İş Bankası Genel Müdürü Adnan Bali, "Konut kredisi faiz oranını yüzde 0,95’ten yüzde 0,90’a çekiyoruz. Taşıt kredilerini sıfır kilometre araçlarda yüzde 1,18’den yüzde 1,10 seviyesine indiriyoruz." dedi. 

Bali, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörüne ilişkin güncel gelişmeleri değerlendirdiği toplantıda 15 Temmuz gibi menfur darbe girişiminde finans sektörünün sağlam bir duruş sergilediğini söyledi.

Böyle zor dönemlerde İş Bankasına ve İş Bankası gibi ölçeği itibarıyla etkili olan kuruluşlara özel görevler düştüğünü ifade eden Bali, bu başarının sadece kendilerine ait olmadığını, böyle olağan dışı ortamlarda kendilerine güçlük yaratacak hiçbir müşteri davranışı görmediklerini dile getirdi.

Olağan dışı bir mevduat çıkışı yaşanmadığını, faiz oranlarını yükseltmeye dair herhangi bir zorlukla karşılaşmadıklarını aktaran Bali, ilk haftada perakende müşterilerden irili ufaklı satışlarla 11 milyar doların üzerinde satış yapıldığını anımsattı.
Bali, yakın zamanda katıldığı uluslararası toplantıda bu konuyu anlattıklarında muhataplarının anlayamadığına dikkati çeken Bali, "Bu olağanüstü kıymetli bir reflekstir. İnsanlar sokaklarda canları pahasına tankları durdurdular. Ama bir tek onunla da kalmadılar. Ekonomik bir refleks gösterdiler. İşlerimizi iyi yönetmemizde bize büyük katkı sağladılar. Üçüncü sınıf ülke olma riski ile karşı karşıya iken, birinci sınıf demokrasi imtihanı verdiğimizi düşünüyorum." diye konuştu.
Bali, şu anda içinde bulunulan dönemin olağan dönemlerin geçmiş paradigması ile cari performansları çeyrek bazlı kendiniz için en yüksek düzeyde tutmak dönemi olmadığını söyledi.
Çok boyutlu ve iç içe geçmiş belirsizlik barındıran bir konjonktürde yaşandığını ifade eden Bali, gelişmekte olan bir ülke olarak dış dünyanın Türkiye’ye olumlu bir konjonktür vadetmediğini dile getirdi. Bali, şöyle devam etti:
“Sermaye, özkaynak size sadece bir yere istifleyip, kendinizi koruyun diye bu toplum tarafından bahşedilmiş bir şey değil. Hiç unutmamamız gereken bir şey var. Bütün sermayemizi ve bütün özkaynağımızı bu ülkeden kazandık. Şu anda zorluklarını yönetmemiz gereken müşterilerimizden de kazandık. Böyle büyük kuruluşlar sadece kendilerini koruma refleksi ile örneğin kriz beklentisiyle, krize hazırlık yapıyorum diye bazı politikalar ve aksiyonlar alırlarsa maalesef ölçekleri nedeniyle de krize karşı hazırlık yapmış olmazlar, krizi hazırlamış olurlar. Ölçekleri itibarıyla ekonomi üzerinde sistemik etkiler yaratma imkanı olan kurumlara düşen, o krizin olumsuz etkilerini mümkün olduğu kadar hiç kimseye yaşatmayacak şekilde adeta dalgakıran gibi krize karşı davranış geliştirmek olmalıdır.
Şimdiye kadar iki-üç nesilde yaratılmış olan, sermayesi hala kıt olan bu ülkede değerler asla acur politikalarla çarçur edilmemelidir. Finans sistemi bu konuda son derece yapıcı davranmak zorundadır. Bankalar olarak yarışacaksak, bugünün koşullarında bunun bir kar yarışı değil, feragat yarışı olması gerekir. Bu konuda sadece bankalara değil tabi ki, kamuya, reel sektöre ve tüm iş dünyasına büyük görev düşüyor.”
 
- "Fahiş vade farkları uygulanmamalı"
 
Adnan Bali, kitabi bir anlayışla uluslararası uygulamaları olduğu gibi Türkiye’ye kopyalamanın bu dönemin ihtiyaçları ve öncelikleri ile uyumlu olmayabileceğini ifade etti.
"Bunları uygulamayalım, dış dünyanın standartlarından hariç kendimize özgü bir düzen kuralım" gibi ifadeyi asla çağrıştırmak istemediğini belirten Bali, "Bu tedbirlerin önceliklendirilmesi ve yorumlanmasında daima ulusal anlamda bir takım imkanlar ve yorumlar mümkündür. Bunu yapabilecek becerisi olan bir ülkeyiz. Son dönemde makro ihtiyati tedbirlerde bir kısım esneklikler bu yönde bir etki görmektedir. Bunu son derece doğru bir politika olarak görüyoruz. Aynı şekilde devam etmek zorundayız." dedi.

