TEVFİK DURUL
ŞANGHAY

Dünyanın ikinci en büyük ekonomisi ve 1,34 milyar nüfusuyla en kalabalık ülkesi Çin'de, "iki çocuk politikası", pazar günü yapılan 18'inci Büyük Halk Kongresi toplantılarında Çin'in en üst düzey yasama organı Ulusal Halk Kongresi'nden oy birliğiyle geçerek yasalaştı.

Çin'de 1 Ocak 2016'dan itibaren ailelere koşulsuz ikinci çocuk yapabilme hakkı tanınacağının açıklanması, farklı beklenti ve görüşleri de beraberinde getirdi.

Ülkenin tek çocuk politikası, aslında uzun zamandır tartışılıyordu. Zira akademi çevrelerinde son 5 yıldır tek çocuk politikasından vazgeçilmesi yönündeki görüşler açıkça dile getiriliyordu.

Çin nüfusunun, 2026'da 1,4 milyara ulaştıktan sonra giderek azalmaya başlayacağı tahmin ediliyor. Uzmanlar, Çin'de çiftlerin ancak ortalama 2,1 çocuk sahibi olması durumunda kuşaklar arası dengenin sağlayabileceğini ileri sürüyor. Aksi durumda sosyo-ekonomik kalkınmada ciddi dezavantajların kapıda olduğu uyarısı yapılıyor.

Küresel bazda büyük bir pazar olması dolayısıyla Çin'de atılan adımların, dünyada "kelebek etkisi" yaratabileceği belirtiliyor.

Ülkede özgürlüklerin artışını temsil ettiği düşünülen "iki çocuk politikası"na geçiş kararı, "çalışma yaşındaki nüfusun artışı için büyük bir adım" olarak da nitelendiriliyor.

Pekin yönetiminin kararı, ülke basınına yansıyan bir araştırmada "2015 yılının en sevindirici haberi" seçilirken, yurt dışı piyasalarında da tezahürleri oldu.

Kararın açıklandığının ertesi günü, dünyanın en büyük süt tozu üreticisi olan Fransız menşeli bir şirketin borsadaki hisseleri yüzde 3 değer kazanırken, Japon doğum kontrolü ürünleri üreticisi başka bir şirketin hisselerinde ise aynı gün yüzde 10 değer kaybettiği açıklandı. Diğer yandan dünyanın en büyük süt ürünleri ihracatı yapan ülkelerinden Yeni Zelanda'nın para birimi, yüzde 1 değer kazandı.

Tek çocuk politikasının tarih olması, her ne kadar genel nüfus durumunu değiştirmeyecek olsa da yaşlanan nüfusun önüne geçilmesi ve iş gücünün artırılması yönünde olumlu sonuçlar doğurması bekleniyor. Ancak yasanın hedef kitlesi konumundaki 87 milyon kadından yarısı 40 yaş ve üzerinde.

Doğurganlık yaşının son dönemlerini kapsayan kişilerin oransal çokluğu nedeniyle nüfus artışının beklenenden daha az olabileceği tahmin ediliyor.

Çin Sağlık Komitesinin verilerine göre, ülkede evlenme yaşı 25'e çıkmış durumda. İlk çocuğu doğurma yaşı ise 26 yaş ve üzeri olarak görülüyor. Çin'de şu anda toplam 150 milyon aile ise tek çocuk sahibi. 

Şinan Menkul Kıymetler şirketinin yaptığı araştırmaya göre, 2016-2018 yılları arasında 5 milyon 660 bin çocuğun dünyaya gelmesi bekleniyor. Yeni yasayla ikinci çocuk olarak dünyaya gelecek olanların, doğumdan sonraki ilk üç senede ülkede 300 milyar yüen (yaklaşık 47 milyar dolar) tutarında ek pazar oluşturması bekleniyor. 

Congtou Yatırım şirketi uzmanları, gelecek 5-10 sene arasında gıda, giyim, sağlık ve eğitim sektörü başta olmak üzere birçok alanda iş dünyasının doğrudan yarar sağlayacağı görüşünü savunuyor.

- Dünden bugüne tek çocuk politikası

Çinli yöneticileri, 1950’lerde en fazla meşgul eden soru, dünyanın en kalabalık nüfusuyla kalkınma hamlesinin nasıl yapılacağıydı. Bu yıllar, bir ailenin ortalama 4-5 çocuk sahibi olduğu dönemdi. Ekonomik sıkıntılar da had safhadaydı.

1970’lerde nüfus planlamaları devreye girdi. "Bir çocuk az değil, iki çocuk ideal, üç çocuk çok fazla" sloganı Çinlilerin hafızasına kazındı. Çiftlerden çocuğu hem geç hem de az yapmaları istendi. Böylece 70’lerin sonunda doğurganlık oranı ortalama 2-3 çocuğa düştü.

