CHP, PKK/KCK'nin Meclis'deki uzantısı olan BDP'nin peşine takılarak TBMM'yi toplantıya çağırdı. Tabandaki değerli CHP'li okuyucularımı üzmek istemiyorum. Niyetim CHP'yi karalamak değil... Lâkin CHP yönetiminin ve Kılıçdaroğlu'nun basiretsizliğine ve kötü politikasına da inanamıyorum... Başbakan Erdoğan bu konuda çok haklıdır. Başbakan şöyle söylüyor: 'Böyle bir toplantı şu anlama gelir: Terör örgütü TBMM'yi bile istediği zaman toplayabilecek güçtedir. Ama AK Parti bu oyuna gelmez; inanıyorum ki MHP de bu oyuna gelmeyecektir.'

Lâkin CHP'nin saçmalama konusunda uzmanlık kazanan yönetici takımı yine saçmalıyor ve Ana Muhalefet Partisi'ni ırkçı-bölücülerin peşinde hiçbir şekilde netice alması mümkün olmayan bir maceraya sürüklüyor. İnsan evvelâ bir düşünür; bütün CHP ve BDP milletvekilleri, bağımsızlar da dahil olmak üzere, Genel Kurul'a gelseler dahi, Anayasa'nın 96. maddesine göre üye tam sayısının en az üçte biri olan 184 milletvekiline ulaşmaları ve TBMM'yi toplayabilmeleri mümkün değildir.

Bu gerçeği CHP'liler bilmez mi? Bal gibi bilirler ama dostlar alışverişte görsünler misâli yine de saçmalamaktan geri kalmazlar.
Bu arada, terör örgütünün temsilcisi olan BDP'nin kıçına takılmakla ne kadar puan kaybettiklerinin farkında bile değillerdir.
***

Evvelâ şu tespitin altını çizelim: On aydan beri terörle mücadelede, çeyrek asırlık dönemin en parlak ve başarılı safhası gerçekleştirilmektedir.
Bazı aksamaların ve koordinasyon noksanlarının giderilmesiyle, terörle mücadele daha da hızlanacaktır. PKK-KCK tamamen sıkışmıştır. Halk arasında, 'Eceli gelen it, cami duvarına siyer' derler. Bu söz, tam da PKK'nın Şemdinli saldırısı için geçerlidir.
CHP liderine ve CHP'lilere sormak lâzım: Hükûmet ve Başbakan, hangi tavsiyenizi yerine getirmedi? Terörle mücadele konusunda görüşünüz nedir? Kürt konusuna nasıl bakıyorsunuz? Bırakın AK Parti'yi de, sizin bu konularda kendi aranızda oluşturduğunuz ortak bir görüşünüz var mı?...
Seçim öncesinde Hakkâri'de PKK'lılarla bayraksız miting yaparak, terör saldırılarında BDP'ye yamanarak bir sonuç alacağınızı mı zannediyorsunuz?...
***

Dünkü gazetelerde Başbakan Erdoğan'ın kalpaklı resmi vardı. Meclis Başkanı da kalpak giymişti. Bu kalpaklar her ikisine de çok yakışmıştı. Eminim ki Cumhurbaşkanı'na da çok yakışacaktır (Demirel'in melon şapkasından ne kadar farklı değil mi?). Bu kalpaklı fotoğraflar bana Millî Mücadele'deki kahramanlarımızı hatırlattı. Şimdi sıra Davutoğlu'nun kalpağı giymesine kaldı. Şehit yakınları ona da kalpağı takınca iş tamam demektir.
Bu fotoğraflardan sonra, Esad zaliminin yerinde olsaydım, kaçacak delik arardım. Artık Esad'ın, halktan çaldığı paralarla Soçi'de bir villa edinmesinin vakti gelmiştir.

Bu arada, Gazi Halep'in düşmesi ve Esad'ın katliama girişmesine ramak kalmıştır.
Şu anda Türkmenlerin Fatih ve Abdülhamid Tugayları arslanlar gibi direnmeye devam ediyorlar.
Anayasa'nın 92. maddesine göre, 'TBMM tatilde veya ara vermede iken (...) silâhlı kuvvet kullanılmasına derhal karar verilmesinin kaçınılmaz olması halinde, Cumhurbaşkanı da Türk Silâhlı Kuvvetlerinin kullanılmasına karar verebilir.'

Açıkçası, Suriye'ye müdahale edilmesi 'kaçınılmaz' hâle gelmiştir. Müdahalenin başarılı olabilmesi için, Meclis'i toplantıya çağırıp uzun uzadıya müzakere edilmesi mahzurludur. Meclis tatilde olduğu için, Anayasa'ya göre, Cumhurbaşkanı'nın kararı yeterli olacaktır.

(Sabah gazetesinden alınmıştır)