Günümüzde solun geçmişi farklı açılardan masaya yatırılıyor, Denizler üzerine de yeni görüşler ortaya atılıyor.

Deniz Gezmiş’in yayımlanmamış bazı fotoğrafları ortaya çıktı. Önce, bunların ‘idam gecesi’ fotoğrafları olduğu sanıldı, bu yönde haberler yapıldı. Ancak işin gerçeği farklı. Yayımlanan iki fotoğrafta askerlerin dışında başka insanlar da görünüyor, Deniz’in elinde ise bazı yazılı kâğıtlar dikkat çekiyor.
Davanın sanıklarından Mete Ertekin’i aradım. Gerçekten de Mete o fotoğraf çekildiğinde oradaymış.
Denizler, Mamak Askeri Cezaevi’nde kalıyorlardı. Duruşmalar, Yıldırım Beyazıt bölgesindeki askeri mahkemede görülüyordu.
(Benim de içinde yer aldığım) Dev-Genç ve TİP davası sanıkları, aynı salonlarda yargılanıyordu. Yalnızca, TİİKP davası sanıklarına, kalabalık oldukları için Mamak’ta, tugayın içinde özel bir salon hazırlanmıştı.
Denizler 16 Temmuz 1971’de yargılanmaya başladılar. Bizleri askeri otobüslerle duruşmaya götürürlerken onları ambulans benzeri kapalı araçlarla götürürlerdi. TİP davasının tek tutuklu sanığı olduğum dönemlerde, ben de Denizlerle birlikte, birkaç kez, bu kapalı ambulans biçimindeki araçlarla duruşmalara gitmiştim. 

‘Bildirileri arabadan attık’
Mete Ertekin, yayımlanan bu fotoğrafların, 16 Temmuz 1971 sabahı mahkeme girişindeki arbede sırasında çekildiğini söylüyor: “Bir gece önce, aracın penceresinden halka atmak amacıyla bazı metinler hazırladık. El yazısıyla hazırladığımız bu bildirilerde, mücadelemizi anlatıyor, hedeflerimizi belirtiyor ve neden yargılandığımızı açıklamaya çalışıyorduk.”
Bildirileri aracın penceresinden atmışlardı ve içeride kilitli oldukları için jandarmalar müdahale edememişti. Cezaevi ile mahkeme arası 8-10 kilometrelik mesafede epeyce propaganda bildirisi atmak imkânını bulmuşlardı.
Salona giriş de olaylı olmuştu; “Kahrolsun faşizm”, “Yaşasın tam bağımsız gerçekten demokratik Türkiye” sloganları atarak içeri girmişlerdi.
Görevli askerler, bildirilere engel olamadıkları için öfkeliydiler. Slogan atıldığını görünce, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarını coplamaya başlamışlar, Mete Ertekin ve Metin Yıldırımtürk’ün başı yarılmıştı. Slogan atmayı duruşma salonunda da sürdürmüşlerdi.
Birkaç gündür yayımlanan fotoğraflar, o sabah mahkeme salonunun kapısında çekilen fotoğraflar. Denizlerin idamı ise bu duruşmaların başlamasını takip eden 10 ay içinde gerçekleştirildi.
21 sanık hakkındaki iddianamenin okunması, sorgularının yapılması, savunmalarının alınması, Yargıtay’ın incelemesi, Meclis komisyonlarında görüşülmesi ve TBMM Genel Kurulu’nda ve o zaman ikinci bir meclis görevi yerine getiren Senato’da ele alınıp infazın onaylanması ve ardından dönemin Cumhurbaşkanı emekli general Cevdet Sunay’ın onaylaması dahil olmak üzere bütün süreç 10 ay gibi kısa bir sürede sonuçlandırıldı. (Bu süre, yargının istendiğinde çok hızlı işleyebildiğine işaret eden bir örnek olarak da değerlendirilebilir.) 

Denizler unutulmuyor
Deniz Gezmişlerin idamı unutulmuyor. Adnan Mendereslerin idamı da 1926’da İstiklal Mahkemeleri’nde asılan Maliye Nazırı Cavid Bey’in idamı da unutulmadı. Bunların hepsi ‘siyaseten idam’ kategorisinde. İdamların toplumun vicdanında açmış oldukları yaralar ortada.
Günümüzde solun geçmişi farklı açılardan masaya yatırılıyor, Denizler üzerine de yeni görüşler ortaya atılıyor. Silahın solun içine bir ‘mücadele aracı’ olarak girdiği 1970’li yıllara yönelik eleştiriler dikkat çekiyor.
Denizler, Mahirler, İbrahimler, silahlı bir ayaklanma yoluyla özgürlüğe ulaşılacağına inanmışlardı. Bu bakış açısının bir tür ‘ütopya’ olmaktan öteye gidemediğini şimdi daha iyi kavrıyoruz. O dönemin gençlerinin ‘silahlı kurtuluş’ fikrinin çekim alanına girmelerini tetikleyen ‘ana örnek’leri tespit etmek zor değil... Küba’da dağa çıkan Castro ve arkadaşlarının iktidarı devirmelerini, Vietnam Savaşı’nı göz önünde bulundurabiliriz. Tabii Türkiye’deki her türlü muhalefeti şiddetle bastırmaya yatkın iktidar kültürünü de görmezlikten gelemeyiz.
İdam, devlet şiddetinin en somut haliydi o günlerde... Dönemin gençlerinin bir kısmını kıstırdıkları köşelerde öldürdüler, Denizleri de zoraki kararlarla idam ettiler.
Tarihle yüzleşirken bu fotoğrafları da görmeye devam edeceğiz...