MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın, PKK’ya silah bıraktırılmasını hedefleyen “demokratik açılım” sürecinde görev alan 2 eski MİT yöneticisiyle birlikte KCK soruşturması kapsamında ifadeye çağrılması hükümet üzerinde Türkiye’yi etkisi altına alan “Sibirya soğukları”nın da ötesinde “dondurucu” etki yaptı.

Siyasi iktidar Fidan’a kadar, özel yetkili savcıların “şok” operasyonlarını “şeriatın kestiği parmak acımaz” inancından hareketle “hukukun içinde” görüyordu.

Ergenekon, Balyoz, İnternet Andıcı, ODA TV, KCK operasyonlarında suçlamalar, “darbeye teşebbüs” ya da “hükümeti ortadan kaldırmaya dönük örgütlenmeye” dayandırıldığı için tutuklamalar üst düzey generallere, gazeteci-muhalif aydınlara ve son olarak eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’a kadar uzandığında bile birkaç gün süren tartışmalardan sonra sular duruluyordu. Özellikle askerleri hedef alan operasyonlarda emniyet ve yargıdaki “cemaatçi” yapılanma iddialarından Başbakan’ın da rahatsız olduğu öne sürülüyor ancak sonuç değişmiyordu.

MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ın “şüpheli” sıfatıyla KCK savcılarınca ifadeye çağrılması AKP-cemaat ilişkileri açısından bugüne dek yaşanan en sert “kırılma” olsa gerek.

Eğer Fidan ve MİT yöneticileri PKK ile “Oslo süreci”ni başlatarak Habur girişlerine zemin hazırlamak ve “örgüt”ü KCK üzerinden siyasallaştırmaya çalışmakla suçlanıyorlarsa bu “politika” elbette hükümetten bağımsız düşünülemez.
Siyasi sorumluluk Başbakan Erdoğan’dadır.
Kaldı ki, “demokratik açılım” süreci Erdoğan tarafından ilan edildikten sonra eski İçişleri Bakanı Beşir Atalay tarafından bir “devlet politikası” olarak yürütülmüş, Cumhurbaşkanı Gül de bu sürece destek vermiştir.
Habur girişlerinde 34 PKK’lıyı “gerilla” kıyafetleriyle serbest bırakan Habur’da kurulan mahkemedir. Savcılar şimdi o yargıçları da mı, KCK’ya dahil edecekler?!

Bugüne dek özel yetkili savcıların operasyonel hedefleri, “askeri vesayet”in etkisizleştirilmesinde AKP’nin politikalarına paralel kişi ve kurumlar olmuştur.
Şimdi ilk defa bu silah MİT’in “sivil” kanadına doğrultulmuştur. Ve kaçınılmaz olarak ucu Hakan Fidan üzerinden Başbakan Erdoğan’a “dokunacaktır!”

Oysa Başbakan Erdoğan daha bir gün önceki valiler toplantısında, faili meçhullerin üzerine bu zamana kadar neden gidilemediğini anlatırken “Çünkü toprak kazıldıkça bir ucu Ergenekon’u savunan statüko partilerine, diğer ucu da örgütün kuklası haline gelmiş partiye (BDP) dokunur” diye konuşuyordu.

Ne oldu da, Oslo’da PKK ile masaya oturan, İmralı’da Öcalan’la görüşen Hakan Fidan ve MİT yöneticileri de potaya girdi?
Fidan’ı KCK savcıları nezdinde “şüpheli” durumuna düşüren İstanbul Emniyeti’nden iki şube müdürünün görevden alınmaları “cemaatçi” yapılanmaya tepki midir?

Bunları açıklamak Başbakan’a düşüyor!

(Milliyet)