…ve Dracula yaratıldığı mekana geri döner.

Bram Stoker’ın Dracula’sını okumayan veya bilmeyen yoktur. Kitap 1897’de İrlandalı yazar tarafından yazılmış ve 1922’de ilk kez beyaz perdeye uyarlanmış Gotik korku roman türünde bir külttür bana göre.

Bir korku klasiği olan Dracula hem atmosferik hem de akıcı metin özelliğiyle bir vampir romanıdır. Anlatı, kronolojik olarak düzenlenmiş bir dizi günlük olayları ve yedi karakterlik bir arka planı içerir aslında. Romanın tamamı mektuplar, günlükler ve gazete kupürleri şeklinde sunuluyor okuyucuya. Hikayenin kendisi o kadar olağanüstüdür ki Stoker, kutsal ölümsüzlüğün dehşetini, duygusallık ve güzellikle iç içe sunar. Stoker, okuru korkutmakla büyülemek arasında adeta mekik dokur.

Viktorya dönemi korku türünü oldukça ilginç bulurum çünkü zamanın sosyal normlarına, sıkıştırılmış ve bastırılmış sosyal iklimine, kilisenin “yeni ahlaki standartlarına” ve ortaya çıkan ama saklanan yeni sorulara/sorunlara açık bir tepkidir. (Dracula 1897 ilk baskısının ön kapağı sarı renkteydi. Sarı, Viktorya dönemine ait fin de siècle'ın daha maceracı ve transgresif unsurlarıyla eşanlamlıydı -yani morarma ve çürümenin rengi idi.)

Bram Stoker'ın Dracula’sı yalnızca dönemin kurgusu değil, Victoria döneminin Bram Stoker için nasıl bir şey olduğunu ayrıntılı bir şekilde gösteren ve dönemin popüler düşünce, inanç ve yaşam kalitesini içeren bir zaman kapsülü adeta. Sanki yazarın kafasında kurguladığı dünyanın gerçek dünyaya bir tepkimesi.

Bununla birlikte Dracula, çoğu kaynağa göre Stoker'ın bastırılan eşcinsel kimliğinin bir yansıması olarak resmen tasvir edilmiş gibi görünse de bazı noktalarda karakter güçlü, erkek heteroseksüel olarak da temsil edilir. Yani tipik Viktorya dönemi erkeği için beklentileri süsleyerek abartıyor. Kendisini “mükemmel” olarak nitelendiren bir toplumun kusurlarını ve eksiklerini gören ve bunları adeta ortaya saçan Stoker, korkunun dozunu arttırdıkça eşcinselliğin, cinselliğin ve kadının özündeki dönemsel gerilimi dehşete ve kana uyarlayarak tasvir etmiş.

Bram Stoker Londra'daki Lyceum Theatre'ın müdürlüğünü yaptığı sıralarda başladı roman yazmaya. Yazar aynı zamanda Londra kütüphanesinin de üyesiydi ve Dracula’nın araştırmalarını bu kütüphanede yapıyordu. Yıl 2019 ve Londra Kütüphanesi Şubat-3 Mart tarihleri arasında Dracula’nın tiyatro gösterisine odalarının birinde ev sahipliği yapıyor. Londra Kütüphanesi kitapseverlere göre her zaman büyüleyici bir yer olmuştur. Bram Stoker’ın da ilham aldığı bu yeri görmenizi sevgiyle tavsiye ederim.