ÖZLEM GÜRSES

LONDRA

Tekstilde İngiltere’nin önde gelen isimlerinden birisi olan Cafer Mahiroğlu, yeni bir dünya düzeninin kurulduğunu ifade ederek “İnternet AVM’leri vuruyor. AVM sahipleri de ciddi kaygılı” dedi.

30 YIL ÖNCE SİVAS'TAN BİR ÇANTA İLE LONDRA'YA GİTTİ. AVRUPA'NIN EN GÜÇLÜ TEKSTİL PATRONU OLDU…

Bugün sizi İngiltere'de, Londra'da yaşayan bir “Türk iş insanı” ile tanıştırmak istiyorum, Cafer Mahiroğlu ile…

30 yıl önce Sivas Gürün'ün bir köyünden “bir çanta” ile Londra'ya gelen Mahiroğlu, bugün Avrupa'da 3 bin, Türkiye'de 6 bin kişilik bir şirketin, Select Fashion'un sahibi. Kadın tekstili alanında önemli bir güç. İngiltere'de 200 mağazası ile yıllardır bir başarı öyküsü olarak anlatılan, Forbes'a kapak olan Cafer Mahiroğlu ile şirketinin merkezi Camden Town'da buluştum. Sohbetimizi de, fotoğrafları da onun çok alışık olduğu “sokaklarda” gerçekleştirdik.

– Dünyada büyük bir nakit krizi var, ekonomiler durağan. İngiltere'de durum ne?

İngiltere 2015'te Brexit'le yüzleşti. Bugün geldiğimiz noktada sadece bizim sektörde yüzde 30 daralma var. Geçen ay 1.5 milyon araç üretilmiş, 300 bini hala duruyor stokta. Bugüne kadara burada hiç olmamış bir şey… 900 milyar pound hacminde bir fon ülkeyi terk etmiş durumda, bir daha da kolay kolay gelmezler. Müthiş bir belirsizlik algılıyor piyasalar, önünü görmüyor. O kadar ki, bundan 6 ay önce bile Brexit'te ‘kalalım' diyenler, ‘yahu ne olacaksa olsun artık, çıkacaksak çıkalım' diyorlar… Fakat tüm bunların nedeni bence sadece Brexit değil.

SOKAK TARZI GERİ GELİYOR

– Nedir peki?

Ekonomi yeniden şekilleniyor, yeni dünya düzeninde hem ekonomi hem siyaset yeni bir dil arıyor. Mağaza bitiyor. Bundan 50 yıl önce AVM'ler sokakları vurdu, şimdi de kiralar ve internet AVM'leri vuruyor. AVM sahipleri de ciddi şekilde kaygılı çünkü yüzde 25'e varan bir kayıp var. 10 sonra ne olacak bu AVM'lere? İngiltere bunu konuşuyor şu anda. Sokaklarda kafeler, restoranlar bir canlanma getirdi, sokak tipi yaşam tarzı geri geliyor… Ama AVM'ler büyük sıkıntıda.

– Sizin şirketiniz özelinde ne yaşanıyor?

Bizim de bundan kaçmamız mümkün değil. Yeni düzenin ekonomik dilinde iki genç insan çıkıyor, bir anda bir bakıyorsun milyar dolarlara sahip oluyorlar. Facebook gibi, Twitter gibi… Uber mesela. Yılların taksicisi buna nasıl adapte olsun? Eski ve köklü alışkanlıkları olan şirketlerin bu yeni düzene ayak uydurması zor oldu. Burada geleneksel şirketlerle bu yeni yapılar arasında büyük bir savaş olacak. Ve ekonomide yeni dünya düzenini bu belirleyecek.

– Select'in burada bir şansı yok mu? Sonuçta girişimci kökeniniz var…

Mutlaka var. Biz insana dayalı sistemden gelmişiz. Yani sistemle değil, insanla iş yapmışız. Bizim girişimci ruhumuz bize cesaret veriyor… Korkmuyoruz! Siz her işinizde risk almışsınız defalarca… Özlemcim, ben buraya bir çanta ile gelmişim. Hepimizin kafasının arkasında şu var: Yarın bir çanta ile de dönsek korkumuz yok! Avrupa'daki bütün Türk insanında vardır bu duygu.

6 MİLYON TÜRK BÜYÜK GÜÇ

– Avrupa Markalar Birliği'ni ne amaçla kurdunuz?

