Başbakanımız  son günlerde haklı olarak ‘edep’ sözcüğünü siyaset gündemine taşıdı.

Edep ve terbiye toplumun koyduğu görgü kurallarına uymaktır. Töreye uygun davranmaktır. İnceliktir, kibarlıktır, saygıdır, sevgidir. Oturmasını,  kalkmasını ve konuşmasını bilmektir.

Ulaştırma Bakanı Sayın Binali Yıldırım bir ara; “Yolların kralı olmaz. Yolların kuralı olur,” demişti. Bu çok doğru bir tesbittir. Aynı şekilde toplumun, cemiyeten, meclisin, okulun, caminin ve ailenin de kralı olmaz, toplumun koyduğu kuralları olur. Herkesin bu kurallara uyması, terbiyedir, edebtir, yücelik ve erdemliktir.

TBMM Başkanı Sayın Cemil Çiçek, siyasetçilerin Meclis tutanaklarına da yansıyan onur kırıcı, kişisel haklara saldırı niteliğindeki sözlerini kitaplaştırıp parti başkanlarına iletti.

Oysa F.R. Atay’ın da dediği gibi: “Demokrasi demek edep demektir, büyüğe hürmet demektir, küçüğe haddini bilmek demektir.”


ABD’nin unutulmaz Başkanı Franklin D. Roosvelt: “Bir insanı ahlaken yetiştirmeden sadece zihnen eğitmek, topluma bir bela kazandırmak demektir,” diyor.

Batı’da siyaset nezih, dürüst, edepli ve terbiyeli yapılır. Çünkü siyaset her bakımdan topluma güzel örnek sunmalıdır. Bu ilkelere uymayanlar meclislerden  uzaklaştırılır.


Örneğin Hollanda’nın Liberal Partisi VVD, bugünlerde bütün milletvekillerine ve meclis üyelerine “Dürüstlük Semineri” organize edip yazılı bir “Dürüstlük Kontratı” imzalatıyor.  ((Elsevir, 22 Mayıs 2013).


Hollandalı Sosyal demokrat politikacılar ise sık sık edep, terbiye ve ahlaki değerlere vurgu yapıyorlar. Örneğin sosyal demokratların eski lideri Sayın Wouter Bos: “Ahlaki değerleri öğretmeye cesaret etmeliyiz,” demecini vermişti. 

 
Hollanda’da dört yıl eyalet milletvekilliği yaptım.  Eyalet Meclisine seçildiğimizin ertesi günü Meclis Başkanı bizlere uymamız gereken “Dürüstlük Kılavuzu” isimli bir kitap gönderdi. Bu kılavuza uymayanların siyasi geleceği  hemen biter.


Edep ve Terbiye Eğitimi Verilmelidir


Edep ve terbiye bir eğitim işidir. Gelecekte daha edepli, daha terbiyeli nesiller yetiştirmek için bence, edep ve terbiye konusuda hassas ailelere eğitim verilmelidir.  Çünkü edep ve terbiye ailede başlar. Başbakanımız vereceği  bir talimatla örneğin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bünyesinde bir “Edep ve Terbiye Kurumu” kurulabilir. Bu kurum bütün köy, kent, mahelle ve kasabalarda örgütlenerek isteyen aileleri çocuk yetiştirme konusunda destekleyici eğitimler verebilir.


Hollanda bu işi böyle yapıyor. Hollanda’da edep ve  terbiye konusu bir devlet politikasıdır.  
Hollanda Millet Meclisi, 2009 yılında kabul ettiği bir önerge ile çocukların iyi ve terbiyeli yetiştirilmesi yolunda bir karar almıştır. Bugün bile zaman zaman ilgili Bakanlar, velilere çocuk terbiyesi konusunda uyarılar yapmaktadırlar. Çünkü terbiyeden aile sorumludur.


Hollanda’nın terbiye konusuna önem vermesinin önemli bir nedeni Hollandalı filizof Erasmus’un (1476-1536) bu konudaki önerileridir. Erasmus’a göre terbiyenin amaçları; dindar, edepli, ahlaklı, terbiyeli, görgülü ve bilgili nesiller yetiştirmektir.


Erasmus’a göre, her türlü ahlaki çürüme, ahlaki bozulma ve yozlaşma kötü terbiyeden gelir. Erasmus şöyle diyor: “İnsan ile hayvan arasında fark vardır. İnsan doğuştan değil, sonradan verilen şekille insan olur.”


Mevlana (1207-1273),  Erasmus’tan 250 yıl önce bakın ne diyor: “Edep, güzel ahlaktır. İman, edeptir. İnsan ile hayvan arasındaki fark edeptir. İnsan cevherdir, işlenildiğinde mücevher olur.” Bu işleme nasıl olacak? Ancak edep, terbiye, güzel ahlak ve tahsil vermekle olur.


Bir Hadisin de belirttiği gibi;  “Bir baba,çocuğuna güzel bir terbiyeden daha iyi bir miras bırakamaz.”


Edepli, terbiyeli, güzel ahlaklı ve tahsilli nesiller ancak eğitimle yetiştirilir. Geliniz Yunus Emre ile son noktayı koyalım:


"Gezdim Halep ile Şam’ı,

Eyledim ilmi talep,

Meğer ilim bir hiç imiş,

İlla edep illa edep"