Hollanda’da faaliyet gösteren Türkevi, 11 – 12 Mart Rotterdam olaylarının birinci yılında Türkiye-Hollanda ilişkilerini değerlendirdi.

Türkevi’nin konuyla ilgili açıklaması şöyle:

“11-12 Mart Rotterdam olayları olarak tarihe geçen Türkiye – Hollanda diplomatik krizinin üzerinden tam bir yıl geçti.

İlişkileri düzeltmek için iki ülkenin diplomatlarının perde arkasında yaptıkları görüşmeler ne yazık ki iyi bir sonuç vermedi. Kriz iki ülke arasındaki ortak çalışmaları olumsuz yönde etkiledi. Yaşanan bu gerginlikten Hollanda Türk toplumu da nasibini aldı. Bu yetmiyormuş gibi, 15 Şubat 2018 tarihinde, bir CU (Hristiyan Birlik) Partisi milletvekilinin girişimiyle, Hollanda Temsilciler Meclisi, 1915 olaylarını sözde Ermeni soykırımı olarak tanıdı. Böylece 400 yıllık Türkiye – Hollanda diplomatik ilişkileri, konjonktürün etkisi ile bir kriz sürecine girdi. Ülkeler arasında mutlak kalıcı krizlerin olmaması göz önüne alındığında, bunun geçici olduğu düşünülse de, ne zaman aşılacağı konusunda ciddi bir belirsizlik  söz konusudur. 

Bir Yıl Önce
Bir yıl önce bugün, 11 Mart tarihinde anayasa değişikliği referandumu kampanyası çerçevesinde, Hollanda’ya gelmek isteyen Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçağına iniş izni verilmemişti. Hollandalı yetkililer daha önceden 15 Mart 2017’de yapılacak seçimler öncesi Türk Bakanların propaganda amacıyla ülkeyi ziyaret etmelerini uygun görmediği açıklamasını yapmıştı. Buna rağmen, o sıra Almanya’da olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya aynı gün karayoluyla Rotterdam’a gelmiş ve Türk vatandaşlarıyla buluşmak istedmişti. Rotterdam Belediye Başkanının işgüzarlığı, Den Haag’ın da tutumuyla Polis, Türk Bakanın Rotterdam Konsolosuğu’na girmesini engelledi sınır dışı etti. Bunun üzerine Türkiye, Lahey Büyükelçisini geri çekerken, Hollanda’nın Ankara Büyükelçisine de Ankara'ya girme izin vermedi.

Hollanda Türk Toplumu Tedirgin
Hollanda Türk STK temsilcileri, kanaat önderleri, yazar ve sanatçılar, gelişmeler üzerine 
52. Amsterdam Tartışmalarında biraraya geldiler. Gelişmeleri değerlendirdiler. İki ülke arasıda yaşananlardan rahatsızlık duyduklarını ifade ettiler. Krizin kendileri dışında gelişmesine rağmen günlük yaşamda yerli yersiz, konuyla ilgili fikirlerinin sorulduğu, beklenen cevap alınamayınca da olumsuz tavır takınıldığı ifade edildi. İki ülke arasında ortaya çıkan gerginliğin, özellikle Hollanda’daki popülist partilerin ekmeğine yağ sürdüğü belirtildi. Nitekim çifte vatandaşlığın aidiyet sorunu yarattığı ve haliyle kaldırılması gerektiği tartışmaya açıldı. Hollanda Türklerinin bir seçim yapmaya zorlandığı ve bunun tamamen popülist kaygılara dayandığı da ifade edildi. Aidiyetin hukuki bir olgu olmadığı, tam aksine hissi ve kültürel bir olgu olarak yaptırımlarla etkilenemeyeceği belirtildi. 15 Temmuz kanlı darbe kalkışmasıyla zaten Hollanda Türk toplumunun kimyasının bozulduğu, üstüne bir de 11 Mart Rotterdam olaylarının gelmesiyle, tediginliğin her alanda hissedildiği belirtildi.

Hollandalı Akademisyenler Rahatsız
Hollandalı yetkililerin Türkiye ve Türk devlet adamlarına karşı takındıkları tavrın, bir tür rüşt ispatlama olduğu, zaman zaman ifade edilmektedir. Krizin, iç kamuoyuna yönelik mesaj olduğu yorumları da mevcuttur. Nitekim aklı selim bir çok Hollandalı, bu tavrın yakışıksız olduğunu ve gereksiz yere bir sorun yaratıldığını ifade etmektedirler. Bazı Hollandalı bilim insanları, örneğin Geert-Jan Alexander Knoops ve Tom Zwart Hollanda’nın Türk Dışişleri Bakanının uçağına iniş yasağı koyması, Türk Bakanına konuşma izni vermemesini yanlış bulurken, Hollanda’nın her iki konuda da suç işlediğini belirtmişlerdir.  'Hollanda’nın fikir özgürlüğü konusunda susması gerekir' diyen bazı akademisyenler, 'Türk hükümeti bu konuda haklıdır, zira Hollanda 1961 Viyana uluslararası diplomatik antlaşmasına göre, Türk Bakanlara karşı suç işlemiştir' görüşündedirler. 

Neler Yapılabilir?
İki ülke diplomatları görüşmelere devam ederken, yumuşak gücün devreye girmesi, restleşme yerine yakınlaşma ve karşılıklı ortak çalışmaların arttırılması gerekmektedir. Ortamı gerecek eylem ve söylemlerden kaçınılması ve gerekirse arabulucuları da devreye sokarak krizin aşılmasının yolları aranmalıdır. Zira bu kriz sürdürülebilir bir kriz değildir ve sadece kaybedenleri olan bir krizdir. Kriz konjonktürel ve geçicidir. İki ülke ilişkileri bazılarınca iddia edildiğı üzere, seçim retoriği yüzünden tehlikeye atılamayacak kadar önemlidir ve herkes bunun şuurunda olmak durumundadır. Türkiye ve Hollanda STK’ları karşılıklı programlar hayata geçirmelidirler. Ayrıca, Türk ve Hollandalı kanaat önderlerinden (örneğin eski Hollanda Dışişleri Bakanı ve eski Hollanda Ankara Büyükelçisi Ben Bot’un da içinde olduğu) iki ülkenin, Türkiye ve Hollanda karar vericilerini ziyaret edecek bir dostluk grubu oluşturulmalıdır.

Hollanda Türkevi Topluluğu