Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un ‘‘Küresel Sürdürülebilirlik’’ raporunu hazırlanması için davet ettiği 22 kişilik ekibin içinde yer alması sebebiyle New York’a gelen Ali Babacan, Türkiye’nin ekonomik büyüme ve istihdam alanları yaratma konularında oldukça başarılı olduğunu söyledi.

Ekonomik göstergelerde Türkiye adına her şeyin yolunda görüldüğünü, sadece problem olarak cari açığın olduğuna işaret eden Babacan, “Cari açık, milli gelire oran ile yükselme trendinde idi ama artık bu konuda en kötü günler geride kaldı. Artık cari açık düşüş trendine girmiş durumda.” diye konuştu.

Cari açık konusunda beklentilerinin kademe kademe azalacağı yönünde olduğunu ifade eden Babacan, önümüzdeki yıl sonunda bu oranın yüzde 8’e gerileyeceğini söyledi. Cari açığı önleme adına bir takım tedbirler aldıklarına dikkat çeken Bakan Babacan, “Ekonomik büyüme gelecek yıl bu seneye oranla daha düşük olacak. Dolayısıyla dış ticaret açığı da ekonomik aktivitenin yavaşlaması nedeniyle bundan olumlu bir şekilde etkilenecek.” dedi.

Bakan Babacan, cari açığı aşağıya çekmek için yapısal olarak alınan tedbirleri şöyle özetledi; Merkez Bankası’nın (MB) para politikası, bankacılık sistemi konusunda yine MB’nin aldığı ve alacağı tedbirler, işgücü ile ilgili yapısal reformlar, ihracat pazarının çeşitlendirilmesi, yatırım ortamının iyileştirilmesi, tasarruf oranlarının arttırılması ile ilgili atılan adımlar.

Türkiye’ye gelen yabancı sermayenin son 6 ayda daha uzun vadeli olduğuna da dikkat çeken Babacan, bunun da cari açık konusunda olumlu bir gelişme olarak değerlendirdi. “Dolayısıyla cari açık konusunda en kötü dönem geride kaldı ve artık tedrici iyileşmeler de göreceğiz. Zaten böyle olmasa Türkiye’nin risk birimi 15 tane Avrupa Birliği ülkesinden daha düşük olmazdı herhalde.” diyen Babacan, cari açığın olmasına rağmen uluslararası camiada Türkiye’ye karşı bir güven ortamının olduğunu dile getirdi.

GELECEK YIL EKONOMİDEKİ BÜYÜME BEKLENTİSİ YÜZDE 4

IMF’nin Türkiye’nin önümüzdeki yıl büyüme hızını yüzde 2 olarak öngörmesini eleştiren Babacan, bu konuda farklı kurumların farklı analizler yaptığını hatırlatarak bunun doğruluk payının tartışılır olduğunu ifade etti. Tüm dünyanın Avrupa Birliği’nde yaşanılan kriz ile ilgili önümüzdeki yıl beklentilerinin kötü olduğunu ifade eden Başbakan Yardımcısı, bunun temelinde de belirsizliğin neden olduğunu kaydetti. Babacan, “Bugünler siyasi analizlerle ekonomik analizlerin iç içe geçtiği bir dönem. Siyasette belirsizlikler çok olduğu için ekonomi analizleri de birbirlerinden çok farklı çıkabiliyor.” dedi.

Türkiye’nin önümüzdeki yıl büyüme beklentisinin yüzde 4 olarak açıkladıklarını hatırlatan Babacan, “Ama bu yüzde 4 oranı Avrupa’daki gelişmelere bağlı olarak aşağı ya da yukarı da çıkabilir.” dedi.

Türkiye ile ilgili IMF’nin, Dünya Bankası’nın, OECD ve Avrupa Birliği komisyonunun farklı farklı analizler yaptığına dikkat çeken Babacan şöyle devam etti: “Dördüne de bakın dördü de dünya ile ilgili, Avrupa ile ilgili, Türkiye ile ilgili farklı tahminler yapıyorlar. Bizde bu tahlil çalışmasını yapan üç kuruluş var. Bunlar Merkez Bankası, Hazine ve Kalkınma Bakanlığı... Bizim bu orta vadeli program çalışmalarımızda bu üç tane kurumumuzdan aldığımız verileri harmanlayarak varılan ortak noktadaki verilerimizi hedef olarak açıklıyoruz.”

“AB BAŞARISIZLIĞI DÜNYAYA KÖTÜ SONUÇLAR GETİRİR”

Türkiye için yapılan her türlü analizlere karşı bir takım tedbirler aldıklarını kaydeden Babacan, beklenmedik bir duruma karşı hazırlıksız yakalanmayacaklarını savundu.
AB’de yaşanılan kriz ile beklentilerinin neler olduğu sorusuna Babacan, arzularının biran önce euro bölgesinde işlerin yoluna girmesi olduğunu söyledi. “Avrupa Birliği’nin başarısızlığı dünyanın bazı bölgelerinde demokrasinin başarısızlığı, rekabete dayalı açık ekonomik sistemin başarısızlığı anlamına da gelecektir ki bu kötü sonuçlar getirir.” şeklinde konuştu.

Türk hükümetinin sorumlu hareket ederek tedbiri elden bırakmadan hareket ettiğine işaret eden Baabcan, gerek Amerika’nın gerek ise AB’nin ekonomik olarak rahat oldukları dönemlerde gerekli tedbiri almamakla eleştirdi. Babacan, küresel krizin başlangıcı olan ABD’deki mortgage sorununa Amerikalıların zamanında müdahale etmemesi ve AB ülkelerinin ekonomik canlanmayı kamusal borçlanma ile sağlamaya çalışmalarının neticesinde bugünlere gelindiğini ifade etti. Devletin harcamalarını arttırarak ekonomik canlanma sağlamaya çalışmasını yanlış bir uygulama olarak değerlendiren Babacan, “2009 yılında Avrupa’da birçok ülke tedbir amaçlı kamu harcamalarını arttırırken biz tam tersini yaptık. O dönemde biz sürü psikolojisinden çok farklı şeyler yaptık ve çok şükür güzel sonuçlar aldık.” dedi.

SURİYE’YE KARŞI YAPTIRIMLARIN HEDEFİNDE REJİM VAR

Suriye’ye karşı uygulanan ekonomik yaptırımının Türkiye’ye maliyetinin ne olacağı yönündeki soruya Bakan Babacan, bu ülkenin Türkiye’nin ihracatında önemli bir orana sahip olmadığı için kendilerine ciddi sıkıntı vermeyeceğini savundu. Suriye’ye karşı yaptırımların hazırlanmasında özellikle halkın zarar görmemelerini göz önüne aldıklarını belirten Babacan şöyle konuştu; “Arap Birliği Suriye’ye karşı hazırladığı yaptırım listesinde uçuşların yasaklanması vardı. Biz dedik ki, ‘biz bunu yanlış görüyoruz ve bunu yapmayacağız’ dedik. Ve biz ‘Suriye’yi açık hava hapishanesine çevirmeyiz’ diye karşı çıktık. İki konuda yaptırım olmaz; birincisi su diğeri ise halkın günlük yaşamını etkileyecek konularda yaptırım olamaz.”

Türkiye’nin Suriye’ye karşı uyguladığı yaptırımın hedefinin rejimin mali kaynakları olduğunun altını çizen Bakan, Türkiye’nin yaptırım listesinde Suriye halkının yaşamını etkileyecek hiçbir maddenin olmadığına dikkat çekti.




Cihan