Yasin Börü, 17 yaşındaydı.

Diyarbakır’da Lise talebesiydi.

İhtiyaç sahiplerine Kurban eti dağıtmak için kapı kapı dolaşıyordu.

Hayırda yarışıyordu.

PKK ve HDP’nin çağrısı üzerine sokakları ateşe veren teröristlerin saldırısına uğradı.

Apartman dairesine sıkıştırıldı.

Dindardı.

İŞİDÇİ yaftasıyla öldürüldü.

Silahla vuruldu. Bıçaklandı.

Yakıldı. Araçla üzerinden geçilerek ezildi.

Katledildi Yasin.

17 yaşında hayata gözlerini yumdu.

Ebedi âleme göç etti.

Arkasında yüreği yanmış,  gözleri ağlamaktan kan çanağına dönmüş bir anne bıraktı.

Çaresiz bir anne...

O anne, geçenlerde Cüneyt Özdemir’in sorularını cevaplıyordu.

Çirkin soru, orada soruldu:  “Oğlunuz gerçekten İŞİD’çi miydi?”   

Öyle bir soru ki; İnsanlığın yüzüne kara leke gibi çalınan bir soru.

Gazetecilik vicdanının ideolojik angajmanlara ve nefret diline teslim edildiğini gösteren bir soru.

İletişim Fakültelerinde ‘çirkin sorular’ kategorisinde okutulacak kadar bayağı bir soru.

Gazetecilikle insani duruşu ve toplumsal sorumluluğu birbirinden iyice koparan bir soru.

Peki, ne oldu? Alkışlandın mı? Mutlu oldun mu?

17 yaşındaki çocuğu hunharca katledilen acılı anneyi, ekranda, bir kez daha acıya boğduğun için gazetecilik başarına bir yenisini daha mı eklemiş oldun?

Yeter!

Çıkart şu maskeyi artık.

(Milat'tan)