bu yüzden çok severdim. Mustafa Kemal Atatürk’e, Türk bayrağına, Türk Milletine ve tarihine saygı duyulurdu, saygı duymayanları kimse tanımazdı, çünkü onlar seslerini bile çıkartamazlardı. O zamanlar hiç kimse Türk bayrağını gönderinden, direğinden indirmeye cesaret edemezdi çünkü elinin, kolunun, bacağının, kafasının kırılacağını bilirdi.

O zamanlar ‘’ Ne Mutlu Türküm diyene’’ sözünden hiç kimse rahatsız olamazdı. Çocukluğumu bu yüzden çok severdim. Sanatçılarda, şarkıcılarda, müzisyenlerde, siyasetçilerde, bürokratlarda, iş adamlarında bu kadar kibir, böylesine ego şişkinlikleri yoktu. Çocukluğumu bu yüzden çok severdim. İnternet, cep televizyonu, televizyon, uydu, çanak anten yoktu o zamanlar. Güzel günlerdi o günler. Kibrit kutuları, üflemeyle şişen lastik balon, lastik top en büyük oyuncaklardı. Uçurtma uçurmak bir zevkti. Çamurların içinde kıçına kadar çamura batmak, yağmurda ıslanmak büyük mutluluktu. Gökkuşağının altından geçerdik. Su birikintisinden oluşmuş  minyatür havuzlarda kağıttan kayıklar yüzdürürdük. Ebola virüsü, domuz gribi, köpek nezlesi, maymun kızamığı, deli dana, manyak papağan gibi sağlık ve ilaç mafyalarının uydurduğu virüsler yoktu zamanlar. Zaten o zamanlar virüs lafı da yoktu. Mikrop derdik veya sadece pislik. O zamanlar diyet de yoktu, diyet kola da yoktu. Kola bile yoktu. Sadece sade gazoz vardı. Annem kolaya kara gazoz, diğerlerine beyaz gazoz derdi. Büyüdükçe bir şeyler öğrendim, büyüdükçe öğrendiklerim beni asabileştirdi.

Artık çocuk olmak istiyorum.

Bundan sonra hiçbir şey öğrenmek istemiyorum. Bundan sonra büyümek istemiyorum. Çünkü kibrin, egonun yakışmadığı vücutlar sadece çocuk vücutlarıdır, çünkü kibrin ve egonun iğreti durduğu ruhlar sadece çocuk ruhlarıdır. Birileri dünyayı cehenneme çevirirken ben sadece çocuk kalmak istiyorum. Çünkü yanı başında  cehennem bile olsa çocuklar mutlaka oynayacak bir şeyler, bir yerler bulabilirler kendilerine. Kobani düşermiş veya düşmezmiş, bilmem nereden bilmem nereye koridor açılacakmış, birileri birilerine silah, cephane, para gönderiyormuş, umurumda bile değil. Diyelim ki çok umurumda, diyelim ki kendimi helak ediyorum, diyelim ki bu konuda yüz tane kitap yazdım. Ne işe yarar? Bir faydası var mı? Bana zararından başka ne geçer elime?

Hayır! sadece çocuk olmak ve çocuk kalmak ve çocuk ölmek istiyorum. Dut ağaçlarına çıkmak, erik ağaçlarına tırmanmak, döngel ağaçlarından sarkmak istiyorum. Sokaklarda hırsız polis oynamak istiyorum. Çünkü o zamanlar hırsızlığın ne olduğunu bilmezdik hiç. Hırsızları sadece polislerin yakalamak istedikleri kötü adamlar olarak bilirdik ve polisler biber gazı , tazyikli su, plastik mermi, gaz fişeği  sıkmazlardı hiç. Türk askeri denildi mi oyunlarda , akan sular dururdu.’’ Rap rap rap… ‘’  uygun adım yürümeye başlardık.’’ Türküm, doğruyum, çalışkanım, yasam, küçüklerimi korumak’’ diye bağırdığımız milli andımız yasak değildi ben çocukken. Sadece o andımızı bağırmak için okula gitmek isterdi okula gitmeyen veletler.

Okula başlayan çocuklar henüz okula başlamayan çocuklara ‘’velet’’ derdi. Sadece çocuk olmak istiyorum ama çakma çocuk değil. Gerçek bir çocuk olmak istiyorum. Televizyonlar olmasın, cep telefonları olmasın, bilgisayarlar olmasın, İnternet olmasın. Çamurların içinde yuvarlanmak, yağmurların altında ıslanmak, karlarda yürümek, buz tutmuş dik bayırlardan çelik altlı tahta kızaklarla kaymak istiyorum. Akşam sobalı bir eve gitmek istiyorum. Doğalgaz istemiyorum. Sobanın üstüne üşüyen ellerimi tutup parmaklarımın sızlamasını hissetmek istiyorum. Annemi, babamı istiyorum.

