Cari açık (döviz açığı) küçülüyor. Mayıs 2011’de açık 7.8 milyar dolar idi. Mayıs 2012’de 5.8 milyar dolara geriledi. 2012 yılı ocak ayından geriye 12 aylık (yıllık) döviz açığı 76.9 milyar dolar idi. Mayıs ayından geriye 12 aylık (yıllık) döviz açığı 66.9 milyar dolar oldu.

Cari açık ülkenin olağan döviz gelirleri ile olağan döviz giderleri arasındaki farktır. Cari açığımızın nedeni ithalat artışının ihracat artışından daha fazla olmasıdır.

Cari açığın küçülmesi için ya ithalatın gerilemesi ya da ihracatın artması gerekir. Sonuçta ithalat ile ihracat arasındaki fark cari açığı belirliyor. Açığın büyüklüğünün göstergesi, yıllık cari açığın ülkenin yıllık milli gelirine oranıdır.

Bizim 2011 yılı milli gelirimiz 772.2 milyar dolar, cari açığımız 76.9 milyar dolar, cari açığımızın milli gelire oranı yüzde 9.9’dur.

Biz en kötü cari açığı olan ülkeler sıralamasında 4’üncüyüz. Bizden daha büyük açığı olan ülkeler Mozambik (%12.7), Kenya (%13.0) ve Mongolya (%15).

 2012 yılı ilk 3 aylık milli gelir rakamına göre, yılın ilk 3 ayındaki cari açık toplamının milli gelire oranı yüzde 8.9’a geriledi.

Cari açık yurtdışından net “Sermaye Girişi” ile kapatılır. Türkiye’de dövizin giriş çıkışı serbesttir. Çıkan ile giren arasındaki farka net sermaye girişi denilir.

2012 yılı ocak-mayıs döneminde cari açığımız 27.0 milyar dolar. Buna karşılık ilk 5 ayda ülkeye doğrudan yatırım diye adlandırılan kanaldan net 3.8 milyar dolar döviz girdi. Bono ve hisse senedi almak için net 6.8 milyar dolar para girdi. Özel sektör ve bankalar net 18.1 milyar dolar kredi kullandı. Toplayalım 3 kalemi. Bu toplama 5 ayda nereden geldiği belli olmayan 1.3 milyar doları ekleyelim. Eder 30.1 milyar dolar.

Cari açığımız 27.0 milyar dolar. Buna karşılık ülkeye giren net döviz 30.1 milyar dolar. Demek ki giren döviz açığı kapatabiliyor, artan 3.1 milyar dolar da döviz rezervine (birikimine) ekleniyor.

Bizde cari açık neden büyüyor? İthalat artışı ihracat artışının önünde koştuğu için... Bu yapının kısa sürede değiştirilmesi çok zor. Bu yapı ancak ve ancak yeni bir “Tarımsal Üretim ve Sanayileşme Stratejisi” ile uzun sürede düzelir.

 

Size pantolon veremedik...

 

Yeni bir strateji oluşturmadan açığı küçültmenin 2 yolu vardır:

* Döviz fiyatı yükseltilir. Hem de cesurca yükseltilir. İthalat yapanlar yapamaz olur. İthal edilen malların içeride üretimi cazip hale gelir. İhracat artar. Cari açık sorunu kalıcı olarak sona erer.

* Merkez Bankası, Maliye Bakanlığı sıkı para ve maliye politikası uygular. İnsanlar tüketmek, üretmek, yatırım yapmak için para bulamaz. Ekonomi küçülür. Ekonomi küçülürken ithalat harcamaları azalır. Cari açık sorunu düzelmiş gibi görünür. Yapısal düzelme gerçekleşemez.

Ankara, enflasyonda ve de ekonomideki çalkantıdan korktuğundan döviz fiyatını artıramıyor. Onun yerine sıkı para ve maliye politikaları ile harcamaları, tüketimi, yatırımları sınırlayarak ithalatı frenliyor. Sıkı para ve maliye politikası ile cari açık sorunu kalıcı olarak çözülür mü?

Eğer ülkede üretim ve tüketim ucuz dövize bağımlı ise sıkı para ve maliye politikası ile cari açığa kalıcı çözüm getirilemez. Para sıkıldığında, tüketim, üretim ve büyüme durur. Politikacılar büyümenin uzun süre durmasını, halkın devamlı kemer sıkmasını göze alamayacaklarından bir süre sonra para ve maliye politikalarını gevşetir, açık gene büyür.

 

İlk 5 ay kötü mü, iyi mi?

 

Yılın ilk 5 ayında ithalatta geçen yılın ithalatına göre önemli bir gerileme yok. 2011 yılının ilk 5 ayında

toplam ithalat 94.4 milyar dolar idi. Bu yıl aynı dönemde 93.6 milyar dolar oldu. Sevinilecek olan ithalatın artmaması aynı çizgide kalması.

İhracatta iyileşme şudur: 2011 yılının ilk 5 ayında ihracat 57.1 milyar dolar idi. Bu yıl 64.7 milyar dolar oldu. Beş ayda ihracatta 7.6 milyar dolarlık bir iyileşme var. 

İyileşmeye gölge düşüren: Bu ihracat artışının 4.5 milyar dolar dolayındaki bölümünün altın ve kıymetli taş ihracatı olmasıdır.

Memnuniyet veren: Kriz ortamında ihracatın gerilememesi, artmasıdır.

Cari açıktaki küçülmenin devamı (yeni politikalar uygulamaya konulmadığı sürece) büyümenin frenlenmesine bağlı olacak.

İyi de, iktidardaki politikacılar büyümeyi daha ne kadar frenleyebilir? Nereye kadar frenleyebilir. Çünkü büyümeden vazgeçmek, işsizlik getirir, fakirlik getirir, durgunluk getirir.

Halbuki önümüzdeki yıl seçim “sath-ı maili”ne gireceğiz. İktidar partisi cari açık korkusu ile bile bile ayağına kurşun sıkamaz. Er geç freni gevşetecektir.

 

Sorun çıkarabilir mi?

 

Dünyada kriz var ama, para da var. Para gidecek yer arıyor. Bizim cari açığımızı kapatmak için gelen para da at ile deve değil. Biz bugüne kadar kredi ödememizi aksatmadık. Para getirenler pişman olmadı. Para getirene başka ülkelerden çok getiri sağlıyoruz. Cari açığın milli gelire oranı çok yüksek ama, bütçe açığının ve kamu borçlarının milli gelire oranı başka ülkelere göre çok iyi durumda. Cari açığı bugünkü boyutu ile finanse etmek (kapatmak) sorun değil. Biraz büyür ise, belki Türkiye’nin risk puanı artar (faizler yükselir-kredi vadesi kısalır) ama, cari açığın finansmanı gene de sorun olmaz.

En “kötüsü”, Türk ekonomisinin geleceği için en “iyi olan” çözümdür. En kötüsünde, ülkeye sermaye girişi yavaşlar veya durur. Cari açığı büyütmek bir yana, küçültmekte zorlanırız. İşte o zaman dolar fiyatı 1.80 TL’den 2.80 TL’ye fırlar. Ankara çaresizlikten bunu kabullenir. Ekonomi biraz çalkalanır. Yeni dengeler oluşur. İthal etmekten ise, içeride üretmek daha cazip hale gelir. Cari açık sorunu yapısal olarak sona erer.

Sonuç: Her ne ki olmuştur, vardır onda bir hayır. Her ne ki olmamıştır, vardır onda bir hayır.

(Milliyet gazetesinden alınmıştır)