Çinli yöneticiler gidişatı yine de iyi göremedi. 1980’lerin ortasında "Kentliler için tek, köylüler için bir buçuk çocuk" uygulaması devreye girdi. Bu sayede kırsal kesimlerde yaşayanlar ilk çocukları kız ise bir çocuk daha yapabiliyordu.

Sonraki yıllarda kısıtlama daha da sıkılaştırıldı. Doğurmakta "ısrar edenlere" para cezası getirildi.

1990’lara gelindiğinde tek çocuk politikası gevşetilmesine rağmen, çocuk sahibi olma ortalaması 1,5 çocuğu geçmiyordu.

- Fazla çocuğa resmi ve gayriresmi cezalar

Çin’de ilk çocuktan sonrakiler için çiftlere uygulanan para cezaları bölgelerin gelişmişlik durumuna göre değişiyordu. Kırsal kesimlerde çocuk başına yaklaşık 3 bin yüen (yaklaşık 850 lira) para cezası kesiliyordu. Başkent Pekin ve Şanghay gibi büyük şehirlerde ise cezalar 30 bin yüene kadar çıkabiliyordu. Tek çocuk uygulamasını ihlal edenler, adı konulmamış, gayriresmi sosyal ve siyasi yaptırımlarla karşılaşabiliyordu.

Bu nedenle tek çocuktan fazlasını edinenlerin bazıları, çocuklarını nüfusa kaydettirmeme ya da başkasının üzerine kaydettirme gibi yöntemlere de başvurabiliyordu.

Bazı uluslararası insan hakları örgütleri, Çin yönetimini, kadınlara ikinci çocuk yapmaması için baskı uygulamakla eleştiriyordu. İkinci çocuğunu dünyaya getiren çiftlere özellikle kırsal kesimlerdeki yerel yönetimler tarafından ekonomik ve sosyal yaptırımlar uygulandığı iddiaları sık sık ülke gündemini meşgul ediyordu.

- Kız çocuğuna can güvencesi

Çin'de 30 yıldır uygulanan tek çocuk politikası cinsiyetler arası dengeyi de zorlamaya başlamıştı.

2002’de her 100 kadına karşılık 102 erkek vardı. Bu oran 2012'de 100’e 105’e çıktı. Son nüfus sayımına göre Çin nüfusunun yüzde 51,2’si erkek, yüzde 48,8’i kadın. Hesaplamalar, 2020’de evlenme çağındaki Çinli erkeklerin, kadınlardan 30 ya da 40 milyon fazla olacağını gösteriyor.

Cinsiyetler arası dengesizliğin bir nedeni ise kürtaj. Erkek çocuğunun yetişme, istihdam ve statü açısından daha avantajlı olduğunu düşünen çiftler, cinsiyet tespitinde bebeğin kız görünmesi halinde yaygın biçimde kürtajı tercih ediyordu.

Bu nedenle cinsiyet tespitine yasak getirilmiş, kürtaj ise yasal olmuştu.

- Çok çocuk, çok zahmet, çok maliyet

Çin’in değişen sosyal yapısı ve yaşam tarzı, çiftleri birden fazla çocuk edinmekten alıkoymada en az cezalar kadar etkili. Zira Çin'de kadının çalışma hayatına katılımı artıyor. Gelişmekte olan ülkelerde görüldüğü üzere, hem çocuk bakmak hem de çalışmak Çinli kadınları çocuk edinmeye hiç de teşvik etmiyor. 

Üstelik tek çocukta karar kılan Çinliler çocuğun geleceğini de düşünmek zorunda. Çocuk sahibi olunacaksa da bütçeyi ve zamanı tek çocuğa ayırmak Çinli çiftlere daha mantıklı geliyor.

Konfüçyüs öğretisinin etkisindeki halk, çocuklarının en iyi eğitimi almasını istiyor. Aileler kazandıklarının önemli bir bölümünü bu işe ayırıyor. Çocuğunu iyi bir okulda okutup, artan zamanda özel yetenek kurslarına göndermek tüm çiftlerin ideali. Çünkü çocuklarının yüzmilyonlarca rakibi arasından sıyrılması vasıflarına bağlı.

Diğer yandan gençler, Çin’de hızla artan konut fiyatlarına rağmen, evlendiklerinde küçük de olsa kendi evlerinde oturmak istiyor. Lakin asgari ücretin 1400 yüen olduğu Pekin’de merkeze yakın sayılabilecek 90 metrekarelik orta halli bir ev 800 bin yüen civarında. Bu anlamda, Çinliler için çok çocuk, "çok zahmet ve çok maliyet" anlamına geliyor.

Tüm bunların neticesinde de Çin, gelişmiş ülkelerdeki ortalama 1,7 çocuk olan doğurganlık oranının da altına düşerek 1,4 ile dünyada ilk sıraya yerleşmiş durumda.

