Dresden kelimesi size bir şey ifade ediyor mu ? Dresden doğu Almanya’da  yaklaşık 600 bin nüfusa sahip bir kent… Son günlerde Almanya’nın siyasi gündeminde... Adından çokça söz ettiriyor… Çünkü bu kentte yaklaşık iki ay önce ortaya çıkan “Pegida” adıyla yani “Batı'nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” adlı oluşum giderek güç kazanıyor. “Pegida” kelimesi oluşumun Almanca “Patriotische Europäer gegen die Islamisierung des Abendlandes” adından türetilmiş.  Kentte her pazartesi gösteri yapan bu oluşumun gösterilerine  katılım önceleri birkaç yüz iken geçen Pazartesi akşamı 15 bini aştı… Bu oluşum bir bölüm politikacıya göre "Aşırı sağcıların izinde bir yapılanma" ama bazılarına göre ise "Muhatap alınması gereken bir oluşum"…

 

* * *

Dresden deyince aklıma ilk olarak Dede Korkut hikayeleri geliyor… Bu bildiğimiz Dede Korkut Hikayeleri’nin ilk nüshası Dresden Kraliyet Kütüphanesi’ndedir… Dresden nüshası, bir giriş ile 12 hikâyeyi kapsıyor. Hikayelerin ikinci nüshası ise Vatikan Kütüphanesi’ndedir. Ama, akademik çalışmalarda, Dresden nüshası esas alınıyor…

* * *

Dresden’de 1841’de mimar Gottfried Semper tarafından inşa edilen opera binası Semper Oper, dünyanın en ünlü operalarındandır. UNESCO tarafından Dünya Miras Listesi’ne dahil edilen Dresden, Barok ve Rönesans dönemlerinin izlerini taşıyan tarihi yapılarının zenginliğiyle 18. yüzyılın başında Avrupa’nın en önemli merkezlerinden biriydi. İkinci Dünya Savaşı’nda bombalanıp yerle bir edilen Dresden adeta küllerinden yeniden doğmuş… Dresden bugün, “Elbe vadisinin Floransa’sı” olarak nitelenir…

* * *

Önceleri ciddiye alınmayan, 200-300 kişinin katıldığı Dresden’deki Pegida oluşumu, hızla büyüyor ve yayılıyor. Kurucusu, organizatörü eski bir sabıkalı… İlticacılara, göçmenlere ve Müslümanlara karşı insanları körüklüyor. Dresden’de veya Dresden kentinin bulunduğu Saksonya Eyaleti’nde İslamlaşma tehlikesi var mı?

* * *

Saksonya ve Dresden’de yabancı oranı yüzde 2.2. Bunların büyük çoğunluğu da Müslüman değil. Öyleyse kim bu kendilerini yurtsever olarak niteleyen göstericiler ?

* * *

Yurtseverlik (Vatanseverlik) sözlük anlamıyla yurdunu, milletini büyük bir tutku ile sevmek, bu uğurda her türlü özveriye katlanmaktır. Ancak bu yurt (vatan) aşkı, kahramanlık ruhuyla birleşirse bambaşka bir hal alabilir. Özellikle politika, toplumsal özgürlük, haklar, gibi konular üzerine düşünceler geliştiren Fransız filozof Jean Jacques Rousseau, bu tehlikeye dikkat çekerek bir yazısında “Gereğinden fazla kahraman varken, asla yeteri kadar yurttaş olmamıştır” der. Toplumbilimci Prof. Emre Kongar da “Aydınlanma” başlıklı yazısında yurtseverliği şöyle tarif ediyor: “Vatan ve millet sevgisini, kan ve ırk ilişkisine bağlamadan, başka ırkları, milletleri aşağılamadan ve kendisininkini yüceltmeden, üzerinde yaşanan toprakları sevmenin, korumanın ve yüceltmenin adıdır.” Bu tarife katılmamak mümkün mü ?

* * *

Yürüyüşe katılanlar arasında azınlıkta da olsa neonaziler ve holiganlar var. Çoğunluğun aşırı sağla ilgisi yok ama endişeli kişiler olarak niteleniyor. Göstericilere AB ve Euro karşıtı Alman sağ popülist AfD partisi sahip çıkıyor. Ayrıca bu oluşum diğer kentlerde kendine taban bulmak için yoğun çaba gösteriyor. Dresden'i örnek alan diğer kentlerde de "Pazartesi Yürüyüşleri" adıyla gösteriler düzenleniyor. Pegida'ya atfen örneğin Düsseldorf'ta Dügida, Bonn'da Bogida, Frankfurt’ta Fragida kuruldu.

