GÖKHAN KURTARAN
LONDRA

Muhafazakar Parti'nin lideri ve İngiltere’nin Başbakanı David Cameron, gelecek ay yapılacak genel seçimi kazanması halinde, ülkenin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğiyle ilgili Brüksel ile müzakerelere başlayarak 2017 yılı sonuna kadar üyelikle ilgili referanduma gitmek istiyor. Genel seçimlerin sonucunda kurulacak hükümetin referanduma gitme kararı alması olasılığı ise iş dünyası için başlıca "belirsizlik" olarak değerlendiriliyor.

Open Europe Araştırma Direktörü Stephen Booth, "Eğer Brexit (İngiltere’nin AB’den çıkması) gerçekleşirse bu, özellikle AB ile ticaret anlaşmalarının nasıl şekilleneceği konusunda belirsizlikler oluşacaktır. Eğer referanduma gidilirse bu, kısa vadeli bir belirsizliğe yol açacaktır. Fakat buna rağmen hali hazırda İngiltere’nin AB içerisindeki rolünün ne olması gerektiğine dair belirsizlik de var" dedi.

Olası referandumun planlanandan daha geç yapılma ihtimali olduğunun altını çizen Booth, "Önümüzdeki 5 yıl içerisinde eğer AB içerisinde bir reform yapılmazsa ve müzakerelerin sonunda İngiliz halkına referandumda birlik içerisinde kalıp kalmama sorusu yöneltildiğinde, çıkış ihtimalin daha yüksek olacağını  düşünüyorum. İnsanlar er ya da geç bu referandumun yapılacağını biliyor" değerlendirmesinde bulundu.

Finans sektörünün İngiltere için son derece önemli olduğunu vurgulayan Booth, İngiltere’nin AB üyeliğini referanduma götürmeden önce kendi içerisinde gerekli düzenlemeleri ve reformları gerçekleştirmesi gerektiğini söyledi.

Booth, "Eğer AB’nin dışındaysanız, sosyal istihdam, iklim değişikliği gibi konulara ilişkin düzenlemeler yapmanız gerekir. Fakat problem şu; ortada böyle bir politik istek var mı? Brexit’in kendisinden çok, onun ardından gelen politikalar belirleyici olacak" ifadelerini kullandı. 

- "Referandum gerçekleşmeyebilir" 

Capital Economics’in İngiltere Ekonomisti Samuel Tombs ise  "Mevcut kamuoyu yoklamalarına bakıldığında İngiltere’de halkın AB’de kalmak üzere oy vermesi muhtemel. Biz İngiltere’nin AB’den ayrılma riskinin düşük olduğunu düşünüyoruz"  değerlendirmesinde bulundu.

Genel seçim sonuçlarının, olası referandum kararını da doğrudan etkileyebileceğini söyleyen Tombs, "Hükümette Muhafazakar Parti en büyük parti olsa bile, referandum gerçekleşmeyebilir. Çünkü koalisyonda Liberal Demokratlar yer alırsa, AB üyeliğinin referanduma götürülmesini istemeyeceklerdir. İşçi Partisi ise İngiltere’nin AB üyeliğini referanduma sunmayacağını söylüyor" dedi.

Referandum sürecinin İngiliz ekonomisine olumsuz etkileri olabileceği uyarısında bulunan Tombs, "Bir süreliğine bir belirsizlik ortamı olacaktır. Eğer geçen seneki İskoçya referandumuna bakarsak ülke ekonomisine olumsuz etkileri olduğunu görebiliriz" şeklinde konuştu. 

- İş dünyası ayrılığın ekonomiyi olumsuz etkileyeceğini düşünüyor

Öte yandan, RSM - Avrupa İş dünyası Ödülleri (EBA) tarafından düzenlenen ankete katılan iş dünyası liderleri, göçmen karşıtı politikaların İngiltere’nin AB'den çıkışına neden olabileceği, bunun da ülke ekonomisini olumsuz yönde etkileyebileceği uyarısında bulunuyor.

Araştırmaya göre, Avrupa’daki yöneticilerin yüzde 67’si, İngiltere’deki iş dünyasının genel seçimler öncesinde seçmenlere AB’yi destekleyen politikaları anlatması gerektiğini düşünüyor.

Toplamda 32 ülkede 437 iş dünyası liderinin katıldığın ankette, katılımcıların yüzde 76’sı İngiltere’nin AB'den ayrılması halinde İngiliz ekonomisinin olumsuz yönde etkileneceğine inanıyor. İş dünyası liderlerini yüzde 56’sı ise, İngiltere’nin AB’den olası ayrılığının, yönetimini yaptıkları işletmeye de zarar vereceğini düşünüyor.

Konuya ilişkin değerlendirmede bulunan EBA Üst Yöneticisi (CEO) Adrian Tripp, "Farklı ülkelerde farklı tercihler olsa da toplamda İngiltere’nin AB’den ayrılmasının İngiliz ekonomisi için çok kötü olacağı düşüncesi hakim" ifadesini kullandı. 

- Birlikten çıkışın yıllık maliyeti 56 milyar sterlin  

İngiltere'nin önde gelen düşünce kuruluşlarından Open Europe, İngiltere'nin AB'den ayrılmasının ve sınırlarını açık tutmamasının ülkeye 2030 yılına kadar yaklaşık maliyetinin yıllık 56 milyar sterlini (84 milyar dolar) bulabileceğini belirtmişti. 

Open Europe tarafından yayımlanan ve İngiltere'nin AB'den 1 Ocak 2018 tarihinde ayrılması durumunda oluşabilecek durum senaryolarının ele alındığı raporda, İngiltere'nin Gayri Safi Yurtiçi Hasılası'nın birlikten ayrılması halinde normalden yüzde 2,2 daha az olabileceğine dikkat çekilmişti.

Raporda, İngiltere'nin, gerekli sınır ve ticaret düzenlemeleri konusunda AB'den anlaşmadan ayrılması halinde, 2030 yılına kadar ortalama yıllık 56 milyar sterlin (84 milyar dolar) maliyetle karşılaşabileceği uyarısında bulunulurken, İngiliz ekonomisinin 2018-2030 yılları arasında toplam maddi kaybının 672 milyar sterlini bulabileceği bildirilmişti.

Şubat ayında Britanya Ticaret Odaları (BCC) Genel Direktörü John Longworth'ün ekonomide oluşabilecek belirsizlik ortamının sona ermesi için İngiltere'nin AB üyeliğini planlanandan bir yıl önceye alarak, 2016 yılında yapılmasını önermesinin ardından değerlendirmede bulunan İngiltere Başbakanı David Cameron, iş dünyasının liderlerinin kendisini referandum konusunda desteklediğini ifade etmişti.

Cameron, partisinin genel seçimi kazanması halinde AB ile ilişkilerde Brüksel ile yeniden müzakereleri yürütmek istiyor. Müzakerelerde AB içerisinde serbest dolaşım gibi konulara sınırlama getirilmesi gerektiğini savunmayı planlayan Cameron'a, AB liderleri ise bunun AB'nin temel ilkelerine aykırı olduğu gerekçesiyle tepki gösteriyor. Cameron, müzakerelerin sonunda ise en geç 2017 yılının sonuna kadar ülkesinin 1973 yılından bu yana sürdürdüğü AB üyeliğini referanduma götürmek istiyor.