Bali, reel sektöründen de hadiseye aynı olgunlukta yaklaşım beklediklerini dile getirdi.

Acenta anlamında, tedarik zincirinde durumu zora düşenlerin ödemelerinde vade konusunda reel sektöründe hassasiyet içinde olması gerektiğini kaydeden Bali, "Bir taraftan bankacılık sisteminin faiz oranlarından şikayet edeceksin, diğer taraftan fahiş vade farkları uygulanmamalıdır. Vadelerde muhataplarını güçlükler içerisine sokacak imkanlarınız var diye bu güçler kullanılmamalıdır. Biz bankacılık sektörü olarak hangi olgunlukta davranıyorsak, aynı olgunluğu muhataplarımızdan beklemek zorundayız."
 
- "Yüzde 5 büyüme için yüzde 15 ve üzeri kredi büyümesi lazım"
 
Bali, Türkiye ekonomisi ile banka kredileri arasında direkt bir korelasyon bulunduğunu belirterek, "Yüzde 5 civarında büyümeyi hedefleyecekseniz, en az yüzde 15 ve üzeri bir kredi büyümesi sağlamanız lazım." dedi.
Sektörde aracılık maliyetleri anlamında mevduat üzerine hiç kar koyulmasa dahi en az 4-5 puan eklenmesi gerektiğine dikkati çeken Bali, operasyonel giderler, genel karşılık giderleri gibi unsurların da gelmesiyle 7-8 puanlara kadar çıkan bir aracılık maliyeti olduğunu ifade etti.

Bali bunların makul seviyeye indirilmesi gerektiğini, bundan da bütün zor durumda olan muhatapların yararlanacağının bilinmesi gerektiğini dile getirdi.
 
- "Faizleri indirdik"
 
İş Bankası olarak bölge, segment ayrımı yapmadan her kesime kredi imkanı sunduklarını anlatan Bali, 30 Haziran itibarıyla bugün yeniden yapılandırılan kredi bakiyesinin 5,5 milyar TL düzeyinde olduğunu, bunun 2,9 milyar TL’sinin ticari kredilerden oluştuğunu söyledi.

Bali, esnafa, tüketiciye, bireye dokunan kararlar aldıklarını belirterek, şöyle devam etti:
"Bu kapsamda yıl sonuna kadar esnaf ve küçük işletmelere (azami 50 çalışanı ve cirosu 8 milyon işletmeler) yeni taleplerinde azami 100 bin TL’ye kadar aylık yüzde 0,99, bugünkü yıllık bileşik maliyetlere bakıldığında 3 puandan daha fazla aşağıya tekabül eden bir yeni kredi paketini sunuyoruz. Ağustos ayında konut kampanyası başlatılmıştı. Biz de buna destek vermiştik. Şimdi bu konut kredisi faiz oranını yüzde 0,95’ten yüzde 0,90’a çekiyoruz. Taşıt kredilerini sıfır kilometre araçlarda yüzde 1,18’den yüzde 1,10 seviyesine indiriyoruz. İhtiyaç kredilerini çeşitli vadelerde değişmek üzere en düşük faiz oranını yüzde 1,20’den yüzde 1,15 seviyesine çekiyoruz. Kredi kartlarında tavan faiz oranını yüzde 2,02’den yüzde 1,90 seviyelerine indiriyoruz. Fonlama ve aracılık maliyetlerinde düşüş gözlememiz halinde indirimlerimize devam edeceğiz."
 
- "Avrupa'da zorunlu kredi rasyoları iki basamaklı"
 
Bali, gelişmiş ülkelerin olağan dışı genişletici para politikalar uyguladığını, buna rağmen sonuç alamadıklarını, şimdi bunların maliye politikaları desteklenmesinin istendiğini ancak bu ülkelerin maliye politikasında genişleme yaratacak kapasiteleri bulunmadığını vurguladı.

Türkiye’nin hem büyüme açısından görece bu ülkelerden farklı bir noktada bulunduğunu hem de disiplinli maliye politikası nedeniyle ekonomiye ivme kazandırabilecek hareket alanına sahip olduğunu ifade etti.
Bali, Avrupa’da bazı ülkelerde zorunlu krediler rasyosunun çift basamaklı ve Türkiye’nin üç katından fazla olduğunu söyledi.

