17 Aralık 2013 tarihinden bu yana yaklaşık üç yıldır Türkiye’nin en büyük gündem maddesi “FETÖ ile mücadele.” Özellikle 15 Temmuz darbe girişiminden sonra medyada ve toplumda yoğun biçimde bu konuşuluyor.

Peki Müslümanlar Feto ile nasıl mücadele edecek?

1.      Bir kere bu yapıya “cemaat” dememek gerekiyor. “Cemaat” denince akla hemen, dini cemaatler geliyor. Bu  yapının geldiği nokta, herkesin gözünde ayan beyan ortaya çıktı ki, bu bir dini topluluk değil. Feto ile mücadele etmek istiyorsak, onlara “cemaat” dememek, birinci kuralımız olmalı.

2.      Ekranlarda, Feto’nun portakal kabuğunu kimlerin yediğinden hırçınlıklarına, rüyalarından kainat imamlığına kadar her şey konuşuldu. Mide bulandıran bir sürü hadise anlatıldı. Yüzlerce videosu gösterildi. Artık ekranda gözüktüğünde, çocuklar bile kaçar oldu. Bu yeterli ve hatta baya bir abartıldı artık. Konular iyice sulandırıldı. Mücadele için böyle yapmamak lazım.

3.      Ekranlarda çıkanların ve siyasilerin konuşmalarından en çok anladığım, siyasetçilerin ve siyasallaşan gazetecilerin mücadelesi hep siyaset tarafından oluyor. Bu da onların inandırıcılığını azaltıyor. Yani kısacası, Feto, sanki sadece hükümet partisine dokunduğu için onunla mücadele ediliyormuş gibi bir hava esiyor. Bunu da yapmamak lazım.

4.      Peki Feto’nun en büyük zararı kime oldu? Feto’nun ihaneti kime idi? Net olan bir şey var ki, bu yapının en büyük zararı Müslümanlara oldu. Bu yapı, elli yıldır yaptıklarıyla, en büyük zararı İslam’a vermeye çalıştı. Belki içindekilerden bir çoğu bile fark etmedi ama son noktada bunun böyle olduğu daha da net anlaşıldı. O zaman, mücadele İslam dairesinde olmalı ve Müslümanlara verdikleri zarar üzerinden gidilmeli.

5.      Feto’nun İslam dairesinde olmadığı topluma güzelce anlatılmazsa, onlar yine kendi inançlarını İslam’ın içerisinde varmış gibi anlatmaya devam edecekler ve şu anki yapılanların kendilerine bir zulüm olduğunu anlata anlata prim toplayacaklar.

6.      Bu mücadelede, görünen o ki, yıllardır tasavvufa karşı kinlenmiş, bin beş yüzyıllık bir sistemi anlayamamış eli kalem tutan, ağzı laf yapan baya bir insanımız varmış. Üzülerek bunu da görmüş olduk. Tasavvuf, İslam’ın bir gerçeğidir. Herkes tasavvuf ehli olmak zorunda değildir ancak tasavvufun varlığı da reddedilemez bir gerçektir. Bu sistem her devirde, Müslümanlar için can suyu olmuş, yıkılan kaleleri tamir etmiş, tükenmiş ümitleri yeşertmiş, İslam’ı yeniden canlandırıp ayağa kaldırmıştır. Bu gün, gelinen noktada Ehli Sünnet cemaatlerin olumlu rolünü insaf sahibi hiç kimse reddedemez.  Feto, zaten bu tüm Ehli Sünnet cemaatlere düşmandı. Bunu akıldan çıkarmamak, gafil olmamak lazım.

7.      Adalet. Bu çok önemli. Devlette yüz binin üzerinde memurun tamamen işine son verileceğinden bahsediliyor. Bunların akrabalarını da düşündüğümüzde  birkaç milyon kişiyi sosyal ve ekonomik olarak etkileyecek önemli bir soruna dönüşebilir bu durum. Adaletli olup, sosyal linçlere müsaade etmemek lazım. Onların kendi karşıtlarına yaptıklarını bizim onlara asla yapmamamız lazım. Zulüm, bir şekilde hep geri teper.

Netice

Şu anki haliyle, bu mücadele siyasal bir mücadeleden öteye geçmiyor gibi. Bu yapının ya da benzeri oluşabilecek gayri İslami diğer oluşumların bundan sonra olmaması için, Türkiye’nin her kasabasında, dünyanın her noktasında Ehli Sünneti bıkmadan usanmadan usulünce anlatmak en iyi metottur.

Şu an hala Feto’ya bağlı olanların şu saatten sonra yanlış yolda olduklarını anlayıp Feto’yu bırakabileceklerini zannetmiyorum ancak en azından bundan sonra onlara ya da benzeri sapık gruplara uyması muhtemel saf Müslümanların şuurlandırılması önemlidir.

15 Temmuz’u unutmadan ama Müslümana yakışır bir olgunlukla, mücadeleye devam.

 

...
ahmetferruh.com