Evde yardımcısı olmayan, arkasını toplayan bir annesi olmayan bacılarıma sesleniyorum. Bizler için “çaktırmadan ev toplama” adlı bir metot geliştirdim. Çoğumuzun evinde, hayatlarımızın anlamları yaşar. 1, 2 veya 3, sayı mühim değil. Bazen 1 tanesi 4 kişinin yapacağı işi yapar. Evlatlarımıza nasıl bu kadar kızıp aynı zamanda bu kadar derinden sevdiğimiz ise Allah’ın bir mucizesi.

Allah ayırmasın da bazen insanı attan düşmüşe, uçurumdan inmişe, kızgın korlarda yürümüşe, çığlık çığlığa kaçmışa falan çeviriyorlar. Bu his deryasının büyük bir çoğunluğu da çiçek gibi baktığınız evinizi fütursuzca dağıttıklarında meydana geliyor, biliyorum.

Çok uzun zamandır düşünmeme rağmen bu konuya bir çözüm bulamadım ama fazla düşünmekten bazı aydınlanmalar yaşadım ve akabinde de hayatı kolaylaştıran bu metodu geliştirdim.

“Kendinize çaktırmadan ev toplama”

Önce ev toplamaya yaklaşımımız nasıl olmalı ona bakalım:

1.Farkındalık geliştirin. Önyargısız olun, o evlatlar kötülük olsun, sizi üzsünler diye dağınık değiller. Kodları böyle. Yere dökülen sütü çorabı ile emdiriyorsa bunu kişisel almayın, yerinizde başka anne olsa ona da öyle yapardı. Eğer bu farkındalık ile yaklaşmayı başarısanız daha az boğma hissi gelir.

2.Şaşırmamayı öğrenin. “gece uyurken neden yorganı kılıfından çıkardın?” demeyin mesela, direnç yaratır, yaşı büyükse kavga başlar. “sıcak geldi ama yorganı atsam üşürüm, kılıfla yatsam gene üşürüm, ben de kılıfı attım” diyiverir.

“Hayır çıkardın madem, sabah tak di mi?” Asla bu polemiklere girmeyin.

3.Bunların 1'i de bir 3'ü de. Yani komşunun 1 çocuğu var az dağıtıyor, sizin 3 var çok dağıtıyor diye bir şey yok. Her evin bir dağılma kotası vardır, çocuklar, sayıları kaç olursa olsun onu doldurmadan uyumazlar. Yani karşılaştırıp da kendi moralinizi bozmayın.

Geliştirdiğim metoda gelince;

Ben yıllardır, sağ elimle dişimi fırçalarken sol elimle iş yaparım. Çünkü diş fırçalarken geçen vakti çok sıkıcı bulurum. Aynada kendini seyretmeyi seven bir insan olmadığım için ve zaten ağızımdan çıkan macunlarla da kendimi izlemeyi sevmediğim için, fırçamla mutfağa gider, bulaşıklığı falan boşaltırım, veya kalemleri toplarım.

(ama dairesel işler yapılmıyor söyleyeyim. Diş fırçalarken çorba karıştıramıyorum mesela)

İşte benim çaktırmadan evi toplama olayım da tam burdan ilerliyor.

Evin halini görünce önce bir “Allahım aklıma mukayyet ol” hissi geliyor, sonra farkındalık geliştiriyorum. Evet dağınık ve benden başka toplayacak adam yok etrafta, ikisi de olay mahalinden uzaklaşmış.

Hiç şaşırmayıp, bağırmıyorum. Ama iş yaptığımı kendime belli etmiyorum ki, moralim bozulmasın.

Önce müzik açıyorum, yatıştırıyor. Mumu bulabilirseniz mum da yakabilirsiniz.

Küçük bir hedef koyun önce. Mesela “evdeki boş ve yarım su kalmış pet şişeler toplanacak”

Bunu yaparken işte, çaktırmadan yol üstündeki bazı kolay düzenlemeleri de yapabilirsiniz. Mesela arka cebinize bir toz bezi koyun, odalararası gezip pet şişe toplarken, koridordaki resimlerin tozunu alın. Hedef pet şişeler olunca, tozlar çaktırmadan bonus oluyor.

Masanın üstündeki kitapları toplarken, küçük bir mola için mutfağa gidin, bir yandan çay koyarken bir yandan da bulaşık makinasının üst gözünü boşaltın. Aklınız esas işte olduğu için, boşalttığınızı fark bile etmezsiniz. Alt göz öbür molada.

En fenası dolaptan alınıp yatağın üstüne atılıp bir de üstüne oturulmuş kıyafetler. Önce bir çığlık atın, evlatlarınıza saydırın, çünkü hakettiler. Sonra sakince ütüyü açın ve orda açık dursun. Bulaşık makinasının alt gözünü boşaltmaya giderken bir uğrayıp, 1 gömlek ütüleyin, odanın çöpünü boşaltırken bir tane daha, derken aralara serpiştirin işte. İnanın böyle böyle kaç leğen ütü bitirdim ben.

Kendinize küçük süprizler yapın mesela. Kızınızın makyaj malzemelerini toplarken, bir tane rujunu sürüverin. Çok vardır benim bu şekilde sinirden maymuna dönmüşlüğüm. Ama topladım.

İşin esası kendinizi boğmayın yani. Tek bir işi devamlı yapmak deliliktir, çeşitlilik olmalı ki, rutinden çıkın.

Ve sakın paniğe kapılmayın, dağınık çalışıyor gibi dursanız da bu metotla işler bitiyor. Çünkü mutfağa sıra geldiğinde bir bakıyorsunuz ki bulaşık makinası boşalmış bile. Bir moral geliyor.

Eğer siz “ben bir işi bitirmeden öbürüne geçemem” diyorsanız, bu metot zor tabii. Ama mutlaka  kendinizi sıkmadan evi toparlama şekli bulmalısınız. Yoksa hayat çok sıkıcı.

Ama zaten benim gibi ruhunda da dağınık biri iseniz, çok kolay adapte olursunuz bu dağınık çalışmaya.

“artık ev toplamak bir zevtir” demesem bile artık benim için bir işkence değildir.

İdeali aslında bir evde herkesin kendi dağınıklığını toplamasıdır ama biz ona Ütopya diyoruz.

Son olarak;

Bir ırkın bütün üyelerinin sahip olduğu ortak bir sıfat, o ırktan bir üyeyi tarif etmek için kullanılmaz.

Mesela “bu kurt vahşi” denmez, çünkü zaten vahşet kurdun fıtratında var.

“Şu çekik gözlü olan Japon” da denmez.

İşte çocuk için de öyle.

Dağınık çocuk yoktur, kafaya takan anne vardır.