Kırmızı bisikletimi istiyorum. Üzerine binemediğim, yarım pedal çevirip yandan çarklı götürdüğüm büyük adam bisikleti olan kırmızı bisikletimi, işte onu istiyorum. Bakkaldan tahtadan yapılmış döndürek, fırıldak  satın alıp ve onu ipe sarıp sonra onu döndürmek istiyorum. Çocukluğumu istiyorum. Çocukluğumdan sonraki tüm yıllarımı zehir ettiniz, alın hepsi sizin olsun, bana sadece çocukluğumu geri verin. At arabalarına, faytonlara binip kasabamın panayırına gitmek istiyorum. Halbuki bedenlerimiz çocukluktan sıyrılmış olsa da ruhlarımız çocuk kalabilirdi. Ama izin vermediniz, yaşatmadınız.

Bizleri ,hepimizi asabi, yaşlı, çirkin, gamlı baykuşlara çevirdiniz. Ne için? Sadece obur, obez, açgözlü egolarınızı doyurmak için ve Kaf dağını aşmış, uzayı  geride bırakmış ve kara deliklere ulaşmış kibirlerinizi cilalamak için! Bütün dünyayı , bütün insanları, bütün ağaçları, kuşları, çiçekleri, böcekleri kendi istediğiniz gibi şekillendirmek için yaptınız bu kötülükleri.

Bizim oynamamız için boş bir arsa yeterdi. Sizin oynamanız için ise bütün dünya yetmedi, gezegenlere bile el attınız. Kan döktünüz veya döktürdünüz. İnsana kıydınız. Ağaçları kestiniz. Din, iman, mezhep, Müslümanlık, Hıristiyanlık, Sünnilik, Alevilik, Şiilik, ortodoksluk, Protestanlık, Katoliklik, Yahudilik diye diye insanları birbirine düşman ettiniz, kötülükleri bal eylediniz, dökülen kanları yağmur eylediniz. Sadece çocuk olmak yeterdi hepimize ve ben sizin pis egolarınıza, sizin iğrenç kibirlerinize asla hizmet etmeyeceğim. Bizi yaratan Ulu Rab veya ilahi yaratıcı yada Kozmik usta hepinizin belasını versin ve mutlaka verecektir. Çünkü siz Onun sanatı ile alay edercesine Onun eserlerini yok ettiniz, Onun eserlerine kan bulaştırdınız.

Akıllarımız karıştı, ruhlarımız kirlendi. Vicdanlarımız yaralı. Ne için? Sizin pis egolarınızı ve iğrenç kibirlerinizi biraz daha şişirmek için! Çocuk olmak istiyorum. Altıma işediğim, donuma yaptığım o güzel günlerimi geri istiyorum. Biliyorum, mümkün değil ama yine de istiyorum. Çünkü bunu istemesi bile çok güzel. Bunu istemek bile beni bu büyüklüğün rezil ve kısır döngüsünden, beni bu olgunluğun manyak çukurundan uzaklaştırıyor. Bildiğim her ne varsa hepsini unutmak istiyorum. Kafamı sıfırlamak istiyorum.

Hani çocukluğumuzda olmayan bir laf daha vardı. Cep telefonlarının icadı ile birlikte hayatımıza giren bir enteresan ve yabancı laf daha. Fabrika ayarlarına dönmek!  Evet ben çocukluğumdaki fabrika ayarlarıma döndürülmek istiyorum. Etimle, kemiğimle, sinirimle, ruhumla, aklımla çocuk olmak istiyorum. Çünkü çocukluğun her türlü cefasına rağmen tüm sefasını sürdüm ama büyüklüğün, öğrenmenin sadece acılarını yaşadım ve her gün biraz daha büyüyorum, her gün biraz daha öğreniyorum ve acılarım her gün, her saat biraz daha artıyor. Büyüyor olmam, öğrendiklerim bana sadece acı veriyor.

Büyük bir acı, çok büyük! Şimdi sadece çocuk olmak istiyorum ve bu isteğime saygı  duyulmasını, bu istediğime en azından sessizlikle ve hiç yorum yapılmadan cevap verilmesini istiyorum. Çocuk olmak istiyorum. Annemin ve babamın çocuğu olmak istiyorum. Mahallemin, sokağımın o pis ,sümüklü  ve altına dolduran çocuğu olmak istiyorum.