın her alanında önemli roller üstlenmektedir'.

Bu duygu ve yaklaşım çerçevesinde biz yine tarih istismarcılarına fırsat vermeden gerek Türkiye'deki Ermeni vatandaşlarımızla gerekse dünyanın diğer yerlerindeki Ermenilerle iyi diyalog ilişkileri içerisinde karşılıklı saygıya dayalı bu ortak acı duygusunu ortak yas ile gidermeyi hedefleyen çalışmalar içerisinde olmaya devam edeceğiz."  

Çanakkale Kara Savaşları'nın 102. yıl dönümü olduğunu da hatırlatan Kalın, Çanakkale'de Osmanlı ordusunun ve Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından gelen insanların çok büyük bir tarih destanı yazdığını söyledi. Bu savaşlarda hayatını kaybeden tüm şehitlere Allah'tan rahmet dileyen Kalın, "Onların kahramanlıkları sayesinde bu topraklar özgür kalmıştır. O ruhun bugün de yarın da yaşamaya ve yaşatılmaya devam edeceğini bu vesileyle ifade etmek istiyorum". dedi.

SORU CEVAP:

ERDOĞAN'IN PARTİ ÜYELİĞİ:

1960'a kadar Türkiye'de Cumhurbaşkanları siyasi üye olmuşlardır. YSK'nın kesin sonuçları açıklamasından sonra sayın Cumhurbaşkanımızın bir üyelik başvurusu yapacaktır.

AB'NİN TÜRKİYE'YE KARŞI TUTUMU:

Avrupa ile ilişkilerde son dönemde bir akıl tutulması yaşanıyor. Son dönemde Türkiye ve Erdoğan karşıtlığının bir ivme kazanması bizim de üzerinde hasssayetle durduğumuz bir konu. Avrupa her şeyden önce kendi değerleriyle çelişmektedir. Zaman zaman Erdoğan düşmanlığı üzerinden siyaset yapanların birtakım kehanetler de bulunduğunu görüyoruz. Bazı Batılı aydınlar, siyasetçiler bir şeylerin sonunu ilan ettiklerini görüyoruz. Dinin, siyasetin sonunu ilan etmeler vs. Bir son ilan etme alışkanlığını görüyoruz. Türkiye'de de bir şeylerin sonunun geldiğine dair açıklamalar geliyor. Şunu bilsinler ki, bizim için her şey yeni başlıyor.Tayyip Erdoğan'ın bileğini bükemedikleri için algı operasyonu yaparak suikast gibi bu söylemleri normalleştirmeye çalışıyorlar. Burada da hezimete uğrayacaklarını çok açık bir şekilde söyleyebiliriz. 

AVRUPA KONSEYİ'NİN AÇIKLAYACAĞI TÜRKİYE KARARI:

Avrupa Konseyi bizim kurucusu olduğumuz bir kurumdur. Avrupa Konseyi ile pekçok şeffaf ve yapıcı bir ilişki içerisinde olduk. Oradan gelen bir heyeti 16 Nisan referandumunu izlemeye davet ettik. Özellikle AKPM Gözlemciler Heyeti'nde bazı üyelerin açıkça PKK destekçisi olduğu, onların toplantılarına gittiği artık malum. Bu kişilerin yazdığı raporların, açıklamaların adil ve tarafsız nitelik arz etmesini beklemiyoruz. Zaten referandum sürecinde yaptıkları açıklamalarda taraflarını belli ettiler. Bazıları gelip hayır kampanyalarına katıldılar. Bu gözleme, izleme statüsüne alınması meselesine gelince. Bir kere bizim işbirliği çabalarımıza rağmen maksatlı çevrelerce siyasi girişimlerin yapıldığını görüyoruz. Bu çok açık siyasi bir operasyondur. Bunun izah edilebilir, meşrulaştırılabilir, gerekçelendirilebilir bir temeli söz konusu değildir.

ALMAN VEKİLİN AÇIKLAMALARI:

Alman milletvekilinin yaptığı açıklama Alman hükümetinin görüşünü açıklamıyor. Genel manada bahsettiğim Avrupa'da zihin daralmasının, akıl tutulmasının tezahürü olarak görüyoruz. Bunun arkasında Erdoğansız bir Türkiye düşüncesi mi var? Recep Tayyip Erdoğan halkın oylarıyla seçilmiş bir Cumhurbaşkanıdır. Bunu yok farz ederek kimlerle ilişki kurmak istiyorlar merak konusudur. Bu açıklamaların tutar bir tarafı yok.

FIRAT KALKANI SONRASI YENİ BİR OPERASYON VAR MI:

Bütün güvenlik birimlerimiz muazzam bir özveriyle ülkenin dört bir tarafında mücadele veriyor. Aynı şekilde Suriye'de Fırat Kalkanı Operasyonu'nu tamamladık. TSK'nın zaman zaman Irak'ta PKK'ya karşı operasyonlar var. Bu çerçevede ulusal güvenliğimizi oluşturan bir tehlike söz konusu olduğunda buna Türkiye cevap verir. Fırat Kalkanı Harekatı biter ama terör tehdidi devam ettiği sürece Türkiye yeni operasyonlar yapar.

ERDOĞAN'IN ABD VE RUSYA GEZİSİ:

Rusya ile yapacağımız görüşme Türkiye-Rusya diyalog sürecinin bir devamı olarak görülmeli. Geçen hafta Başbakan Yardımcımız ve Ekonomi Bakanımız yoğun mesai harcadılar. Bu görüşmede savunma sanayi, ticaret ve turizme kadar ikili ilişkileri ele alacağız. Rusya ziyaretinin daveti bizzat sayın Putin'den geldi. Çin seyahati de çok önemli. Bizim için önemli bir ticari ortak. Çin'le yapacağımız çok önemli çalışmalar var. Bu ziyaret vesilesiyle 30 devletin katılacağı bir zirveye katılacağız. ABD'ye yapacağımız ziyarette gündemimiz malum. Hem terörle mücadele hem de FETÖ'nün iadesi olacak. Bütün bunlar etraflı bir şekilde ele alınacak. Bu davet de sayın ABD Devlet Başkanı Trump'ın kendisinden geldi. Bizim hazırladığımız bir gündem var. Ortak bir toplantı yapmayı arzuluyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı Brüksel'de yapılacak NATO toplantısına katılacak. Orada da muhtemelen ikili görüşmeler olacak. Özellikle NATO'nun misyonunun sorgulandığı şu günlerde, NATO'nun tehditlere karşı nasıl bir tavır alması gerektiğini söyleyeceğiz.

ERDOĞAN'A SUİKAST ÇAĞRISI:

Dün bir özür beyanında bulundu. Biz bunu yeterli bulmuyoruz. Bunun bir cezai dava konusu olduğu da bütün hukukçuların ortak görüşü. Dün bir suç duyurusunda bulunuldu. Cumhurbaşkanımız avukatları aracılığıyla da bir suç duyurusunda bulundular. Bu hafife alınacak bir konu asla ve asla değildir. Birisi çıkıp, bir ülkenin cumhurbaşkanına 'tek yol suikast' diyorsa bunun hukuki sonuçlarına katlanmak durumundadır. Bizim bu tür faşizan söylemlerin normalleşmesine, sıradanlaşmasına izin vermemiz asla ve asla sözkonusu değildir. Sadece Türkiye değil Avrupa'dakiler bile bu tür faşizan yaklaşımlara gerekli tepkiyi vermelidir. Bu Avrupa için bir testtir."