- İzin çıksa da çocuğun birden fazlası istenmiyor

Çin'de 30 yıldır uygulanan tek çocuk politikasının toplum tarafından içselleştirildiği aslında 1990’larda çocuk sahibi ortalamasının 1,5 olmasıyla kendini göstermişti.

Çin yönetimi, 1980'lerin başından itibaren iki çocuk izni verilen topluluklardaki gelişmeleri pilot uygulamayla tespit etti.

O dönemde yoksul bölgelerden Gansu eyaletinin Ciuçüen, Hubey'in Insı, Şanşi'nin Yisıng ve Hıbey'in Çıngdı kentlerinde 8 milyon kişiyi kapsayan uygulamada, köylü halka iki çocuk yapma izni verildi. Ancak doğum ortalamasının yine iki çocuğun altında seyrettiği görüldü.

- 2030’da 360 milyon yaşlı Çinli

Çin’de yüksek ölüm ve doğum oranları tarihe karışıyor. Artık uzmanlara göre, yaşam beklentileri uzamış, doğurganlık oranları azalmış bir Çin toplumu var.

2030'da 360 milyon yaşlıyla neredeyse her üç kişiden biri istihdam piyasasının dışında kalacak.

Batı’nın sanayileşmiş toplumlarında yaşam beklentilerinin 40 yaştan 70’e çıkması 100 yıl sürmüştü. Çin ise aynı noktaya 50 yılda geldi. Batı’da 75 yılda düşen doğurganlık oranları Çin’de 25 yılda aynı seviyeyi buldu. Buna karşın Çinliler henüz, Japonların yarısı, Güney Korelilerin üçte biri oranında kişi başına düşen milli gelire sahip.

Oysa "karın tokluğuna" çalışan genç nüfus, son 30 yılda Çin’in tüm dünyada hayranlıkla izlenen ekonomik yükselişinin lokomotifi oldu. 30-50 yaş arasındaki Çinliler, en fazla tasarruf yapan sınıf olarak bir taraftan da yatırımların en önemli sermayesini sağladı, ucuz iş gücü maliyetleriyle imalat sanayisinin belkemiği oldu. Katma değeri düşük ürünlere dayalı ihracatı bu sınıf yaptı. Şimdi hızla azalan genç nüfus, bir taraftan da yaşam standartlarını yükseltmenin peşinde.

Genç nüfusun azalması, daha çok tüketen sınıfın da daralması sorununu beraberinde getiriyor.

15-59 yaş bandındaki Çinli sayısında 2012’de 3,5 milyon kişilik azalma yaşanmıştı.

- Çalışanlar üzerindeki emekli yükü hızla artıyor

Dünyanın en kalabalık ülkesi Çin, halen dünyada 60 yaş ve üzeri nüfusu 100 milyonu aşan tek ülke olma özelliği taşıyor.

Çalışan Çinlilerin azalması, giderek daha az sayıda gencin, daha fazla yaşlının ya da emeklinin ekonomik yükünü sırtlaması anlamına geliyor. Bu da Çin hükümetinin yatırımlara ayırdığı kaynaklardan, emeklilik tazminatı ve sağlık sigortasına hazineden giderek daha fazla para ayrılması sorunlarını beraberinde getiriyor.

Böylece Çin hızla hazine harcamalarının yarısını sosyal güvenlik masraflarına tahsis eden Japonya’nın yolunda ilerleyecek. Yeni kaynak arayışındaki hükümetler, çalışanlar üzerindeki vergi yükü artırmak zorunda kalacak.

- Anne babaya kanun zoruyla şefkat

Sanayileşmiş ve kapitalist toplumların özelliklerinin vaktinden erken görüldüğü Çin’de, özellikle kentlerde evlenme yaşı yükselirken, evlenen ve eğitim kariyeri derdine düşen çocukların ebeveynlerle ilişkileri de zayıflıyor.

Ebeveynler çocuklarından maddi ve manevi destek alma beklentilerini sınırlıyor. Bu nedenle iyi bir emekli maaşı yaşamsal önemde.

Daha önemlisi, Avrupa’da olduğu gibi yaşlıların “sosyal dışlanması” şimdiden Çinliler için de büyük bir sorun.

Öyle ki 2013'te "yaşlıların daha sık ziyaret edilmesini" amaçlayan bir yasa kabul edildi. Yasayla yetişkin çocuklar yaşlı ebeveynlerinin ruhsal ihtiyaçlarını gidermekle yükümlü hale geliyor. Anne babalarının "duygularını görmezden gelen ya da onlara soğuk davrananlar" yargılanacak. Yine yasaya göre, evlatlar yaşlıları sık sık ziyaret etmek ya da arayıp halini sormakla yükümlü.

Yasa işverenlere de sorumluluk getiriyor. Artık işverenler çalışanlarına ailelerindeki yaşlıları ziyaret etmeleri için izin vermek zorunda.