GÖKHAN KURTARAN

LONDRA

Washington Post'un Suudi yazarı Cemal Kaşıkçı'nın akıbetinin belirsizliğini korumasıyla İngiliz hükümeti ve finans kuruluşları üzerinde Suud rejimiyle ekonomik ve ticari ilişkilerin gözden geçirilmesi yönünde kamuoyu baskısı artıyor.

İngiliz medyasında Washington Post'un Suudi yazarı Cemal Kaşıkçı'nın akıbetine ilişkin yer alan kan dondurucu iddiaların yer almasının ardından, İngiltere’den ilk tepki Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın himayesinde 23-25 Ekim'de Riyad'da düzenlenecek yatırım toplantısına katılımların iptal edilmesi şeklinde geldi.

İngiltere’nin Uluslararası Ticaret Bakanı Liam Fox ve Londra Borsası (LSE) Üst Yöneticisi David Schwimmer “Çöldeki Davos” olarak lanse edilen ve Suud rejiminin büyük beklentilerle organize ettiği "Geleceğe Yatırım Girişimi (FII)" toplantısına katılmayacaklarını bildirdiler.

Geçtiğimiz hafta ise uluslararası yatırım ve teknoloji şirketi Virgin Grubu’nun kurucusu İngiliz yatırımcı Richard Branson Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın kaybolmasının ardından Suudi Arabistan’nda yürüttüğü iki turizm projesindeki yöneticilik görevini askıya almaya karar verdiğini açıklamıştı. Branson, ayrıca Suudi Arabistan ile yapılması planlanan 1 milyar dolarlık yatırım projesini askıya aldığını duyurmuştu.

Merkezi Londra’da bulunan Open Europe’un Direktörü Henry Newman, “Cemal Kaşıkçı’nın ortadan kaybolması Suudi Arabistan’la bir kriz ortaya çıkardı. Bunun ne şekilde seyredeceği, Suudi Arabistan’ın tepkisine bağlı olacaktır. Batılı hükümetlerde Suudi Arabistan ile kilit önemdeki ekonomik ve ticari bağları tehlikeye atmak konusunda isteksizlik söz konusu. Fakat eşit şekilde (Suudi Arabistan’a yönelik) harekete geçilmesi için artan bir baskı da var. ” değerlendirmesinde bulundu.

Daha önce İngiltere Adalet Bakanlığı’nda danışmanlık yapan Newman, “Eğer Suudi Arabistan dünya liderlerini şeffaf ve kapsamlı bir soruşturmanın yapıldığı konusunda ikna edebilirse, kimliği belirsiz kişilerin yargı önüne çıkarılmasını sağlayabilirse, (ilişkilerdeki) bu hasar sınırlı olur.” ifadesini kullandı.

Yaşanan gerilimin çok uluslu diplomatik ve ekonomik bir krize evrilmesi olasılığı şimdiden gündemde. Bu da haliyle İngiltere ve Suudi Arabistan arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin boyutunun yeniden gündeme gelmesine neden oluyor.

- Planlar yeniden gözden geçirilebilir

İlerleyen dönemde Kaşıkçı’nın akıbetiyle ilişkili olarak batı kamuoyunda büyüyen endişe ve tepkinin kaçınılmaz olarak İngiliz hükümetinin ve finans kuruluşlarının uzun vadeli planlarını yeniden gözden geçirmek zorunda kalabileceği düşünülüyor.

İngiltere’nin Suudi Arabistan ile geçen yıl sonu itibarıyla toplam ihracatı on sene öncesine kıyasla yüzde 120 artış kaydederek toplam 4,2 milyar sterline yükselmiş durumda. Suudi Arabistan’dan geçen yıl sonu itibarıyla toplam ithalat yaklaşık 2,4 milyar dolar seviyesinde.

İngiltere’nin Suudi Arabistan’a yaptığı ihracatın başlıca kalemleri makine, uçak, silah ve çeşitli motorlu taşıtlar olarak sıralanırken, İngiltere’nin Suudi Arabistan’dan yaptığı ithalatın yaklaşık yüzde 50’sini ham petrol ve petrol ürünleri oluşturuyor. İngiltere her ne kadar petrol ihtiyacının büyük kısmını ülkenin kuzeyindeki Kuzey Denizi’ndeki sahalardan elde ediyor olsa da, Suudi Arabistan geçen yılın verilerine göre İngiltere’nin toplam petrol ithalatında yaklaşık yüzde 3’lük bir paya sahip.

İngiltere’nin 2017 yıl sonundaki verilerine göre Suudi Arabistan’a toplam hizmet ihracatı ise 2 milyar sterlin, Suudi Arabistan’dan hizmet ithalatı yaklaşık 500 milyon sterlin seviyesinde. Suudi Arabistan’la hizmet ticaretinde yaklaşık 1,5 milyar sterlin seviyesinde ticaret fazlası elde eden İngiltere, son dönemde dışa açılmaya çalışan ülkenin hizmet sektöründeki payını artırmayı hedefliyordu.

- İngiltere, Suudi rejimine en çok silah sağlayan ikinci ülke

İngiliz hükümetine özellikle muhalefet tarafından son dönemde gelen eleştirilerin başında İngiltere’nin Yemen krizindeki dahli oluyor. Küresel silah ticareti alanında araştırmaları ile tanınan düşünce kuruluşu Stockholm Uluslararası Barış Araştırmaları Kurumu’nun verilerine göre İngiltere, ABD’nin ardından Suudi rejimine en çok silah sağlayan ikinci konumunda. Bu verilere göre 2013 – 2017'de Suudi Arabistan toplam silah ithalatının yaklaşık yüzde 61’ini ABD’den, yüzde 23’ünü ise İngiltere’den yapıyor.

Tam da bu konuda İngiltere’deki muhalefetteki İşçi Partisi Gölge Dışişleri Bakanı Emily Thornberry 13 Eylül’de İngiliz The Guardian gazetesi için kaleme aldığı makalesinde yaklaşık 20 yıl önce İşçi Partisi’nin Ortadoğu’ya silah ihracatının sınırlanması yönünde girişimlerinin Suudi Arabistan’a yapılan silah ihracatının hacmi nedeniyle uygulanamadığını öne sürüyor.

Thornberry makalesinde, “Gelecek İşçi Partisi hükümetinde, İşçi Partisi lideri Jeremy Corbyn’in yönetiminde bu tavizde bulunmayacağız. Saudi Arabistan yolunu değiştirene kadar Britanya’nın Suudi Arabistan’a karşı körlüğünü sonlandırmanın zamanı geldi.” İfadelerini kullandı.

Londra Borsası’nın (LSE) da uzun süredir dünyanın en büyük enerji şirketi olan Aramco’nun halka arzının gerçekleştirilmesi için lobi faaliyetlerinde bulunduğu biliniyor. Ağustos ayında ise uluslararası haber ajanslarında Suudi yönetiminin dünyanın en büyük rezervlerini elinde bulunduran şirketin halka arzını rafa kaldırdığı bildirilmişti. Suudi Arabistan yönetiminin yaklaşık 2 trilyon ABD dolar değer biçtiği şirketin ilk etapta yaklaşık yüzde 5 hissesinin halka arz edilmesi bekleniyordu. Son olarak 5 Ekim tarihinde Bloomberg, Suudi yönetiminin şirketin halka arzını 2021 yılında gerçekleştirmeyi planladığını bildirmişti.