Tarihe “kilim vakası” olarak geçecek olayın iki unsuru var:

-Afyon Valisi bir münasebetsizlik yaptı.
-Genelkurmay Başkanı da bu münasebetsizliğin figüranı oldu.

* * *

Bir münasebetsizliğe imza atıldığında ne yapılır?
Ne yapılacak?
Özür dilenir, pişmanlık bildirilir, müteessir olunur, “boş bulunduk” denir, “yaptığımız şık olmadı” denir...
Ancak bunun için öncelikle münasebetsizliği, münasebetsizlik olarak görmek gerekir.
Afyon Valisi, maalesef yaptığı münasebetsizliğin farkında bile değil.

* * *

Bakın ne diyor Afyon Valisi:
“Paşa’ya kilimi reklam olsun diye hediye ettik, o kilimi Paşa’da görenler gelip Afyon’dan kilim alacaklar, böylece garibanlara istihdam sağlanmış olacak.”
Şehitlerin kanları bile kurumamış, şehit yakınları feryat figan ediyor, memleket acılar içinde...
Böyle bir günde...
Afyon Valisi, olay yerini incelemeye gelen Genelkurmay Başkanı üzerinden kilim reklamı yapmayı ve istihdam yaratmayı hedefliyor.
Ve bunu da marifetmiş gibi anlatıyor.
Bu durumdan iki sonuç çıkar:
BİR: Vali yaptığı münasebetsizliğin münasebetsizlik olduğunun farkında değil.
İKİ: Durumu toparlamak adına yaptığı açıklamanın daha büyük bir münasebetsizliğe yol açtığının da farkında değil.
Ne diyelim? Allah kurtarsın.

* * *

Genelkurmay Başkanı’nın durumu biraz daha farklı...
O hiç değilse yaptığının bir münasebetsizlik olduğunun farkında.
Diyor ki:
“Sayın Vali’nin şahsına ve makamına nezaketsizlik olmasın düşüncesiyle ani gelişen davranış karşısında herhangi bir reaksiyon gösteremedim.”
Keşke gösterebilseydi.
Keşke hediye edilen kilimin desenlerine dalıp gitmek yerine “Sayın Vali, burada büyük bir facia oldu, gencecik 25 insanım can verdi, böyle bir günde hediye de neymiş... Çok rica ederim kaldırın şu kilimi, satranç takımını” diyebilseydi.
Belki Vali Bey’in şahsı ve makamı biraz olsun incinirdi ama hiç değilse milyonlarca insanın vicdanı incinmemiş olurdu.

* * *

Kabahat işlediler.
Gazetelere geçtiler.
Kabahatten daha büyük özür dilediler.
Tarihe geçtiler.
Hayırlı olsun.

Lokum

AK Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik’ten, “kilim vakası” nedeniyle Vali Bey’e “Yaptığın, münasebetsizlik” demesini beklerdim.
Ancak Çelik beni yanılttı.
Ve yaptığı şu açıklamayla Vali’ye arka çıktı:
“Bizde taziye evinde de ikramda bulunulur, mezarlıklarda lokum dağıtılır.”

* * *

Hüseyin Çelik’in Afyon Valisi’ni savunmak adına geliştirdiği bu tez, Afyon Valisi tarafından bile yeterince inandırıcı ve ikna edici bulunmamış olacak ki...
Vali, “lokum/mezarlık” izahına sarılmak yerine “reklam/istihdam” açıklaması yapma gereğini duydu.

* * *

Ne diyelim?
Bundan sonrasını Hüseyin Çelik düşünsün.

CHP istifa!

HÜKÜMETE ve hükümetçilere bakacak olursak...
-Terörü azdıran CHP...
-Esad’ı ayakta tutan CHP...
-Felaketleri arttıran CHP...
-Trafiği sıkıştıran CHP...
-Sınavları şaibeli yapan CHP...
-Hediye gafına imza atan CHP...
-Mühimmat deposunda kaza yaptıran CHP...

* * *

Bu durumda üç kez haykırmamız gerekiyor:
“CHP hükümeti istifa! CHP hükümeti istifa! CHP hükümeti istifa!”

Sansür ve Ahmet Altan

Taraf gazetesi ve Ahmet Altan hakkında her şeyi diyebilirsiniz.
Bir tek “sansürcü” diyemezsiniz.
Şu kadar yıllık gazete okuruyum...
Ben Taraf gibi kendisini en ağır biçimde eleştiren yazılara da sayfasını açan bir gazete görmedim.

* * *

Taraf’ı yıpratmak için ahdetmiş hükümet yanlısı güçler!
“Sansür” suçlaması tutmaz. Lütfen şapkanızdan başka bir tavşan çıkarın.

Hasan Cemal’in son kitabı neden değerli

HASAN Cemal, Cemal Paşa’nın torunu...
Cemal Paşa kim?
Ermeni kıyımının önemli müsebbiplerinden biri...
İmparatorluğun en önemli isimlerinden biri...
Böyle bir dedenin torunu olarak Hasan Cemal, “1915: Ermeni Soykırımı” adlı bir kitap yazdı.
Kitap yakında piyasaya çıkacak.

* * *

Bu kitabı benim için değerli kılan en önemli unsur şudur:
Dedesini aşmayı ve eleştirmeyi başarmış, dedesinin bakış açısından farklı bir bakış açısını geliştirmiş bir torunla karşılaşmak...
Bunun bile başlı başına değerli olduğunu düşünüyorum.

Şanslı paşa

DAHA düne kadar...
Yandaşı, ortacısı, muhalifi, muvafıkı, sağcısı, solcusu...
Tüm medya...
Vuruyordu paşalara...
-Dağlıca baskını için vuruyordu.
-Hantepe baskını için vuruyordu.
-Gediktepe baskını için vuruyordu.
-Aktütün baskını için vuruyordu.
-Reşadiye baskını için vuruyordu.

* * *

Bütün bu vuruşlarda...
Bir kez olsun “Benim Genelkurmay Başkanıma ve paşalarıma böyle saldıramazsınız” demeyen Başbakan...
Afyon patlaması nedeniyle eleştirilen Genelkurmay Başkanı’na kol kanat gerdi. Ne iş?

İki şey

BİR: Huzur Sokağı adlı dizinin ilk bölümünü izledim. Sadece şunu söylemekle iktifa edeceğim: “Muhafazakâr, şuurlu, imanlı genç Bilal” rolünün hakkını hiç verememiş Kutsi... Az sonra iki tek atacak gibi bir hali var...
İKİ: Hande Ataizi’nin düğün süreci o kadar uzun sürdü ki kendisine “Düğün süreci kadar uzun mutluluklar diliyoruz” desek süper bir hayır dua etmiş olacağız.

 (Hürriyet gazetesinden alınmıştır)