Bu ayakları 1950 yılında Demokrat Parti de yapmamış değildi ha...

İnönü ve "şürekâsının" saltanatını yıkmış olmanın keyfiyle, işin gösteri yanını da ihmal etmediler. Bayar ve Menderes ilk iş olarak makam arabalarını bıraktılar, Çankaya'ya, meclise, bakanlıklara ciple gidip gelmeye başladılar. Daha bir "halk tipi" oluyordu herhalde.
Fazla sürmedi. Belki birkaç ay... Ne zaman makam arabasına geri döndüklerini, o dönemi çocuk da olsalar yaşamış değerli ağabeylerimiz anlatsınlar, ben henüz ortalıkta yoktum, babamın içtiği portakal suyundaydım.

Ama döndüler. "Show" yapmanın anlamı da yoktu, yararı da.
Şimdi aynı şeyi Fransız sosyaldemokratları yapıyorlar. Popülizmin ayak kokusudur bu.
İki ay önce iktidara gelen Fransız Sosyalist Partisi, hani şu adı sosyalist, kendisi sulandırılmış sosyaldemokrat olan kuruluş. Hani şu, Fransa'nın hangi sorununu çözeceği merakla beklenen parti.

François Hollande, Brüksel'deki AB zirvesine trenle gitti. (Eskiden üç saat çekerdi, şimdi hızlı trenle bir saat yirmi dakika. Havaalanı yolunu da katarsan, uçakla aşağı yukarı aynı hesaba geliyor, yani marifet değil.)
Fakat Berlin'e, Angela Merkel'le görüşmeye uçakla gitmişti (hani uçağa da yıldırım çarpmıştı.)

Demek ki bu tür gösterilerin anlamı da yok, yararı da. Babayiğitse Ankara'ya, Abdullah Gül ile görüşmeye de trenle gelsin de görelim. Amerika'ya niçin vapurla gitmiyor acaba?
Hollande, ilk iş olarak kendi makam arabasını değiştirdi. Citroen C6'yı bıraktı... Bıraktı da ne yaptı, Citroen DS5'e geçti.
Bizim Oto Sanayi Sitesi'ne getirseydi "silindir kapatırlardı", aynı hesaba gelirdi vallahi...

Bakanlar da trene binecekler, ille uçağa binerlerse de "ekonomi sınıfını" tercih edeceklermiş. Böylece halkla da bütünleşecekler. Hollande bakan maaşlarını yüzde 30 azaltmış, kendi maaşı da 22 bin avrodan... yok canım, 2 bin avroya değil, 12 bin avroya düşmüş.

Makam şoförlerinin sayısını da üçten ikiye indirmiş. Elysee Sarayı'ndaki resmi davetlerde de artık şampanya yerine beyaz şarap veriliyormuş.
Bravo. Fransa işte böyle böyle kurtulur.

Daha da halka inmek istiyorsa kendisine Köpeköldüren gönderelim, böylece bir daha kimse davete mavete de gitmez, bayağı bir tasarruf sağlanır.
Bu arada Peugeot fabrikası da tam 8 bin kişiyi işten çıkarıyor... Al sana tasarruf.
Hollande'ın buna ne diyeceği merakla bekleniyormuş.

Hani şu, Sosyalist Parti'nin asıl adayı Dominique Strauss-Kahn seks manyağı çıkmasa, bırakın seçilmesini, aday olması bile daha geçen sene kimsenin aklından geçmeyen François Hollande... Halim selim, mazbut bir adam.

Bizde de var öylesi, Kemal Bey var. Türk faşistlerinin, Türk Kemalistlerinin, Türk sosyaldemokratlarının, Türk sosyalistlerinin ve Türk komünistlerinin birleşik cephe adayı, ortak umudu.
Geçenlerde yolda tanıştığım bir okurum bana dedi ki: "Ah Engin Bey... Ne isterim bilir misiniz? Şu Kılıçdaroğlu altı aylığına iktidara gelse de millet nasıl çuvallayacağını görse..."

"Yaratacağı tahribat ne olacak, sonra enkazı kim kaldıracak?" dedim.
Sustu.

(Sabah gazetesinden alınmıştır)