PKK’nın 7 Haziran sonrası başlattığı “devrimci halk savaşı” stratejisi hangi aşamada? Kandil, çıkarmaya çalıştığı iç savaş denemesinden sonuç alabildi mi? Örgüt, terörle devleti dize getirebildi mi? Çözüm sürecinde ve HDP üzerinden sürdürülen siyasi mücadelede bugüne kadar elde edilemeyen ne elde edildi? Silaha sarılarak PKK ve HDP’nin kazanımlarının üzerine kazanım mı eklendi?  

Bu sorulara Kandil’de, HDP’de olumlu yanıt verecek biri çıkar mı? Bu soruları PKK’ya sempati duyan Kürtlere de sorsak olumlu bir cevap alma ihtimali yok. 7 Haziran’dan sonra Güneydoğu’da hayat cehenneme döndü. Kürtler, korkunç bir şiddet ortamının içinde yaşamaya mahkûm edildi. Kürtler adına yola çıkanların yine Kürtlere zarar vermesinin bir açıklaması var mı?  
PKK, 7 Haziran sonrası silaha neden sarıldığını hâlâ açıklayabilmiş değil. KCK’dan “Askeri barajlar” ve “Yol yapılması” gibi gerekçeler duyduk. “Özyönetim” için bu kanlı savaşa kalkıştıklarını da söyleyenler var. Öcalan’ın “serbest bırakılması için” diyen de. Ama ne PKK’dan, ne HDP’den bu kadar korkunç kan dökülmesini açıklayacak tek  gerçekçi bir neden duymuş değiliz.  
Kürtler tam da bu nedenle olsa gerek PKK’nın başlattığı isyana katılmadı. Çözüm süreci sayesinde yıllar sonra biraz nefes alan Kürtler, örgütün, Türkiye’ye karşı savaş açmasını haklı bulmadı. Şehirleri saran PKK’nın gençlik çeteleri halkı silahlanmaya zorlamasına karşın Kürtler, PKK’nın başlattığı kanlı sürece tencere tava desteği bile sunmadı. Kürtler, şehirlerde dağıtılan silahları almadı. Başıboş gençlerin eline tutuşturulan silahlar ise yine bu gençleri vurdu. 
* * *
Tarih bir kez daha gösterdi ki; hangi gerekçeyle olursa olsun halka rağmen ve halk adına bir savaş başlatamazsınız. Gerekçeleriniz halktan kopuksa, halk desteklemiyorsa giriştiğiniz savaş bir anda terör hareketine evrilir. PKK’nın Cizre, Silvan, Sur, Yüksekova gibi nispeten kendisini güçlü hissettiği yerlerde çıkarmaya çalıştığı silahlı isyan da başarısızlıkla sonuçlandı.  
Sadece Güneydoğu değil elbette, Türkiye’nin batısı da PKK’nın başlattığı terör dalgasına boyun eğmedi. PKK’ya arka çıkan medyanın yaptığı “90’lara dönüyoruz” propagandası toplumda karşılık bulmadı. Bugün 90’lardan farklı bir Ankara var; hükümet askere de, emniyete de, valilere ve kaymakamlara da hâkim. Siyasi irade, terör saldırılarına karşı devleti organize etmeyi başardı.  
* * *
Güvenlik tedbirlerinin yanı sıra milyonlarca insanın teröre karşı sokağa dökülmesi de PKK’ya soğuk duş etkisi yaptı. İspanya’da olduğu gibi teröre karşı yürüyen milyonlar var artık bu ülkede. İstanbul’da dün 1 milyondan fazla insan yan yana gelerek PKK’ya karşı net bir duruş sergiledi. İstanbul’daki dev buluşma gösterdi ki, Türk’ün Kürt’e, Kürt’ün Türk’e düşman olması, kardeş kavgasına tutuşması mümkün değil. Bu toprakların harcında kardeş kavgası yok; Türk Kürt ilişkileri bin yıllık bir arada yaşama hukukuna dayanıyor. Kürtler “sözde vatandaş” değil; o günler 1990’larda kaldı. Etnik kimlik siyaseti yapmak bile serbest bu ülkede; ama silah ve terör değil elbet.  
PKK’nın “devrimci halk savaşı” söylemiyle başlatmaya çalıştığı toplumsal çatışma yine halkın sağduyusu sayesinde bozuldu. Örgütün Türkiye’yi iç savaşa sürükleme projesi Kürt halkından destek bulmayarak çöktü. Bu arada PKK’nın maskesi de düştü; Kürtler adına hak mücadelesi veren “silahlı örgüt” olmadığı açığa çıktı. HDP’nin de iç savaş çıkarmak isteyen PKK’nın arkasına takılan siyasi bir parti olduğu anlaşıldı. Millet, 1 Kasım’da muhakkak bunun hesabını soracaktır.

(Akşam'dan)