Gazetenin başyazısında, "Mısır'daki 3 Temmuz darbesi öncesinde Obama yönetiminin, ordunun seçilmiş bir hükümeti görevden uzaklaştırmada "belirleyici rol" oynadığı herhangi bir ülkeye yardımların kesilmesini gerektiren ABD yasasına işaret ederek, Mısır ordusunu Muhammed Mursi iktidarını devirmemesi yönünde özel olarak uyardığı" belirtildi.


Gazete, "buna rağmen generallerin ABD'nin uyarılarını görmezden geldiğinde, Beyaz Saray'ın yasayı hiçe saymayı seçtiğini" kaydederek, "uzayan ve utanç verici bir gecikmeden sonra, ABD Dışişleri Bakanlığı bir darbenin gerçekleşip gerçekleşmediğine dair bir karar vermemeyi seçtiğini duyurdu ve Dışişleri Bakanı John Kerry, Mısır ordusunun 'demokrasiyi yeniden inşa etmekte olduğunu' ilan etti" ifadesini kullandı.


Yazıda, "Bu kararlar yüzünden Obama yönetimi, Kahire'deki iki meydanda kamp kuran on binlerce protestocuya karşı fiili (de facto) rejim tarafından girişilen yeni ve korkunç kanlı baskında suç ortağı" değerlendirmesinde bulunuldu.


Mısır'da aralarında kadın ve çocukların de olduğu yüzlerce kişinin hayatını kaybettiği, kaosun patlak verdiği, öfkeli grupların güvenlik güçlerince büyük oranda korumasız bırakılan Hıristiyan kiliselerine baskınlar düzenlediği belirtilen yazıda, ordunun olağanüstü hal ilan ederek, Mısır'ı 2011 devriminden önce varolan otokratik statükoya aslen geri döndürdüğü kaydedildi.


Yazıda, Obama yönetiminin, daha önce orduyu göstericilere karşı güç kullanmama ve Mursi ile diğer siyasi tutukluları salıvermeye çağırması gibi, dünkü son baskına da beklendiği gibi tepki gösterdiğine işaret edilerek, şöyle devam edildi:


"Ordunun bu çağrılara aldırış etmemesi mantıklı ve öngörülebilirdi. Washington zaten uyarılarının inandırıcı olmadığını göstermişti. Gerçekten de, polis dün hala Kahire caddelerinde silahsız sivillere ateş açarken, bir Beyaz Saray sözcüsü gazetecilere, ABD yönetiminin, (Mısır'da) darbe olup olmadığına dair bir yargıda bulunmama kararını yineliyordu.


İnsan haklarının büyük çapta ihlaline karşı katı bir duruş sergilemeyi reddetmesi, ABD açısından kendi kendini baltalayıcı olduğu kadar vicdansızca da. ABD'nin Mısır ordusuna devam eden desteği, ülkenin, yeniden inşa edilmiş bir demokrasi yerine, yeni bir diktatörlüğe sürüklenmesine katkı sağlıyor. Darbe lideri General Abdulfettah es-Sisi, kendisini giderek artan şekilde, Cemal Abdülnasır gibi eski diktatörler tarzında bir ulusal kurtarıcı olarak biçimlendiriyor. Dünkü kanlı saldırı, (Sisi'nin), Sayın Mursi'nin Müslüman Kardeşler Teşkilatı ile uzlaşı çağrısında bulunan, geçici hükümetteki sivil ılımlıları bastırmasını temsil ediyor. Gereğine uygun olarak, (bu ılımlıların) lideri, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed El Baradey istifa etti."


Gazetedeki yazıda, birden fazla seçimi kazanan ve hala milyonlarca Mısırlı tarafından desteklenen Müslüman Kardeşler'e yönelik saldırıyı, demokrasiye inandırıcı bir geçişin takip edebileceğini hayal etmenin zor olduğu belirtilerek, bunun Mısır'ı daha fazla şiddete sürüklemesinin daha muhtemel olduğu görüşü dile getirildi.


Dış güçlerin de olayların trajik akışını artık değiştiremeyebileceği kaydedilen açıklamada, "Ancak ABD, 40 yıldır yakın müttefiki olan bir ülkeyi etkileme yolunda biraz şansa sahip olmayı diliyorsa, orduya karşı politikasını derhal değiştirmelidir. Bu, tüm yardımlar ve işbirliğinin tamamen askıya alınması ve bununla birlikte, ilişkilerin, generallerin baskı kampanyasına son verdikleri ve demokrasiyi yeniden inşa etme yolunda somut adımlar attıkları takdirde ve zamanda yeniden başlatılacağı mesajının verilmesi anlamına gelmektedir" ifadeleri kullanıldı.