Günün bütün yorgunluğunu bir kenara bırakıp, insanlar uyurken uyanık kalmak gecede ve başbaşa kendinle... Dünyada bir sen varmışsın gibi nefes alabilmek, bütün kötülüklerden, karmaşalardan, insanlardan birkaç saatliğine de olsa uzak durabilmek... Ruhunun derinliklerine dalıp yüreğinle başbaşa sohbet edebilmek...

Çok mu zor?

Hayat hızla akıp giderken, ömür yine aynı hızla tükenirken...

Bütün bir geceyi uykusuz geçirip düşünmeyi denedin mi hiç?

Çocuklarına ne kadar vakit ayırabiliyorsun?

Eşine, sevildiğini yeteri kadar hissettirebiliyor musun?

Anne-babanı ne sıklıkta ziyaret edip ya da arayıp hal hatırını soruyorsun?

Kardeşlerine ne kadar bağlısın?

Dostlarına ne kadar dost olabiliyorsun?

Dünyada olup biten acı gerçeklere ne kadar açık kulakların?

Şu zamanın bütün getirdiklerinin kölesi olmaktan kendimizi kurtaramıyoruz değil mi?

İşte bir bir tüketiyoruz bu değerlerimizi.

Yalanlar, çıkarlar üzerine kurulmuş bir hayatın başrol oyunculuğunu yaparak kendimizi tüketiyoruz, belki de farkında olmadan.

Bütün bunları düşünmek için gece çok uzun...

Kendinize ayırabileceğiniz yegane vakit, sadece gece belki de bu zamanda.

Biraz uykusuz kalsanız ölmezsiniz merak etmeyin, hatta zamanla alışırsınız ama işe yaradığını mutlaka göreceksiniz.

Belki de o okumayı çok istediğiniz kitaba başlayacaksınız, kim bilir.

İnsanın yalnız kalmaya da ihtiyacı var ve yalnız kalmanın o kadar da korkunç olmadığını göreceksiniz.

Işıkları kapatın ve gecenin sesini, yüreğinizden gelen sesleri dinleyin.

Eğer yüreğiniz sizi üzecek şeyler söylüyorsa, yüreğinizi karşınıza alın ve onu dinlemeyi deneyin, onunla ilgilenin, ona sevginizi gösterin.

Çünkü onu üzen de, üzülmesine izin veren de, mutlu edecek olan da sizsiniz.

Bir başkası değil...