30 Eylül AKP Kongresi Erdoğan için 2023, yani cumhuriyetin 100. yılına Türkiye'yi kendi idaresinde ve partisiyle taşıma hedefini belirleme fırsatıdır.

arın Ankara’da yapılacak AK Parti 4’üncü Olağan Kongresi Türkiye’de siyasetin gidişini önümüzdeki süreçte ciddi şekilde etkilemeye aday.

Türkiye’nin önünde üç önemli yıl, üç önemli seçim var. Bunlar sırasıyla yerel seçimler, cumhurbaşkanlığı ve parlamento seçimleri. Eğer AK Parti ile MHP’nin 2014’teki yerel seçimleri 2013’e çekmek için anayasa değişikliği halkoylaması gerektirecek olursa bu 2015’teki genel seçim ve 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimi dahil seçmenlerin dört kez sandık başına girmesini gerektirecek bir süreç demektir.

Bu seçimler arasında hem ülke hem de Başbakan Tayyip Erdoğan bakımından en kritik olanı 2014’teki cumhurbaşkanlığı seçimi. Bu seçimde cumhurbaşkanı ilk kez iki turlu bir seçim yoluyla ve halkoyuyla belirlenecek, yüzde 50 artı bir oy alan aday beş yıllığına cumhurbaşkanı seçilecek.

Normal koşullar altında ya da Erdoğan’ın daha öncesinde hesapladığı, tasarlamış olduğu koşullarda, 2014’te ister başkanlık ister mevcut cumhurbaşkanlığı koşullarında olsun kendisinin Çankaya’ya çıkması, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de AK Parti’nin (ve hükümetin) başına geçmesi olabilirdi; bu model bir tür Putin-Medvedev modeli olarak geçmişte yazıldı.

Ancak Anayasa Mahkemesi’nin CHP başvurusuyla aldığı karar, Çankaya oyununun kurallarını değiştirdi, Gül’e ikinci defa aday olabilmesi hakkı tanıdı.

Bugün seçim olsa...

Başbakan Tayyip Erdoğan, perşembe akşamı NTV canlı yayınında partisince yaptırılan bir araştırmada bugün seçim olsa yüzde 52 oy alacağı tahmininde bulundu. Ancak Metropoll tarafından yapılan bir araştırmada, bir sonraki cumhurbaşkanı için Gül ve Erdoğan arasında tercih yapılması istenenlerin yüzde 51’inin Gül, 23’ünün Erdoğan dediği görüldü. Bu kuşkusuz Erdoğan’ı mutlu eden bir sonuç değildi, nitekim bir gece önce Kanal 7 yayınında sorulduğunda cevap bile vermedi.

Oyunun kuralları değiştiğine göre, hedef ayarı yapılmasından doğal bir şey olamaz. Erdoğan’ın önünde baştan beri aslında bir makam olarak cumhurbaşkanlığı yoktu; ülkenin yönetimini, yürütmeyi kimseyle paylaşmak zorunda kalmamak vardı. Cumhurbaşkanlığı, mevcut haliyle de anayasanın 8 ve 104’üncü maddeleri üzerinden geniş yetkiler tanıyor cumhurbaşkanına. Ancak Gül aday olmak isterse -ki yasal hakkı vardır ve aday olmaması durumunu ‘oturup konuşmaya’ hazır olduğunu söylemiştir- o durumda Erdoğan cumhurbaşkanı adayı olmak istemeyebilir. Ama o durumda yine MHP olur, CHP olur, bir ortakla anayasa değişikliğine gidip cumhurbaşkanlığının sembolik önem taşıyacağı (Almanya, İngiltere türünden) başbakanlık sistemine gitmek isteyebilir. Bu zor bir oyun planıdır ama siyasetin meşru zemininde mümkündür.

Tabii bu oyunun zemininde Kürt sorunu ve şimdiye dek Ali Babacan sayesinde Kemal Derviş’in temelini attığı programın iyi yürütülmesiyle krizin tam vurmadığı ekonomik durum gibi iki ciddi tümsek vardır. Nitekim Gülen Hareketi’nin sözcülerinden sayılan Zaman yazarı Hüseyin Gülerce dün CNN Türk’te “Erdoğan, Kürt sorununu çözerse cumhurbaşkanlığına tek aday olur” diyerek adeta çözemezse aday olamayacağını ima etmiştir.

İşte Erdoğan’ın evdeki hesabı, hedeflerini gerçekleştirecek daha geniş tabanlı, daha dinamik bir AK Parti’yi bu kongrede tasarlamaktır. Siyaset kulisindeki AK Parti’ye katılacağı konuşulan ‘yeni’ isimlerin anlamı da budur. Partideki isim değişiklikleri, bir ölçüde ve devamında kabineye de yansıyabilir.

Bu bakımlardan 30 Eylül AK Parti Kongresi Erdoğan için 2023, yani cumhuriyetin 100’üncü yılına Türkiye’yi kendi idaresinde ve partisiyle taşıma hedefini belirleme, siyaseti ona göre yeniden tasarlama fırsatıdır. Erdoğan’ın bu kongrede yapacağı konuşma ve atayacağı isimler, bir sonraki süreçte kabineye de yansıyabilecek değişiklikler, dönüşümün ana hatlarını ortaya koyacaktır.

(radikal gazetesinden alınmıştır)