Alman Kitap Yayıncıları Birliği’nin 1949 yılından beri edebiyat, bilim veya sanat dalında barış fikrinin gerçekleştirilmesine önemli katkıda bulunanlara verdiği “Barış Ödülü” bu yıl Amerikalı müzisyen, bilgisayar uzmanı, yazar Jaron Lanier’e verildi.  Ödül töreni bir gelenek olarak Frankfurt Uluslararası Kitap Fuarı’nın son günü 12 Ekim’de Frankfurt’taki tarihi Aziz Paul Kilisesi’nde yapıldı. 


* * *

Aziz Paul Kilisesi’nin Almanya’nın tarihinde ayrı bir yeri var… Ünlü besteci Georg Philipp Telemann’ın da gittiği bir Protestan Kilisesi olarak inşa edilen ancak daha sonra büyük etkinlikler için kullanılan kilise “Alman demokrasisini beşiği” olarak niteleniyor. Avrupa’da 1848’deki halk ayaklanmalarından sonra Almanya’nın ilk kurucu meclisi burada toplanmış. 1849 Alman İmparatorluğu Anayasası veya diğer isimleriyle Frankfurt Anayasası veya Paul Kilisesi Anayasası yapılmış. 


* * *

Alman Kitap Yayıncıları Birliği’nin Barış Ödülü genel olarak her yıl insan hakları, demokrasi alanında veya dünyanın çeşitli yerlerindeki çatışmalarda uzlaşmayı sağlayıcı çabalarda bulunanlara veriliyor. 1997’de Yaşar Kemal’e, 2005’te de Orhan Pamuk’a verilen ödülün veriliş amacının dışına geçmişte  iki kez çıkılarak büyük toplumsal teknolojik değişimlere dikkati çekenlere verildi. 1963’de Alman bilim adamı, filozof Carl Friedrich von Weizsaecker nükleer korkunun işaretleri, 1973’te de Roma Kulübü Petrol Krizi’nin yaratığı şok ve Çevre Korunumu üzerine yaptıkları çalışmalar dolayısıyla bu ödüle layık bulunmuşlardı.


* * *

Bu yıl yine geleneğin dışına çıkılarak Jaron Lainer’e verildi. Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesi “2014 Barış Ödülü’nün Jaron Lanier’e verilmesi politik bir işarettir. Bu ülkedekilerin birçoğu Snowden olayının sanki başka bir planette yaşandığını sanıyor. Yine birçokları dijital teknolojinin risklerinin kendisinden ışık yılı kadar uzakta olduğunu düşünüyor.  Bu ödülün Lainer’e verilmesiyle üçüncü kez toplumsal teknolojik değişime dikkat çekilmiş oldu” diyor.


* * *

Dijital dünyada bugün yaşananlara daha on yıl önce dikkati çeken Lanier, internetin yüzyılın ilk on yılında ticari hale gelmesiyle birlikte yeni güç merkezleri oluştuğunu söylüyor ve bu güç merkezlerinin insanları dijital hale getirmekle kalmayıp tüm insanları yönettiğini işaret ediyor.  “Virtual reality” (sanal gerçeklik) kavramının da mucidi olan Lainer, bilginin dev firmalar tarafından bedava olarak toplanıp merkezi hale gelmesinin,  böylece gücün tek elde toplanmasının insanlığın geleceği açısından tehlikeli olduğunu vurguluyor. Lainer, “High-Tech ile barış yeni bir hümanizm gerektiyor” diyor.

* * *

Ödülün Lainer’e verilmesi bir başka tartışmayı da beraberinde getiriyor. Teknolojik gelişmelerin uzun vadede doğuracağı ekonomik gelişmeler, belki de huzursuzluğa yol açarak dünyada barışın sağlanması çalışmalarını olumsuz etkileyecek. Bir yandan robotlar birçok işi düşük maliyetle yapacak. yaşlılarla robotlar ilgilenecek, şoförsüz otomobillerle trafik kazaları iyice azalacak, herkes sınırsız bilgiye ulaşacak vs gibi şeyler anlatılıyor. Diğer yandan ise internet devleri bilgileri bedava topluyor. İnsanlara bunun karşılığında herhangi bir ödeme yapılmıyor. Para yerine, bu içerikleri oluşturanlara ücretsiz olarak yararlandırılıyor, ama Instagram’daki fotoğraflara ücretsiz ulaşmak insanın karnını doyurmuyor. Bu tip şeyler peyderpey gerçekleşirken yüksek bir işsizliğin dünyayı siyasi ve sosyal bir kaosa sürükleyebileceği öne sürülüyor.

* * *

Lainer, şu anda ABD ve Avrupa’da çok popüler olan “Who Owns the Future?” (Gelecek kimin ?” isimli kitabında, internet teknolojisinde yaşanan gelişmelere gelecek açısından pek bel bağlamamamızı tavsiye ediyor… Lainer’e göre, dev internet şirketleri insanları fakirleştiriyor ve değersizleştiriyor. Lainer, vakit çok geçmeden,  şimdiden yüksek seviyede bir internet otomasyonu ile  yaşamanın yollarını aramamız gerektiğini savunuyor.  Lainer, “Bugün herkes bir akıllı telefonu nasıl kullanacağını biliyor ama asıl politik soru bunun tam tersidir. Yani insanların akıllı telefonlar tarafından yönetilmesinin nasıl engelleneceğidir” diyor.


* * *

Alman Kitapçılar Birliği yöneticileri 1950 yılında ilk kez Barış Ödülü’nü verirken, filozof Immanuel Kant’ın 1795’te yazdığı “Ebedi Barış Üzerine Felsefi Bir Deneme” adlı eserinden yol çıkmışlar. Kant, bu eserinde halkların nasıl barış içinde yaşayabileceğini anlatıyor. Kant’ın Ebedi Barış düşüncesi tabiiki bir ideal… 18. Yüzyıl’dan beri, ekonomik, siyasal veya toplumsal olarak büyük değişmeler yaşandı. Şimdi de internet teknolojisinin gelecekte kaosa yol açıp sosyal huzursuzluklara yol açabileceği iddia ediliyor. Barış Ödülü de bu uyarıyı yapan bir kişiye verildi. Gerçeklerden yol çıkarak belki Immanuel Kant gibi ebediyete kadar sürecek bir dünya barışına kimse inanmıyor artık ama inanmasak da bunu hep umut etmeliyiz.