Havacılar, planörleri tasarlarken albatrosların kanat çırpmadan uzun mesafeleri nasıl kat edebildiğini incelemiş.

Sonuç şu:

Albatros, kanat altı tüylerini bir elin parmakları gibi açarak, semadaki farklı hava akımlarının basıncına karşı koyuyor.

Rüzgârı cepheden aldığı için de, daha az güçle daha çok uçabiliyor.

Kanatları, her iklim koşuluna uyum sağlayabiliyor.

* * *

CHP bugün, önemli bir kurultaya gidiyor.

Türkiye’nin önünde, hayati önemde bir cumhurbaşkanlığı seçimi, yerel ve genel seçim var.

İki yıl içinde ülke, muhtarından cumhurbaşkanına kadar baştan sona yenilenecek.

Bu aşamada ana muhalefet partisinin alacağı şekil çok önemli...

Partinin, Kılıçdaroğlu’ndan sonra “daha sol bir dil” konuşmaya başladığı aşikâr...

Partide bundan rahatsız olanlar, bunu normal sayanlar, bunu yetersiz bulanlar var.

Şimdi yönetim, tüm bu kanatları bir araya getirmeye çalışıyor.

Ulusalcıların da adı geçiyor, sosyal demokratların da, sosyalistlerin de, liberallerin de...

Partide bundan da rahatsız olanlar, bunu normal sayanlar, bunu yetersiz bulanlar var.

* * *

Oysa iktidarı hedefleyen bir kitle partisi, kollarını bir albatros kadar geniş açarak ve her kanadından ayrı güç alarak, üzerindeki basıncı bertaraf edebilmeli, yükselip uçabilmeli... 

İktidar rüzgârına karşı direnişinden enerji yaratabilmeli...

Her iklimde yeni bir strateji geliştirebilmeli...

Bunun omurgasızlıkla ilgisi yok; albatrosların çok sağlam bir iskelet yapısı var, ama hayatta kalabilmelerini, esnekliklerine borçlular.

* * *

“Küçük olsun benim olsun” zihniyetiyle partinin gelebildiği yer ortada...

Şimdi CHP için büyüyüp “herkesin olma” zamanıdır.

CHP kurultayı, AKP’ninki gibi nizam ve uyum içinde geçmeyecektir. Çünkü sol kültür, itaate, biata değil, sorgulamaya, eleştiriye dayanır. Ama bu eleştiri, yıkıp tahrip etmeyi değil, kurup ilerletmeyi amaçlamalıdır.

CHP’nin temel sorunu, kuruluşunda, genlerinde var olan ilericiliğin, uzun yıllar yerini köhne bir tutuculuğa terk etmesiydi. Toplumu dönüştüren parti, değişime ayak direr hale gelmişti.

Çürütülmüş bir rejime sahip çıktığı için de muhalefetteyken bile iktidardaymış gibi eriyor, o rejime muhalifmiş gibi görünen hükümeti büyütüyordu.

Şimdi bu çarpıklığın giderildiği, partinin 70’ler Ecevit’inin yenilikçi, devrimci söylemine doğru yöneldiği görünüyor.

* * *

Sıradaki sorun, sevgisizliktir.

İki parti yöneticisiyle konuşun, üçüncüyü sevmediklerini görürsünüz. Koca partide herkesin ittifakla “Tamam budur” diye üzerinde anlaşacağı isim bulunamıyor. Herkese bir kulp takılıyor.

Ülke, gün be gün, totaliter bir baskının cenderesine girerken eski husumetlere takılıp kalmak sadece CHP’yi değil, Türkiye’yi de bitirir.

Kimse kimseyi sevmek zorunda değil, ama böyle bir süreçte küçük hesap yapmanın, bel altı vurmanın vebali vardır.

CHP, bir kitle partisinin gerektirdiği gibi, sağlam bir omurga üstünde esnemeyi, uzlaşmayı becerir, farklı kanatları bir arada var edebilirse basınca direnebilir, yükselip uçabilir.

Bu kurultay, bunun mümkün olup olamayacağını gösterecektir.

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)