Karar alıcı olmadan bu mevkilerde bulunanları anlamak kolay olmuyor. Suriye devlet başkanı Esad’ın ülkeyi iç savaşa sokan koşulları nasıl göremediğini, direnişleri bastırabileceğini sanmasını ve yapılan tüm uyarılara duyarsız kalmayı başarmasını anlamak kolay değil.

Diyelim ki direniş hareketini ‘dış düşmanların’ ya da emperyalist batılıların tezgahladığına inanıyor ve direnişçileri de bölücü teröristler olarak tanımlıyor. Diyelim ki reform yapılmasını talep edenler rejim düşmanı, diyalog tavsiye edenler de vatan haini. Ve yine diyelim ki Türkiye ile dost olmak İran ile düşman olmak sanılıyor, İsrail ile müzakere etmek de ABD’nin ekmeğine yağ sürmek olarak görülüyor. Hal böyle ise, Suriye’de ‘yeni’yi ima eden hiçbir adım atılmayacağı varsayılır; ancak Esad yeni bir anayasa yapılacağını ve seçimlere gidileceğini açıklıyor.

Yönetim, hem ülkede yaşanan acılarda sorumluluğu olmadığını düşünüyor, hem de anayasa yapılacağını beyan ediyor. Bu, 1982 Anayasasını kaleme alanların yaklaşımına ve yapım sürecine benziyor.

Seçimler derken?

Esad, yeni anayasa yapılacağını ama öncesinde seçimler yapılacağını bildiriyor. Buna göre seçimler Şubat ya da Mart ayında olacak, yani tarihi kesin değil üstelik olağanüstü bir gelişme olmaz ise bu tarihlerde olacak. Neden hemen seçimlere gidilmediği ise bilinemiyor. Seçimlerin nasıl yapılacağı, yani hangi seçim sisteminin kullanılacağı da belli değil; Türkiye’deki gibi seçim barajı olacak mı, başka kısıtlar barındıran bir seçim sistemi keşfedilecek mi, bu kısıtlar konusunda epeyce deneyimi bulunan Türkiyeli dostlarla mütalaa yapılacak mı ve Türkiye partiler yasası konusunda da bir örnek oluşturacak mı, bilemiyoruz.

Açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla seçimlerle yeni meclis oluşacak ve yeni anayasayı da bu meclis yapacak. İlk bakışta makul gibi görünen bu cümle, Suriye koşulları düşünüldüğünde kuşku yaratıyor. Zira şu andaki Suriye’nin iki üç ay sonra seçime gidebileceğine, seçimlerden çıkmayı başaran kesimlerin de bir anayasa metni üzerinde uzlaşabilmelerine inanmak zor. Türkiye’de meydanlarda birbirini öldürmeyen kesimlerin bile yeni bir anayasa konusunda uzlaşması zorken bunun Suriye’de gerçekleşmesini beklemek hayalci olabilir.

Irak’ta olmuştu, dolayısıyla Suriye’de de olabilir diye düşünen çıkabilir. Ancak unutmayalım Irak’ta ABD işgali söz konusuydu ve ABD’nin silah gücü tarafları uzlaştıran bir metnin imzalanmasına, sonra da bu metnin anayasaya dönüşmesine yol açmıştı.

Zaman kazanma mı?


Kendisini Mübarek’le bir tutmadığı için akıbetinin de aynı olmayacağına inanan Esad, rejimi değiştirmeden yönetimde makyaj yapmayı tercih ediyor olabilir. Bir de başkanlık seçimlerinde çeşitli kısıtlar olursa, mesela devlet başkanı adaylarının göz hastalıkları uzmanı olması gibi bir koşul olursa, mevkiini koruma hesapları da yapabilir. Ancak bundan daha önemlisi, seçimler ve yeni anayasa konusunda verilen tarihin belirsizliği.

Reformlar için sürekli söz veren, ancak her ‘hadi’ dendiğinde ‘pek yakında’ diyen Esad, önümüzdeki üç ayı bir zaman kazanma olarak görüyor olabilir. Bu zamanı iki açıdan kullanmak istediği söylenebilir. Bunlardan birincisi, olabildiğince çok sayıda ‘muhaliften’ kurtulma süresi olabilir. İkincisi ise, olası bir uluslararası müdahale ya da ağır yaptırımı erteleme.

Seçimlere gitmeye ve anayasa yapmaya hazırlanan Suriye’ye yönelik ağır yaptırımların reform sürecini baltalayacağı ileri sürülebilir; olası bir müdahalenin de meşruiyetini sorgulatmak amaçlanabilir. Sorun şu ki, bu taktiklerin iş göreceğine sadece bu taktikleri geliştirenler inanıyor.