“Haftanın beş günü sabahın dördün de odama geliyor, 

bana zorla kahvaltı yaptırıyor ve o işine bende okula gitmeden önce

 bana 3 saat boyunca ingilizce dersi veriyordu”

Bu dizeler aklımdan hiç çıkmadı, belkide yurt dışında çocuk yetiştirmeye çalışan bir anne olduğum içindir.

ABD başkanı Barack Obama, Irk ve kimlik mirasının öyküsünü anlattığı “Babamdan hayaller”adlı kitabında  üvey babası ve onun memleketi  Endonezya da annesiyle birlikte  yaşadıklarını işte böyle anlatıyor..

Bundan birkaç yıl önceydi sıkça bulunmadığım bol anneli ve çocuklu toplantılardan birinde çocukların babalarının nereli olduğunu bilmesemde anneler kesinlikle Türk tü. Çocuklar bir masada oturmuş yemek yiyip sohbet ederlerken dikkatimi çeken hepsinin ingilizce konuşuyor olmalarıydı.

Biran için içimden “Hey! 8 kişilik şu grupta hiç ingiliz yokken siz neden Türkçe yerine İngilizce konuşuyorsunuz”… demek geçsede, annelerinin kusursuzca ingilizce konuşan çocuklarını gururla izlediklerini görünce sessizliğimi korudum.

Daha sonra yine tesadüf eseri bulunduğum bir yemekte 40 yaşlarında iki yetişkin Kıbrıs Türkünün bizlerle anlaşabilmek için tek dilleri olan ingilizce konuşmak zorunda olmaları tam bir içler acısıydı.

Bu sefer aklımdan geçen, O gun 7-8 yaşlarındaki çocukların Türkçe değilde İngilizce konuşmalarını izlerken gururlanan anneler, ilerde çocuklarının ingilizce bilen Türk arkadaş aramak zorunda olmasından  yine gurur duyacaklar mıydı.. Ya da kendi ülkesine gittiğinde 

turist muamelesi görmelerinden ne kadar memnun olacaklardı.

Radyo programlarımdan birinde telefonun öbür ucundaki ses şöyle demişti; “Çocuklarımın kültürümüzü, geleneklerimizi unutmaması icin Christmas’ı bile kutlatmıyorum, hatta 40 yıldır bu ülkede yaşamama rağmen bir kelime ingilizce konuşmadım.”

Canlı yayında yaşadığım en zor anlardan biriydi. Telefondaki kişi tuhaf birşeylerin gururunu yaşarken hem kendinin hemde çocuklarının hayatını ne hale getirmişti..

Bir yanda yaşadığı ülkenin hiçbirşeyini benimsememiş, toplumda bir şekilde dışlanmaya aday çocuklar yetiştirmeye çalışan bir baba!

Diğer yanda tamamıyla kendi zengin dilinden ve kültüründen kopmuş, tek dil konuşan sıradan bir ingiliz yetiştirmeye çalışan anne !

Türkiye den uzakta olan yaşamı sürekli memleketini özleyen gurbetçi yapısıyla değilde, iki kültür ü de benimseyerek  zenginleştirmek elimizde.. Christmas’ı da kutlamalı, Ramazan bayramını da, Cumhuriyet’i de..

Kendi vatanından uzakta yaşamak, başka bir kültüre  uyum sağlamak kolay bir durum değildir.

Hele hele hergün masaya oturup  çocuklarımıza Türkçe dersi vermek  hiç kolay değildir. Ama elimizden geldiği kadar kültürümüzü, inançlarımızı ve dilimizi öğretmenin yollarını aramak, yurtdışında yaşayan ailelerin kaçınılmaz bir görevi olmalıdır.

İlerde “keşke ailem bana anadilimi öğretseydi de kendi vatanımda turist gibi olmasaydım” cümlesini duymamak için birşeyler yapmanın zamanı çoktan gelmiş demektir..