Bir danışanım hararetli bir biçimde odaya girdi. Ağlamaklı, bitkin ve umutsuzluğa düşmüş bir halde sözlerine başladı: “İnci hanım, yok yapamayacağım. Sanırım bir anne, annelik kariyeri dışında başka bir işi, kariyeri merkeze almamalıdır. Çocuğum beni çok özlüyor, her evden çıktığımda ağlıyor. İçim el vermiyor artık.  Nasıl geçinirim ne yaparım bilmiyorum ama istifamı vermeyi düşünüyorum!”

Bu çocuğun annesini yanı başında istemesi bir hak, bu annenin kendi emeğiyle para kazanmak istemesi de bir hak. Bu seanstan sonra bu konu üzerine ne kazar yazılıp çizildiğini bilsem de benim aklımı bu sefer epey kurcaladı. Bitmek bilmeyen sorular geldi aklıma ; çocuğuna değer vermek çalışmamak mıdır? Çalışmak veya sadece çocuğa bakmak karar verilmesi gereken zorunlu seçenekler midir?

Ülkemizdeki kadınların, kendini iyi hissetmesi, aile bütçesine katkıda bulunması, aldığı eğitim üzerine uzmanlaşmak istemesi için iş hayatında oldukça aktif bir rol aldığını görüyoruz. Bir kadın gün içerisinde bir kaç tane role bürünür. Bunlardan bazıları iyi eş olmak, iyi bir anne olmak, iyi bir girişimci ya da doktor, hemşire, CEO; iş kadını olmak gibi. Bu rollerin hepsi zorlayıcı olabilir ancak bu rollerle birleşen annelik rolü bir kadının hayatını olumlu/olumsuz etkileyen en önemli faktörlerden biri olduğu görülmüştür.

Bir anne kariyerine kaldığı yerden devam ettirmeyi seçerse annelik rolünden veya hissinden mahrum kalacağını düşünebilir ancak eğer sadece anne olarak çocuğu ile kalmayı seçerse ise de bunca yıl aldığı eğitim ve emeğin boşa gideceğini düşünür ve kendini değersiz hisseder. Bu durum elbette aile ilişkilerine de yansıyacaktır. 

Danışanımda ve diğer bir çok annenin yaşadığı en büyük zorluk ise suçluluk hissi ile baş etmektir. Geçenlerde tanık olduğum sahneyi sizinle paylaşmak isterim:

Anne: Kızım benim işe gitmem lazım. Seçme şansım olsaydı, seninle kalırdım ama işe gitmem lazım.

Çocuk: Anne lütfen gitme (hüzünlü, sessiz bir ağlama ve elinde oyuncağı yere atma). Gitmeni istemiyorum, benimle kal.

Anne: Hadi ama bak bugün oyun oynamaya gidersin, oyuncaklarınla oynarsın, bana resim çizersin ..

Bu konuşma tahmin ettiğiniz gibi oldukça uzadı. Anne kapıya bir gitti , bir geri geldi. Bir oturdu , bir hoşçakal dedi. Anne gözlerime baktı; o çaresizliği ve kararsızlığı görmem çok zaman almadı. Anne gittikten sonra çocuk bir yarım saat oyuncağına dokunmadı; oturdu ve sadece anne dedi. Bu durumu ben kısa süreli travma olarak adlandırıyorum. Yarım saat sonunda çocuk eski havasına geri döndü ve oyuncaklarına döndü.

Anneler yaşadıkları bu yoğun suçluluk nedeni ile ya işten ayrılıyorlar ya da eve döndüklerinde elleri dolu dolu çocuğu mutlu edecek şeylerle geri dönüyorlar.

.                         .                        .

Sevgili anneler, çocuğunuz sizden sadece ilgi, şefkat ister; güvende hissetmek ve mutlu olmak ister.  Size bir sorum var :

Eğer çocuğunuz ağlamasaydı, kal demeseydi, kendinizi ne kadar suçlu hissedersiniz?

Eğer daha az ise suçluluğa sebebiyet veren sorun üzerine çalışmak gerekir. Bunun da en güzel yollarından biri çocuğunuzla olan iletişim becerisini geliştirmenizdir.

“İşe gitmek zorunda olmak” çocuğa pek anlam ifade etmeyebilir. Daha önce bahsettiğim anne ile bir sonraki gün için şöyle bir konuşma hazırladık ;

“Anne seni çok seviyor. Anne seninle oynamak istiyor. Annenin de yapması gereken bir kaç iş var. Onun yapmaya gidecek ama akşam gelecek ve sana sımsıkı sarılacak ve seninle oynayacak. Sen de anne gelene kadar anneye resim çizmek ister misin? “

Bu konuşma onların ilişkini tahmin etmeyeceğim şekilde güçlendirdi ve annenin suçluluk duygusu azaldı.

.                         .                        .

Çalışan anneler ve çocukları üzerinde yapılmış birçok araştırma var. Bu araştırmaların temel amacı ikili ilişkiyi anlamak ve annenin çalışmasının çocuk üzerinde olumlu veya olumsuz etkisini anlamak üzerine yapılmıştır.

·        Araştırmaların ana sonuçları annenin çalışmasının çocuğun gelişimi üstünde herhangi bir olumsuz etki göstermediği yönde. Diğer bir deyişle, çocuğun gelişimi hiçbir şekilde gecikmiyor.

·        Anne ile çocuğun beraber geçirdiği sürenin uzunluğu değil, geçirdiği sürenin niteliği daha önemli. Çalışan anneler evde olduğu zamanda çocuklarına daha çok ilgisini verebiliyor.

·        İşinde mutlu olan anneler iyi bir ebeveyn rolüne sahipler.

Sevgili çalışan anneler,

Her şeyi dört dörtlük yapmak mümkün değildir. Çocuğunuzla sağlıklı, güven üzerine kurulu bir ilişki kurabilmişseniz ve siz de mutluysanız aile veya iş yaşamınızın birbirine olumsuz yönde etki etmesi olasılığı çok düşüktür.