İçişleri Bakanı son yıllarda sokağa çıkan toplumsal muhalefeti gördüğü yerde 'parazit' gibi boğmaya kalkan biber gazıyla ilgili 'mutlak doğrumuzu' açıkladı!

Bilimi yaya bırakan ve biber gazını neredeyse yeşil bir ağacın yapraklarıyla özdeşleştiren açıklamada Bakan biber gazının tamamen 'doğal, bitkisel ve insan sağlığı üzerinde kalıcı hiçbir etkisinin olmadığını' söylüyordu.

Ve Bakan CS gazı üreticisi firmanın 'uygun eğitim almış personel tarafından kullanıldığında insan sağlığına zararlı olmadığını' kalite güvenlik belgesiyle kullanıldığını ve 'gaz mühimmatlarından kaynaklanan ölüm vakası yaşanmadığını' ekliyordu.
Uluslararası Af Örgütü'nün geçen yılbaşında dünyadaki kimyasal silah satıcılarına 'hak ihlallerinden' dolayı biber gazı satmayın çağrısını bir kenara bıraksak da...

1997 Tarihli Kimyasal Silah Anlaşması'yla  yasaklanan biber gazının kimyasal silah olduğunu ve ayrıca bitkiseli olsa bile bitkisel kökenli yüzlerce etken maddenin 'ölümcül' etkisi de sınanmış bilimsel doğruydu.
Ama evrensel bilim literatürünün üzerinde her zaman olduğu gibi devletimizin tartışılmaz total 'doğruları' yerleştirilmeli ve hayatı da ölümü de devletin mutlak buyruklarıyla kavramalıydık...

Kalem ve kağıdın terörist olduğu, kitapla havan topunun eşleştiği, Uludere'de bombalanan yurttaşlarımızın PKK figüranı kabul edildiği, Alevilerin münferitçe kuşatıldığı,'halkın' Ayazağa'da çalışan Kürt işçileri tekbir ve İstiklal Marşı'yla kovduğu, 'Birkaç Mehmet' öldü diye Meclis'in toplanmaya gerek görmediği, 196 yeni cezaevi yapılacağı müjdesini aldığımız ülkemizde biber gazı da saflığını kaybetmemiş bir çiçek kadar doğal kabul edilmeliydi.
Son iki yılda biber gazı bulutlarıyla kaplı göz gözü görmediği ülkemizde sosyal yardım kuyruğundaki atışmadan engelli basketbol karşılaşmasına kadar yoğun ve aşırı biber gazı kullanımı iç mekan-dış mekan ayrımı yapılmaksızın insanların üzerine boca edilirken elbette 'demokrasi alanını' gaz parantezine alındığının farkındaydık. Stokları ilk ayda biten gaz mühimmatı için 'örtülü ödenekten' 2.3 milyon lira aktarılarak 170 bin ek gaz bombası alındığını, Hacettepe Üniversitesi eski rektörünün bile 'doğal ve bitkisel' biber gazı ihalesi açtığını takip ediyorduk.
Ve pek tabii ki biber gazının nasıl 'ölüm kustuğunun' çetelesini de tutuyorduk.

Geçen mayıs Metin Lokumcu'nun Hopa'da biber gazıyla hayatını kaybetmesi üzerine hazırlanan Adli Tıp raporunun bütün bilimsel müphemiyetiyle ortada dururken bu mayıs ayında 'Astım hastasıyım, gaz sıkmayın' diyen Çayan Birben'in gaza maruz kaldıktan birkaç dakika sonra ölmeden önceki görüntüleri...

İçişleri Bakanı'nın 'göz yaşartıcı gaz CS tamamen doğal bitki olup insan sağlığı üzerinde kalıcı etkisi yoktur' denilen raporu hazırlayan İstanbul Üniversitesi Farmakoloji Bölümü'nün dikkatini çekmiş miydi acaba?

Uzmanlar ısrarla bir kişinin bu gazdan zehirlenmesi ve ömür boyu kalıcı tahribatını taşıması için sadece bir defa maruz kalmasının yettiğini açıklarken...
Ve TTB (Türk Tabipler Birliği) ve TİHV (Türkiye İnsan Hakları Vakfı) defaatla 'biber gazı silahtır ve insan öldürür' uyarılarını sürdürürken, yoğun ve aşırı biber gazına maruz kalıp hayatını kaybeden 9 kişiyi de böylece doğal nedenlerle öldü diye mi kabullenecektik!
Devletin bu kadar 'doğallaştırdığı' sual edilemez hayattan ve  ölümden hiç mi kuşku duymayacaktık!

(Akşam gazetesinden alınmıştır)