* * *

Fransa’da Aix-en-Provence Politik Araştırmalar ve Kamu Yönetimi Araştırmalar Enstitüsü Başkanı Prof. Raphael Liogier, din ve kültür üzerine tanınmış bir sosyolog… 2012’de Fransa’da yayınlanan “İslamlaşma Efsanesi - Kolektif bir anksiyete üzerine deneme “ ( Le Mythe de L'Islamisation-essai sur une obsession colective ) adlı kitabı bu yıl Türkçe’ye çevrildi. (Epos Yayınları, ISBN : 9786054822027)

 

* * *

 

Prof. Liogier şöyle diyor: “2000’li yıllardan itibaren tartışmalara İslamlaşma kelimesi de girdi. Aşırı derecede artan Müslüman nüfusun Avrupa kültürünü yok edeceğini ileri süren hayali komplo artık giderek alışılan İslamafobiyi de geçiyor. Bu paranoid algı sadece bir avuç aşırıyla sınırlı kalsa pek bir rolü olmayabilir ama bugün geniş bir topluma yayılıyor, siyasetçilerin konuşmalarında, tanınmış yazarların analizlerinde de yer alıyor.”

 

* * *

Pegida oluşumuna karşı tepkiler de farklı… Bir bölüm göstericilerin büyük çoğunluğunun halkın endişelerini dile getirdiğini, taleplerinin dikkate alınmasını öne sürüyor.  Almanya Başbakanı Angela Merkel, gösterilere katılanları Pegida’ya alet olmamaları uyarısında bulunuyor ve  “Almanya’da gösteri özgürlüğü var ama başka ülkelerden gelen insanlara karşı tahrik ve iftiralara yer yok" diyor. Adalet Bakanı  Heiko Maas gösterilerin Almanya için bir utanç olduğunu dile getiriyor ve Pegida eylemlerine karşı tüm toplumu karşı gösterilerde bulunmaya çağırıyor. İçişleri Bakanı Thomas de Maiziere ise “Vatandaşların endişelerini dikkate alıyoruz, fakat aşırı sağcıların bu endişeleri istismar etmesine izin vermeyiz” diyor.

* * *

Özetlersek, Almanya’nın bu oluşuma karşı henüz tam bir strateji oluşturamamış durumda olduğu anlaşılıyor… Sayıları her pazartesi artıyor ve tüm ülkeye yayılıyor. Kuantum fiziğinde “kritik kütle” diye bir kavram var… Bu kütleye ulaşınca zincirleme reaksiyonlar başlar. Örneğin fizik kuralarına göre, Hiroşima’ya atılan atom bombası için gereken kritik Uranyum kütlesi 47 kilogram… Sosyolojide de zincirleme politik reaksiyonların başlaması için kritik kitle nedir acaba ? Yani karşıt etkili reaksiyonların başlaması için Pegida oluşumu daha kaç kişiye ulaşmalı ? Tabiiki bunun cevabı kolay değil… Alman Süddeutsche Zeitung gazetesi politika masası redaktörlerinden Jan Bielicki, böyle oluşumlarda insan sayısına ilaveten bu insanların hangi sosyal tabakalardan geldiğinin önemli olduğunu söylüyor.

* * *

Bielicki, geçtiğimiz günlerde yazdığı makalede “Özellikle batıdaki kentlerde insanları sokağa dökmek kolay değil… Ama internette sosyal ağlarda öfkenin arttığı gözleniyor. Bu bazen AB’ye, bazen Müslümanlara, bazen mültecilere, bazen de hükümete karşı olabiliyor. Dresden’de gördükki bugüne kadar sanal dünyada, tartışma gruplarındaki korku, öfke ve önyargıdan oluşan bir karışım sokağa taştı” diye yazıyordu.

* * *

Bielicki, makalesinde devamla şöyle diyor “Dresden, bize İslam ve yabancı düşmanlığının sadece aşırı uçtan gelmediğini de gösteriyor. İlticacılara veya Müslümanlara karşı önyargı toplumun orta tabakasında da var… Bu durum sadece Almanya’ya da özgü değil. Bu önyargı, öfke ve kin politik olarak kullanılabiliyor veya daha da kızıştırılabiliyor.  Buna karşı toplumun ve politikacıların ortaklaşa mücadele etmesi gerekiyor. Ama bu mücadeleye de önyargı ve kinden oluşan kitle kritik sayıya ulaşmadan başlanmalıdır”

* * *

Bilirsiniz, eskilerin kullandığı bir söz var… “Maksud (maksat) bir amma rivayet (söylenti) muhtelif.” Pegida oluşumu karşısında Almanya’nın durumu biraz bu söze benziyor. Çoğunluk bu oluşumun endişe ve kaygı verici olduğunu kabul ediyor, bu konuda hemfikir ama buna karşı nasıl bir tavır alınması konusunda düşünceler farklı. Bir bölüm sert şekilde tamamen karşı çıkıyor, bir bölüm “muhatap alıp dertlerini dinleyelim” diyor, geri kalan bölüm ise “dikkate almayalım ama bir taraftan da göz ucuyla takip edelim” düşüncesinde… Ama her şeyden önce bu oluşumun kritik kitleye ulaşmadan toplum ve politikacılar harekete geçmeli… Aksi takdirde başarısızlığın nedenlerinden ikisinin kararsızlık ve geç kalmak olduğu unutmayalım…