Kemal bey oyun dışı. Sahnede 3 M var; Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu ve Mustafa Sarıgül.

Muharrem İnce’den başlayalım. En fazla ses çıkaran isim olması nedeniyle okülerimi önce ona ayarladım.

İnsanda değişik duygular uyandırıyor. Buna sebep de kendisi. Bir gün halk adamı, ertesi gün laikçi çizgide tipik bir CHP’li. Bakıyorsunuz sosyal demokrat, bir laf ediyor ulusalcının önde gideni.

Balçiçek İlter’in röportajında yer alan aile fotoğrafı şaşırttı beni. Gayri ihtiyari, dudaklarımdan “Tıpkı benim ailem gibi” sözleri döküldü. Yani, tam bir Türkiye fotoğrafı…

Erkek kardeşi Zeynel İnce, tesettürlü kız kardeşi Meryem İnce, yanında eşi Ülkü İnce ve baldızı; onların başı açık. Önde oturanlar ise; annesi tatlı bir Anadolu kadını Zekiye İnce, sakalı ve takkesiyle babası Şerif bey, yine başörtülü kayınvalidesi Nesrin hanım.
Söyleşiden öğreniyoruz ki babası Şerif İnce’yi, sakalı nedeniyle subay olan yeğeninin diploma törenine almamışlar. Daha vahimi, Şerif bey CHP’ye Onu ziyarete geldiğinde sakallı ve takkeli olduğu için “AKP ajanıdır” diye içeriye sokulmamış.

Balçiçek güzel sorular sormuş ve her biri manşetlik cevaplar almış Muharrem İnce’den ama, bu fotoğrafa baktıktan sonra CHP’nin yeni genel başkan adayından daha cesur sözler beklersiniz değil mi?

Boşuna çaba. “Başörtülü vekil” meselesinde âdeta kıvranarak ve o da Balçiçek’in zorlamasıyla bir sürü şart sıralayarak “Örgüt isterse, iyiyse, başörtülü de olur” diyebiliyor. Örgüt istemezse yok yani. Karın ağrısını okurken bile hissedebiliyorsunuz.

Samimiyetle samimiyetsizlik, dobralıkla yan çizme, cesaretle korkaklık, Zenci Türklük ile Beyaz Türklük; hepsi bir arada Muharrem İnce’de. Dolayısıyla demir leblebi gibi laflarının tamamı da güme gidiyor bu arada. Oysa bakın neler söylüyor:

-CHP kasetle dizayn edildi
-Kemal Kılıçdaroğlu’nun kazanmak gibi bir derdi yoktu
-Kemal abi sustuğu için demokrat görünüyor. Alâkası yok demokratlıkla. Grup Başkan Vekili seçilmemi bile engellemek istedi
-Ankara adayını hâlâ kabul edemiyorum
-CHP’deki laiklik algısını biz değil askerler oluşturdu
Mahkemelik de olduk kendisiyle. Twitter üzerinden tartışmıştık. Dava etti beni. Sebebi, “Bugün ile 12 Eylül döneminin ne farkı var?” diye paylaştığı mesajına “Çok fark var, başta zekâ seviyesi farkı” diye cevap vermem. Bunu kendi zekâsına yapılmış bir hakaret olarak algıladı sanırım.
12 Eylül’ü değerlendirmedeki başarısızlığı bile İnce’nin her şeyi birbirine karıştırdığını gösteriyor.
Dün kimi gazetelerde CHP’nin günüydü. “Türkiye Türklerindir” gazetesinde Kemal Kılıçdaroğlu mülâkatı ile Metin Feyzioğlu’nunki yan yana sayfalardaydı.
Kemal beyinkileri söylemeye bile gerek yok. Artık iktidar olmaktan tamamen vazgeçmiş, “Ancak anlamlı bir oy kaybı olursa” gidebileceğini söylüyor.
Vah vah deyip geçiyoruz.
Yanındaki sayfada Metin Feyzioğlu, Kemal beyin “Ses kayıtlarını devletin vicdanı çekti” sözünü içine sindiremediğini anlatıp ekliyor:
“Devletin vicdanı gizli kayıt yapmaz. Cemaatin yanında yer alınması, Kemal beyin Zekeriya Öz’e sahip çıkması, 17 Aralık savcılarını kahraman ilân etmesi rahatsız ediciydi. CHP’nin Balyoz ve Ergenekon davalarına bakan Özel Güvenlik Mahkemelerinin (ÖGM) kaldırılmasını desteklememesi de beni şaşırttı. ÖGM’ler cemaatin kontrolündeydi.”

Feyzioğlu hükümetin paralel denilen cemaat yapısıyla mücadele ettiğine de inanıyor.
Cesur sözler ama şansı yok.

Sonuç şu:

Kemal Kılıçdaroğlu’nun bileti kesildi. Kasetle geldi, kasetsiz gitmeye çalışacak. Kendisine hak etmediği halde bahşedilen bu koltuğu “onurlu” biçimde bırakacak kadar akıllı.

Muharrem İnce, Metin Feyzioğlu filan da hikâye. Dizaynırların gözünde leblebi çekirdek ikisi de.
Mustafa Sarıgül geliyor.

En geç 2015’te. Kemal bey, Sarıgül’e devredecek CHP’yi. Zaten kurultay sonrası yönetime alma kararı vermesinin sebebi de bu.
Beklemeye gerek yok. Göreceksiniz.

(Türkiye)