Ünlü edebiyatçı Ahmet Haşim şöyle diyor;

“İnsanın en asil uzvu hangisidir? diye sorsalar hepimizin vereceği cevap budur: “Dimağ!”

Halbuki dimağdan daha yüksek ve hattâ insanı diğer yaratıklardan ayıran ve onu bütün hayvanlara nazaran üstün bir mevkie çıkaran dimağ değil, sadece elinin başparmağı imiş...”


Son zamanlarda öğrendiğim en muhteşem bilgi...

Düşünüyorum...

İnsanlara soruyorum...

Sonra durup, yine düşünüyorum...

Başparmak olmadan düşünürsün, tüketirsin ama hiçbir şey üretemezsin.

Ve karnımızı doyururken de, hayvanlardan bir farkımız kalmaz.

Isaak Newton da ne güzel demiş;

“Diğer bütün delilleri bir yana bıraksak bile, başparmak, Allah’ın varlığına inanmam için yeterlidir.”

Ben bir et yiyiciyim.

Sağlıklı yaşayıp hayatta kalabilmek için, başka bir canlıyı yemem gerektiğine inanan diğer bir canlıyım. (bir caniyim yani)

Bir nevi mağara adamı da denebilir.

Et yiyiciler ve vejetaryenler olarak, bir yerde toplu halde aç ve mahsur  kalsak, vejetaryenler yerdeki otu çimeni gözüne kestirecekken, bizler de herhalde karşımızdaki canlıya gözümüzü dikeceğiz.

Bizim gibi et yiyiciler için zor durumda son durum “ha hayvan ha insan!” demek olacak.

İşte bundan dolayıdır ki, son günlerde İngiltere medyasını ayağa kaldıran iki  haberi ilgisizlikle takip etmekteyim.

Birinci haber; Süpermarket zinciri Tesco’nun müşterilerine  dana eti diye “at eti” yedirmiş olması.

Diğer haber ise; Hapishanelerde Müslüman suçlulara helal olmayan et ürünleri veriliyor olması...

Bu haberlere vejetaryenler kıs kıs gülerken, biz et yiyiciler ise şunları düşündü:

At eti ile inek eti arasındaki fark, düdüklü tencerede hissedilir mi?

İnek yerine neden at tercih edilmiş?

At mezbahada mı kesilmiş yoksa kuytu bir köşede mi?

At kesildiğinde sağlıklımıymış yoksa hasta mı?

Genç miymiş yoksa yaşlı mı?

Yani keyif için hayvanları kıtır kıtır kesip yemek kimsenin umurunda değil de, tek sorun İslami şartlara uygun mu değil mi onun derdindeyiz.

İster istemez insan düşünüyor; “acaba at eti uygun şartlarda kesilirse?”

Peki ya insan vücudunda “Baş Parmak” diye bir uzvumuz olmasaydı?