Türkiye’nin avantajların farkında olması gerektiğine işaret eden Bali, "Ülke olarak bu bakımdan gereksiz karamsarlığa kapılmaya da yol açmaya da gerek yok. Belli başlı makro ekonomik verilere bakıldığında olumlu yönde ayrışma imkanımız varken, maalesef önümüze çıkan öngörülen, öngörülemeyen badireler nedeniyle olumlu ayrışmayı yaşayamadık. Çünkü Türkiye ekonomisi 27 çeyrektir büyüyen bir ülke. Bu yıl bile yüzde 3’ün üzerinde büyüme gerçekleştirebileceği öngörülüyor." diye konuştu.

Adnan Bali, bütün meselenin kurun spekülatif manada yukarı hareketlerinin önlenmesi olduğunu belirterek, "Dikkat ediyorsanız Merkez Bankası da özel olarak bir seviye vermiyor. Tahmin konularına hiç girmem ve öyle 2,80 yanılmaya hiç niyetim yok." dedi.

Bali, Türkiye ekonomisi ve bankacılık sektörüne ilişkin güncel gelişmeleri değerlendirdiği toplantı sonrasında basın mensuplarının sorularını yanıtladı.
"Yeni düşen konut kredi faizlerinden yapılandırma yapanlar faydalanabilecek mi?" soru üzerine Bali, yeni konut kredi faiz oranlarının yenin kredi taleplerinde geçerli olacağını ifade etti.

Bali, kurun şu anda 3,10'un üzerinde olduğu belirtilerek, kurda hangi seviyelerin risk oluşturabileceği sorusuna şöyle cevap verdi:
"Dolar/TL 1,80 seviyesinde olduğunda, aynı soruyu bana yöneltseydiniz ve 3,10 olacak deseydiniz. Neler olur diye hepimiz bunun üzerinde konuşsaydık. Bugünkü olandan açık ara daha kötü bir senaryo öngöremez miydik? Öngörürdük. Ama öyle olmadı. Çünkü beklenildiği oranda pozisyonların o kadar açık olmadığı görüldü. Bundan kasım şu: Türkiye'nin finans sisteminin her hangi bir açık pozisyonu yok. Reel sektörün açık pozisyonunda da özellikle son iki yıldaki gelişmelerden duyulan rahatsızlık nedeniyle uzun vadeli açık pozisyonu olmasına karşın kısa vadede artı pozisyon var.
Reel sektöründe belirli bir süre kendini adapte edebilecek bir imkanı, zamanı var. Türkiye'de açık pozisyon taşıyanların bir bölümü diğer taraftan döviz kazananlar. Bütün mesele kurun spekülatif manada yukarı hareketlerinin önlenmesi. Dikkat ediyorsanız Merkez Bankası da özel olarak bir seviye vermiyor. Tahmin konularına hiç girmem ve öyle 2,80 yanılmaya hiç niyetim yok."
 
- "Özkaynak karlılığına bakmak gerekir"
 
Bankaların inanılmaz kar elde ettiği ve tefecilikle suçlanmasına ilişkin soru üzerine Bali, şunları kaydetti:
"Şunda mutabık kalalım. Şu karları bir defa daha sadece mutlak rakamları sıralayarak, 'Yine inanılmaz karlar, dev karlar' şeklindeki habercilik şehvetinden kendinizi kurtarın. Çünkü özkaynaklarla orantılandırılmadan bulunabilecek bir karlılık ile rakam aynı şey midir? Bankamızın 35 milyar lira özkaynağı var. Normal faiz yatırımcısı olmayı seçse yüzde 10 mevduat faiz oranından 3,5 milyar TL karı var zaten. Hem den ne şubelere ne bu kadar istihdama girmeden. Karlılıkta mutlak olarak bir artış görebilirsiniz ama özkaynak karlılığı bakımından önemli bir artış olmadığını göreceksiniz. Sektör yüzde 20'den fazla kar dağıtmıyor. Transfer edilen bir şey yok. Kalan özkaynaklara ekleniyor. Şikayet ettiğiniz karlar, ilave iş yapma ve kredi verme imkanıdır. Durum tamamen budur.

Hayır asla ve asla. Bu tür bir suçlama, bu tarz bir hareket içerisinde olan durumlara ilişkin bir şey yaratabilir. Bu konuda bankacılık sisteminin genel olarak böyle bir tablo içerisinde, en azından her işte tekil hatalar olabilir. 25 bin kişini çalıştığı müesseseyi yönetiyoruz. Niyetiniz, üst politikalarınız ile bir sinir ucundaki vakanın karşılığını bulmaması olabilir. Onunda bulduğunuz anda düzeltirsiniz. Önemli olan oradaki iradenizdir. Ben vakalar üzerinden gitmeyi tercih ederim."
 