Avrupa'da 6 milyon Türk yaşıyor. Emekçisi, beyaz yakalısı, akademisyeni, iş insanı… Bu nüfus orta ölçekli bir Avrupa ülkesi demek, tüketim ekonomisine katkısıyla büyük bir güç. İş insanlarımızı bir çatı altında birleştirmek, bulundukları Avrupa coğrafyasında ve anavatan Türkiye'de benzer sorunlarımızı ortak akılla çözmek için kurdum. Asıl hedef tümünü bir federasyonda bir araya getirmek.

DEVLET YAKIN İLİŞKİ KURMALI

– Avrupa'da doğmuş ve iyi iş yapan Türk markaları var mı?

Var tabi… Avrupa'da perakendede, gıdada pek çok Türk markası var. Gima, Aytac, Truede… Bu markalarımız ve şirketlerimizin Türkiye'nin ihracat rakamlarına da etkisi büyük, toplam hacmin yüzde 80'ini onlar oluşturuyor. Üretimlerimizin önemli bölümü Türkiye'de, Türkiye'den alıp, Avrupa'da satıyoruz. Eğer potansiyelimizin tümünü gerçekleştirebilsek, Türkiye'nin ihracat gelirleri en az iki katına çıkar.

Bunun için de Türk Devleti'nin bizlerle daha güçlü ve yakın bir ilişki kurması gerek.

– Avrupa'daki Türk iş insanları dediğimiz zaman nasıl bir yapıdan söz ediyoruz? Hangi ölçekte?

Avrupa'da üç tür yapı var; en üstte sisteme entegre olmuş iş insanları. Onun altında daha ufak çaplı iş yapılanmaları. Bir de sadece etnik pazara hitap eden daha küçük ölçekli bir kitle var. Ama hepsi de ihracatlarını bulundukları iş dalında en üst düzeyde Türkiye'den yapıyorlar. Avrupa bürokrasisinde, özellikle gıda perakendesinde birçok engelimiz var. Sütün, peynirin ihracatı sıkıntılı, ürünlerimiz kamyonlarda takılıyor. Derdimizi ülke bazında anlatmalıyız. Bunun için de Avrupa'daki Türklerin siyasi bir temsil hakkı olmalı.

– Nasıl yani? Vekillik mi istiyorsunuz?

Biz her gün ülkemizle sınanıyoruz burada, sadece iş süreçlerimizde değil, sokağa çıktığımızda da. Oy kullanıyoruz, oy hakkı veriyorsun, siyasi bölünme yaratıyorsun aramızda, fakat temsil hakkı vermiyorsun. Biz bilmediğimiz bir adamın, tanımadığımız bir bölgenin kaderini değiştiriyoruz oylarımızla. Ama bizim Avrupa'daki konularımız söz konusu olduğunda gideceğimiz bir temsilci yok Meclis'te. Buna bir kontenjan açılmalı.

“Online'da büyüyeceğiz”

– Kaç kişilik bir operasyon Select Fashion?

Sadece İngiltere'de 3 binin üzerinde çalışma arkadaşım var. Türkiye'de de üretim sürüyor. Keşan'da ve İstanbul'da fabrikalarımız var, bir de Anadolu'da üretim atölyelerimiz. Yaklaşık 6 bin kişiye istihdam sağlıyoruz.

– Ne yapacaksınız bu dönemi aşmak için?

Online'da büyüyeceğiz. Kirası yüksek olan mağazalarımızı bırakıyoruz. Mağaza tasarımlarımızı yeniden ele alacağız. Fiyat avantajımız var. Maliyetlerimizi çok dikkatli yönetiyoruz. Sokağı iyi okuyoruz. Amatörle profesyonel arası bir noktada duruyoruz. Bir de kurumsalda kademeleri çok kestim ben, direkt bana ulaşabiliyorlar. Bu da çok hızlı karar almamızı sağlıyor.

Batı'da yoksan Doğu'daki cepheleri de tutamazsın

– Türk tekstil devleri markalarını satmaya başladılar. En çok da Katarlılara…

Ben sana bir soru sorayım, niye Türk şirketlerinin hiçbiri Avrupa'ya satılmıyor? Niye bu soruyu net olarak sormuyoruz kendimize? Neden Ortadoğu ve Balkanlar? Neden başka yerde yokuz? Neden Türk markaları Avrupa'da mağaza açmıyor?

– Rekabet edemeyiz diye düşünüyorlardır belki…

Bizi yerler diye mi yani? İyi ama Batı'da olmadığın sürece Doğu'daki cepheleri de tutamazsın, oralarda da sadece geçici misafir olursun… Türk markaları daha çok sistemin oturmadığı yerlere gidiyor. Avrupa da izliyor. “Sen git, bir dolan bakalım” diyor. “Ben gelir, bir düdükle maçı bitiririm.”