Çağdaş düşünce ve fikirlerle uyum sağlayabilmek için her  insanın eşit olduğu fikrine inanmak gerekiyor. Bunun başlangıcı da öncelikle, KKTC vatandaşı olan herkesin de eşit olduğu, eşit haklara sahip olduğuna inanmaktan geçiyor.

 

Bir evvelki yazımda bahsettiğim "Almadan vermek" mantığının kökeninde de bu anlayış yatıyor. Politikada mütekabiliyet uygulaması var, buna "Karşılıklı eşit davranış" da denilebilir.

Güney Kıbrıs'a geçmek için bazılarının iddia ettiği gibi AB vatandaşı olmak koşul değil, aynen Türk vatandaşlarının Yunan adalarına vizesiz 48 saatlik ziyaretler yaptığı gibi.

 

Rumlar KKTC'ye her istediğinde elini kolunu sallayıp geçiyorsa, KKTC vatandaşları da ayırıma tabi tutulmadan Güneye geçebilmeli zira mütekabiliyet uygulaması bunu gerektiriyor. Rum Yönetimi Yunanistan gibi özel bir uygulama kararı çıkarabilirdi, eğer ısrarlı olsaydık veya da olabilseydik…

 

Aynı uygulama "Ticari Araçlar" içinde geçerli. KKTC plakalı Ticari araçların Rum Kesimine geçemeyeceği kararı sadece Rum Yönetimin, özellikle de Tasos Papadopulos hükümetinin kararı. AB'nin bu konuda bir ısrarı veya kısıtlaması yok.  Bu konuda da fırsat olduğunda mütekabiliyet devreye sokulabilir, ticari araçlarımızın güneye geçmesi sağlanabilirdi.

 

Nedense edilgenlik anlayışı hakim bazılarımızda. "Madem Rum Yönetimi veya AB böyle istiyor, bizde sorgulamadan kabul edelim" düşüncesi... Halbuki, bizi Rum Yönetiminin veya da AB'nin idare etmediği gerçeği ışığında karşı tekliflerimizi her zaman masaya koyup talepkar olmamız gerekmekte.

 

Ki; Avrupa Birliği bizi vatandaşı olarak kabul ederken, KKTC'de herhangi bir referandum yapılmadı, bize sorulmadı bile, "AB vatandaşı olmak istiyor musunuz" diye. 2 Mayıs 2004 sabahı olduğunda, birçok KKTC vatandaşı dolaylı olarak AB vatandaşı oldu…

***

Benim nenemin ailesi 16. yüzyılda Kayseri'den, dedemin ailesi de 19. yüzyılda Aydın'dan Kıbrıs adasına göç etmiş Türkler.  Ben zamanın İngiliz Sömürge Yönetiminin, sonra 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti'nin vatandaşı olduğum için “Kıbrıslı Türk” olarak tanımlanıp AB vatandaşı oluyorum ancak benim Kayseri veya Aydın'da yaşayan 3. veya 4. kuşak yeğenlerim,-ki onları arayıp buldum ve tanıştım- adaya Barış Harekatının hemen sonrasında yani 40 yıl evvel dahi gelmiş olsalar dahi KKTC vatandaşı bile sayılmak istenmiyor bazılarınca.

 

Aramızdaki birçok insan Rumlardan eşitlik istiyor ama kendileri bu eşitliği 74 sonrası Kıbrıs'a gelip burada evlenmiş, iş kurmuş, çoluk çocuğa karışmış ve hayatlarını bu adaya adamış kişilere asla bu eşitliği vermek istemiyor.

 

Irkçılıkla benzeşen bu düşünce, çağdaş insan hakları anlayışına ters gelen düşünceler.

İnsanların doğum yerlerine bakılıp ayırıma tabi tutulmaları hiç de doğru olan bir yaklaşım değil.

 

Dışişleri bakanlığımız Mağusa'da ayin yapılması karşılığı, Hala Sultan Tekkesine ayırımsız tüm KKTC vatandaşlarının gidebilmesinde ısrarlı olmalıydı. Her şeyin bir başlangıcı vardır. Bu fırsat da tüm KKTC vatandaşlarının saat veya gün kısıtlamalı olarak güneye geçebilmesine kapı açabilirdi.

 

Bu geçişlere KKTC plakalı ticari araçları da koymak mümkün olabilirdi. Binek araçlarına izin veren Rum Yönetimi Ticari araçlara da izin verebilirdi ısrarlı olabilseydik. Nedense Rumların her isteğini kabul etmek gibi zayıf bir tarafımız var.

 

Ata ATUN

e-mail: [email protected]

http://www.twitter.com/ataatun

http://www.ataatun.com 

23 Nisan 2014