Yasaları insanlar yapıyor ve sıradan insanlar değil; zengin, güçlü, aristokrat, ayrıcalıklı, imtiyazlı insanlar yapıyor. O halde yasaların tüm insanlığa hizmet ettiğini söylemek doğru olmaz. Çoğunluğa hizmet ettiği de söylenemez. Çünkü imtiyazlı, zengin insanlar büyük bir kitle, çoğunluk teşkil edemez. En ilginç olan ise, yasaları çıkartan kişiler, kendilerinden olmayanlar bu yasalara uymadıkları zaman , bu yasaları işletirler ve bu yasaların gereğini yaparlar. Ama kendilerinden olanların bu yasalara uymaları veya yasanın aksine hareket etmeleri, yasa sahiplerini, yasa yapıcıları ve uygulayıcıları pek rahatsız etmez.


O halde ‘’ Ben Tanrı'nın cezasıyım! Eğer çok büyük günahlar işlememiş olsaydınız, Tanrı benim gibi bir cezayı size göndermezdi. "diyen ve astığı astık, kestiği kestik olan yasaları koyan ve uygulayan Cengiz Han’ın daha adil, adalete daha bağlı olduğunu söylemek yanlış olmaz.


Çünkü Cengiz Han’ın, bu yasaları rütbeli, rütbesiz, asil, köle ayrımı yapmaksızın uyguladığı ve uygulattırdığı bilgisini tarih kitapları, belgeler günümüze kadar getirmiştir.


Bana göre yasa çıkartmak ve yasaları bazı kişiler için uygulayıp bazı kişiler için uygulamaktan kaçınmak, adaletli veya haklı olmak  ya da askeri, siyasi lider olmak niteliklerine, şartlarına uymaz. Yasa varsa ve o yasayı sen ya da senin ekibin çıkartmışsa, o yasaya öncelikle sen uyacaksın ve eğer o yasaya uymadığın ortaya çıkarsa sen de yargılanacaksın, baban da yargılanacak, oğlun da yargılanacak.


Bazıları dini, bazıları siyaseti amaç değil, hedef değil, vasıta olarak görür. Bazıları demokrasiyi ve cumhuriyeti böyle görür. Kimisi de adaleti, kanunları araç, vasıta, maşa olarak görür. Akıl okuma, telepati gibi doğaüstü yetenekler gelişmediği için hiç kimsenin gerçek niyetini, aklının içindekileri, ulaşmak istediği hedefleri bilemeyiz. Bilsek de o niyetler, o amaçlar bize zararlı, yanlış, kusurlu gelebilir. Bu nedenle Tek adamlık, diktatörlük, tüm yetkilerle tam donatılmış başkanlık gibi, yani krallık, imparatorluk gibi yönetim ve idare şekilleri günümüzde sadece kaos ve iç savaş yada huzursuzluklarla dolu bir teslimiyet  getirir.


Cengiz Han dirilip gelse de aramıza böyle bir yetkiyi Ona veremeyiz. Kanuni Sultan Süleyman yanımıza gelip Osmanlı Devletini tekrar kuracağını söylese de bu yetkiyi Ona da veremeyiz. Ben bu yazıyı yazana kadar bilinen, bulunan, denenip en iyisi olduğuna karar verilen yönetim ve idare şeklinin Demokrasi ve Laik Cumhuriyet olduğunu biliyoruz. Ama bu sistemin de geliştirilmesi lazımdır. Parlamentoda yüzde on değil, yüzde bir de olsa halkın, kitlenin tercihlerini temsil edecek birisi, birileri olmalıdır.


"Ben yaptım oldu!’’ ve ‘’ Yüzde 51 ne derse o olur!’’ mantığı bence kambur bir cumhuriyettir, felçli bir demokrasidir .Çünkü böyle bir mantıkla yüzde 49 yok hükmünde sayılmaktadır veya hiç sayılmamaktadır.


Mahalle kabadayısı ‘’ Bu mahallede bundan sonra bu kahvehaneye hiç kimse girmeyecek!’’ der ve kabadayıdan korkan mahallenin erkek geçinen bıyıklıları, sakallıları ya nüfus bilgilerinde er kişi yazan şahısları o kahvehaneye girmez. Bu da bir yönetim şeklidir, idare sistemidir. Ama demokrasi, cumhuriyet, laiklik, parlamenter sistem diyorsak, bu mahalle kabadayısının sitemine çok benzeyen mantık ve uygulama seviyelerini binlerce yıl geride bırakmamız gerekmektedir.

Yoksa ne olur? Yoksa o ülkede birilerinin canına tak der ve isyan, başkaldırı, ayaklanma ve iç savaşlar yaşanmaya başlar.