- "Kredi büyümesi hızlı olmayacak"
 
BDDK Başkanının bankaların kredi yapılandırmasında suiistimalleri olduğuna ilişkin açıklamalarının hatırlatılması üzerine Bali, "Mutlaka Sayın Başkana intikal eden bilgiler vardır. Her kuruluşta murakıplar var. Dolayısıyla hangi yaygınlıktadır, olayların mahiyetinin bilemiyorum. Bu konuda bir sıkıntı şikâyet ortaya koyulduğuna göre bunun olmadığı düşünülemez. Kendi kurumum adına bu konuda gerekli tedbirleri aldık, almaya da devam edeceğiz."
"Bugünkü faiz indirimlerinin maliyetlerin altında mı?" sorusuna Bali, "Faiz indirimlerinin maliyetlerin altında olmasının mümkün değil. Doğru değil, sürdürülebilir de değil... Türkiye'nin risk primini düşürücü yönde proaktif bir pozisyon alma gereğini hissettik. Bunun yaygınlığını ve sürdürülebilirliğin sağlayacak ölçüde de devam edecek." şeklinde cevap verdi.

Bankanın faiz indirimlerinin 4. çeyrek bilançosuna yansımasının nasıl olacağına ilişkin soru üzerine, Bali, 4. çeyrek sonuçlarını olumsuz etkileyecek bir tablo olmadığını dile getirdi.
Bali, 2017 yılında kredi büyümesinin risk primlerindeki rahatlamaya, sermaye yeterlilik rasyonlarının sürdürülebilirliğine başlı olacağını belirterek, "Şahsen geçmiş yıllara benzer çok hızlı bir kredi büyümesi imkanı ve talebinin o kadar olmayacağını düşünüyorum." dedi.
 
- "Mevduat yarışı içinde olmayız"
 
Geçen hafta İstanbul Ticaret Odası (İTO) yönetim kurulu üyeleri ile bir toplantı yapıldığını hatırlatan Bali, o toplantının şimdiye kadar katıldığı en yapıcı olanlardan birisi olduğunu ifade etti.

Reel sektör ile bankacılık sektörünün zor dönemlerde birbirlerine üzerine özel sorumluluk atfettiğini belirten Bali, "O toplantı birbirimizi anlama konusunda önyargılarımızı elemine etti. O tür temaslar iyi oldu. Talepler sadece kredi yapılandırma değildi." diye konuştu.

Mevduat faiz yarışına ilişkin bir soruya Bali, "Mevduat faizinde 'hoşgeldin faizi' diye tabir edilen faiz olabilir. Ama uzun dönemli paçal maliyetin nereye gittiği önemli. Mevduatın seyrinde olağandışı bir tablo görmüyorum. Tekil ve münferit olaylar her dönemde mümkün olabilir. Biz öyle agresif bir yarışın içinde olmayız, olmayacağız." dedi.

15 Temmuz'dan sonra sendikasyon kredilerininde hiç bir sorun yaşanmadığını ifade eden Bali, "Washington'daki IMF toplantısında, analistler bir kısım masa başı iş yapanlar farklı tablolar ve görüşler ileri sürebiliyor. Yaptığımız görüşmelerde şunu çok rahat ifade edebilirim. Türkiye'de 40-50 seneden beri süreklilik içerisinde ticari ilişkide bulunan, tüm iş dünyasının değişik fazlarında, zamanlarında bu işleri kaldırmış, yönetmiş tarafların, bankaların hiçbir farklı bakış ve kaygısı yok." değerlendirmesini yaptı. 
"Yürütülen Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) operasyonları ve OHAL uygulamalarının bankacılık sektörüne etkisi nedir?" sorusuna, Bali, "Bunların arasında irili ufaklı firmalar da büyük gruplar da var. En başında belirsizlikler vardı, bunlar dönem içerisinde giderildi. Bu anlamda bankacılık sistemi belirgin bir majör probleme kalmadan yönetebiliyor. Önemli olan bu firmaların değerlerinin çarçur olmaması, muhafaza olması ve Türkiye'de devam edebilirliğinin sağlanması." cevabını verdi.
"Türkiye Bankalar Birliği (TBB) toplantısında bugün aldığınız kararlar gündeme geldi mi?" sorusu karşısında Bali, "Bu konularla ilgili sütten ağzı yanan yoğurdu nasıl üflüyorsa, hiç kimse ile bir şey konuşmadan, kendi kurumsal süreçlerimizi çalıştırarak ilerliyoruz. Tabi TBB'nin kendi gündeminde ekonomi, faizler, uygulamalar değerlendirmeler yapıldı. Bu tablo tamamen bir haftalık dahili çalışmamızın sonucudur." değerlendirmesinde bulundu.
Bali, "Katılım bankacılığını düşünüyor musunuz?" sorusu üzerine, şu anda katılım bankacılığına ilişkin bir öngörüleri bulunmadığını dile getirdi.